Yenigün Gazetesi
11.07.2003
Erkal Etçioğlu

YERLİ MARKALARA GÜVENMEK

Bilindiği gibi günümüzde dünyada, tüm ekonomik ve ticari sınırlar, ulaşımın ve haberleşmenin gelişmesi ve elektronik buluşlarla artık kalkmaya başladı. Küreselleşen dünyamızda artık malların serbest dolaşmasından söz ediliyor. Ama insanlara sadece tüketici kitle gözüyle bakan yaklaşımda, belirli bir değişimin eşiğine geldi. Artık insanların bireysel yaklaşımlarını da gözardı etmiyor. Bu durum uluslararası dev şirketlerin eski hakimiyetçi stratejilerini de değiştireceğe benziyor. Yeni sömürgecilik anlayışı, askeri işgal yerine, artık fikirlerin, malların hatta algılayışların hedef ülkelere benimsetilmesin! kapsıyor. Hedefte artık insan bulunuyor. Sempatizan ülke yöneticileri ile birlikte, moda mekanizması ile hayran bir tüketici kitle de yeni sömürü düzeninin parçası haline geliyor. Böylelikle halklar ve ülkeler yeni sömürgeler haline geliyor ve onlara her şeyi kabul ettirmek mümkün oluyor.

Oysa, insanın bir de değişmeyen yapısı bulunuyor. Kendisine doğru akan haber ve bilgi kanallarından gelenlerin kendi çıkarlarına      uygun olmadığını anladığında, hemen tepki gösteriyor. Hatta bazen bu uygulamalar çoğunlukla şiddet içeriyor. Halbuki ülkeler, bu ekonomik sömürü zincirine tüketici sıfatları ile de darbe vurabilirler.

Örneğin, düşmanca tavır sergileyen ülkenin mallarını boykot ederek, parasını kullanmayarak, televizyon kanallarını izlemeyerek de pasif direniş gösterebilirler. Ama hepsinden önemlisi kendi ürettikleri malları tercih ederek, onları destekleyerek te aktif hale gelebilirler. Türkiye son yıllarda sanayide oldukça gelişmelere sahne oldu. Artık uluslararası pazarlarda Türk firma ve mallarına da sıkça rastlıyoruz. Elektronikte ve beyaz eşyada Vestel, Arçelik, Beko ile tekstilde ve ev dekorasyonunun yüzlerce firma ile gıdada Ülker, Pınar, Sütaş ile otomotivde Türkiye’de projelendirilip üretilen dünya markaları ile haberleşmede Telsim, Turkcell, Türk Telekom ile ulaşımda öncelikle THY ile artık her alanda dünya çapında kuruluşlara ye mallara sahip bulunuyoruz. Buna turizmdeki dev kuruluş ve organizasyonla­rını da dahil edebiliriz. Yazılı ve görsel medyadaki birçok kuruluşumuz, dünya çapında ürünler üretiyor. Savunma sanayiinde ise TAI, MKE, Aselsan vs. Bir dünya markası haline geldiler. O halde başımız sıkışmadan önce, her alanda yerli marka ve ürünleri tercih etmeliyiz. Paramız yerli ürünler varken, boş yere yabancı şirket ve ürünlere gitmemeli. Ne olursak olalım, ister sağcı, ister solcu, ister zengin, ister fakir hepimiz bu ülkenin insanlarıyız, önce yerli ürünleri ve hizmetleri satın almalıyız.

Yıllar önce ilkokullarımızda “Yerli malı” haftalarını unutmadık. Yerli mallar sadece sebze ve meyve idi. O zaman tarım toplumu idik. Bir toplu iğneyi bile üretemiyorduk. Şimdi artık şehirli ve sanayi toplumu olduk. Artık her şeyi üretebiliyoruz. Kendi ordumuzu, kendi silahlarımızla donatabiliyoruz. O halde yeni sömürgecilere karşı yerli markaları tercih etmek ve onlara güvenmek, milli bir görev olmaktadır. Bu noktadaki prensibimiz, Önderimiz Atatürk’ün dediği gibi “Türk öğün, çalış, güven” Böyle yapabilirsek, biliniz ki; “Geleceğin yüksek medeniyet ufkunda, Türklüğün gizli kalmış, unutturulmuş medeni vasfı, yeni bir güneş gibi doğacaktır.”