Yenigün Gazetesi

Erkal Etçioğlu

STRATEJİK KÜLTÜR ÇATIŞMALARI VE DEĞERLERİMİZ

Tarihin her dönemi dünyanın idaresinde baş rol oynayan milletler ve onlara hakim olan kültürler arasında çıkan çatışmalara sahne olmuştur. Bu kültür çatışmaları zaman zaman dünya çapında savaşlara hatta soykırım diyebileceğimiz katliamlara bile neden olmuştur. Kültürün en önemli kaynaklarından birisi şüphesiz Dini inançlar” diğeri,ise milletlerin adeta kişilik özellikleri olan “Örf ve adetleri” dir. Bunlar kaybedildiklerinde veya zayıfladıklarında o ülkede insanları bir arada tutan “Değerler” de yitirilmiş olur. Kargaşa başlar. Düzen bozulur. Ülkeler birbirine girer. Avrupa bunu çok defa ağır kayıplarla yaşamış eski bir kıtadır. “Kavimler Göçü”. “Viyana Kuşatmaları”,  “1 ve 2nci Dünya Savaşları” hep yaşanmış olaylardır. Bu olayla­rın nedeni yine Avrupa’nın içindedir. Ekonomik çıkarları için dini ve kültürel konuları kullanarak “Haçlı Seferleri’ni” başlatmaktan çekinmeyen Avrupa odakları hala eski alışkanlıklarından vaz geçmeyen bir tutum içerisindedirler. Avrupa Birliği felsefesinin altında eski Roma’yı canlandırma düşüncesi yatmaktadır. Ama tarihin cilvesine bakın ki Doğu Roma (Bizans) Türklerin eline geçmiştir. Onlara göre Doğu Roma toprağı diye saydıkları Anadolu toprakları mutlaka AB içine alınmalıdır. Ancak sorun Türklerdir. İslamiyetin kılıcı, Osmanlı İmparatorluğu’nun varisi, mazlum milletlerin göz bebeği, Atatürk’ün önderliğinde modern bir devlet kuran Türkler, ya Anadolu’dan atılmalı ya da kökleri ve dinlerinden koparılarak hristiyan yapılmalı ya da kişilikleri bozularak köleleştirilmelidir.

İşte “Sevr” budur. Bunu askeri açıdan başaramamışlardır. Şimdi ekonomik ve kültürel metodlarla denemektedirler. Onun için para ve medya güçlerini kullanarak hristiyanlık dininin sembol ve inançlarını çocuklarımızın ve gençlerimizin beyinlerine yerleştirmeye uğraşıyorlar. Yılbaşı kutlamalarını bahane ederek Noel baba kıyafeti giymeyi, çam ağacı süslemeyi bizlere “Uygarlık” diye takdim ediyorlar. Bunlar tipik hristiyanlık sembolleridir. Hristıyanların bunları yapması doğal olarak inançlarının gereğidir. Dinlerinin gereğini yapmaları da en temel haklarıdır…..

….

 Peki; bizimkilere ne oluyor? Eğer   bu kültür saldırıları ve hızlı misyonerlik çalışmaları öyle giderse yakında “Hristiyan Türkleri, “Musevi Türkleri” ve ibadethanelerini görürsek şaşırmayalım. Arkasından Türkiye’nin üniter devlet yapısını bozacak “Azınlık” tartışmaları önümüzdeki 10 yılın ana müzakere konuları olarak önümüze gelecektir. Unutulmamalıdır ki Lozan Antlaşması’na göre azınlıklar sadece “Gayrimüslümler” dir. O halde yapılacak tek şey vardır. Bizi biz yapan kültür değerlerimize ve son din olan “İslamiyet” e sahip çıkmak, onları korumak ve en iyi şekilde yaşamak. Herkese örnek olmak. Geleceğimize yön vermek.

Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak hedefinden sapmadan, batı medeniyeti ile her alanda yarışarak ve kendi değerlerimizi kaybetmeden ilerlemeye devam etmeliyiz. Avrupa  bizi bizden daha iyi biliyor. Çünkü ataları atalarımızı tanıyor. Biz de onları iyi tanıyoruz. “Tanzimat Fermanı”ndan beri çok dersler aldık. Bir imparatorluk kaybettik. Ama bu sefer ilim ve irfanla kurduğumuz Cumhuriyetimizi kaybetmeye hiç ama hiç niyetimiz yok. Eşit ortaklığa evet ama köleliğe hayır diyoruz. Biz zaten Avrupa’nın her yerindeyiz. Avrupa’da olmaya da devam edeceğiz. Çünkü bizsiz bir Avrupa olamaz. Bu ülke, bize ecdadımızdan vasiyet kaldı. Onlara elbette layık olacağız…