Yenigün Gazetesi
Erkal Etçioğlu
ŞEHRİN MİMARİ DEĞERİ VE ESTETİĞİ
Yaşadığımız şehri şöyle bir gözünüzün önüne getirsek, hatırlayabildiğimiz mimari değerdeki bina, köprü, sanat yapısı, cami, müze gibi unsurlardan acaba kaç tanesini sayabiliriz? Şehrimize uzaktan baksak acaba hangi mimari unsurlar “Şehrin siluetini” oluştururlar. Şehirlerin tıpkı insanlar gibi kimliklerini oluşturan özellikleri yardır. Bir kimlik cüzdanının içindeki adı ve soyadından sonra gelen çeşitli kimlik bilgilerini gösteren maddeler gibi şehirlerin de mimari değerlerini oluşturan “Anıt yapıları”, “Tarihi eserleri yani şehrin insanlarının yıllar boyunca ürettiği “Kültür ve sanat yapıları” bulunur.
Adapazarı gibi yolların kavşak noktasında bulunan şehirde, mutlaka bu yapılar inşa edilmişlerdir. Ancak, biz onları ticari rantlar uğruna korumayı bırakmış hatta kendi ellerimizle yok olmalarını seyretmişizdir.
Birkaç tarihi örnek nasılsa gazabımızdan kurtulmuş olabilir. Hatırlıyorum da tarihi değerdeki eski ev ve konaklarımızdan kaç tanesi halen muhafaza ediliyor?
Eski Bizans eseri “Besköprü” ve onarılan “Halkevi” binası olmasa merkezde hemen hemen hiç tarihi bina kalmadı desek yerinde olur. Şehrin siluetinde yer alan “Tozlu Cami” depremde yıkıldığından beri yerini dolduracak bir sanat yapısı yapılamadı. Bir şehir ve onu yönetenler şehri geliştirmek ve gelecek nesillere Kültürel bir miras bırakmak istiyorlarsa, mimar: değeri olan sanat ve kültür yapıları yapmalıdır. Bunu yaparken de Kullandıkları sanat ve bilimsel teknolojiye kendi kültürel unsurlarımızı yansıtmalıdırlar. Ya da bizi ve Kültürümüzü tarifeden milli ve yöresel unsurlar tercih edilmelidir. Pek doğal olarak ünün modem yaklaşımları ile birlikte bu sentez yakalanmalıdır.
Acaba şehrimizin kültüre ve turizme yönelik ilgi çekici yeni girişimleri olamaz mı? Şehrimizi ilk gördükleri vakit burası Adapazarı dedirtecek bir anıt yapı olamaz mı? Bizi diğer şehirlerden ayıracak bir yeni kentsel özellik bulunamaz mı? Bilindiği gibi Paris Şehri Eyfel Kulesi ile ünlüdür. Şimdilerde Londra büyük bir sanat yapısı olmayan ama ilginç bir “Dönme dolap ile ilgi ye turist çekiyor. Acaba biz de bir
Proje yarışması” açsak bizi farklı bir şehir siluetine kavuşturacak bir mimari değere kavuşabilir miyiz? Ya da bu konuda Sakarya Üniversitesi öncülüğünde bir çalışma yapılsa yerinde olmaz mı?
Türkiye’deki örneklerin başında Ankara’da yapılan “Atakule” yer almaktadır. İstanbul için böyle bir anıt projeye zaten ihtiyaç bulunmamaktadır. İstanbul’un her yanı anıt yapılarla doludur. İstanbul’un silueti zaten kendisine özeldir. Türkiye’deki diğer.büyük şehirlerimizin de kendilerine has farklı “Anıt yapılan” bulunmaktadır. Adapazarı olarak bizim farklı tarzımızı ortaya çıkaracak bir proje yapmamız ve bunu turizmde kullanmamız yerinde olur düşüncesindeyim. Aslında, “Sakarya Nehir Taşımacılığı Projesi” bu açıdan bakıldığında yeni bir turizm parkuru oluşturmaktadır. Nehir kenarında bulunan eski kale ve tarihi eserler düzenlenecek turlara ilgi çekebilir.
Ayrıca bir “Ticari fuar” alanı veya “Gösterim merkezi” , içinde yapılacak teknolojik yeni yapılar ilgi ve dikkat çekebilir. ”Küresel Sinema Salonları” “Aqua parklar” “Eğlence parkları” düşünülebilir. Şehrin Avrupa kenti olabilmesi için gerekli müzeler ve tiyatro salonları estetik yapılar şeklinde planlanmalıdır. Şehrin sosyal mobilyaları olan sanat ve kültür merkezlerinin mimarı yapıları taşıdıkları öneme göre inşa edilmelidirler.
Estetik; artık her alanda kullanılmaya başlayan bir kavram haline gelmiştir. Her malın, her hizmetin bir estetiği olduğu gibi, şehirlerin de bir estetiği bulunmaktadır. İnsana uygunluğu ölçü alan ergonomi gibi estetik de mükemmeli aramaktadır. Geçmiş medeniyetler sanat ve estetik açıdan mükemmel şehirler kurdular. Ancak savaşlar ve doğal afetlerden kendilerini kurtaramadılar. Biz de yapacağımız yapıların estetik güzellikleri ile birlikte mutlaka sağlam inşa edilmelerine önem vermeliyiz. Güzel olan kusurlu olmak zorunda değildir. Şehrimizin parlak geleceğine yürümek istiyorsak, çok özel ve farklı şefler yapmak zorunda olduğumuzu bilmemiz gerekir.