Yenigün Gazetesi

Erkal Etçioğlu

SAYILAR YALAN SÖYLEMEZ

Seçim günleri yaklaştıkça ülke ekonomisi ile ilgili rakamlar ortada uçuşuyor. Aslında siyasetçilerin verdikleri çoğu sayılar kendi içinde doğruları söylüyor.Peki yalanı söyleyen kim?

Elbette öncelikle “iktidardaki siyasetçiler”, bazen de işine geldiği zamanlarda “muhalefetteki siyasetçiler”.Peki biz doğruları nerelerden öğreneceğiz. Gerçekleri söylemekten çekinmeyen satın alınmamış “sivil toplum kuruluşları” ile  tarafsızlığını koruyan yani kendisinin “milletin müşterek sesi” olduğunun farkında olan “bağımsız basından”. Bu noktadan bakınca basın kuruluşlarına ve muhalefetteki gazetecilere yapılan baskıların nedenini daha iyi anlıyorsunuzdur herhalde.

Sayıları ile istatistikleri yanlış yorumlara neden olacak şekilde kullanmaya kimileri “usta işi siyaset” diyor.Bence bu işin adı “siyasi sahtekarlıktır.” Örnek mi istiyorsunuz. İşte size örnek;

İktidara göre Türkiye’nin IMF’ye olan borcu azalıyor. Bu doğru. Peki IMF’ye olan borç azalırsa Türkiye’nin borcu da azalıyor mu? Elbette hayır. Aksine hızla artıyor.2002 de 221 milyar dolar olan dış borcu 2010 da 518 milyar dolara çıkmış.O halde niçin iktidar tarafından  IMF örneği veriliyor.Elbette vatandaşın kafasında ekonomi iyiye gidiyor imajı yaratmak için.

Bugün ekonomimizde en çok kâr eden kuruluşlar % 42’si yabancı sermaye ortaklığına geçmiş olan “bankalar” dır.Diğeri ise  sayıları hızla artan işyerleri olan maalesef “icra daireleri” dir……

….Vatandaşların çoğu geçinebilmek için bankalardan aldıkları borçları ödeyemez hale gelmiştir.Yani yılda kişi başına 4000 dolar olan milli gelirin  10.000 dolara çıkması vatandaşa yansıyarak bir ödeme ferahlığı getirmemiştir.Aksine 2002 de her 100 TL borç için  6.20  TL faiz ödeyen vatandaş bugün her 100 TL için 30.00 TL borç ödemektedir.Vatandaşların bankalara olan borcu 2010 yılında 382,6 Milyar TL’sıdır.Yani nerede ise Türkiye’nin bir yıllık milli gelirine yaklaşmaktadır.O halde bu milli gelir artışı bankalar eliyle sayıları hızla artan “yeni zenginlere” gitmiştir.Halk adeta fakirliğe terk edilmiştir.

Ekonomisi küresel sermaye tarafından “sömürge ekonomisine” dönüştürülmeye çalışılan ülkemizde uygulanan 113 milyar dolarlık “sıcak para” ile büyüme hesapları sonunda hüsrana uğramak zorunda kalabilir. Borsamızın  % 67 si bu sıcak paranın elindedir.Bir siyasi  kriz halinde yurt dışına hızla kaçacak olan büyük bir para paketi ülkeyi hızla kaosa sürükleyebilir.

Üstelik bu konu küresel sermaye tarafından ülkemize bir tehdit unsuru olarak adeta dayatılmaktadır. Kontrol ettikleri bazı medya kuruluşları ve kiralık köşe yazarları ile halkımıza “Küresel ekonomiden başka alternatif yok” diye yoğun bir şekilde umutsuzluk pompalanmaktadır. Türk ekonomisi gereğinden daha fazla” dünya borsaları ile bütünleşme” adı altında dış ekonomik gelişmelerden etkilenmeye başlamıştır.Adeta ülke içi gelişmelerden daha çok ABD ve AB olaylarına endekslenmiştir.Ekonomik açıdan kendine yeterlilik ve iktisadi özgürlüğümüz tehlike altındadır.

Küresel sermaye sadece ekonomi ve medya ile ilgilenmemekte aynı zamanda dönüştürdüğü ülkelerin siyasi,sosyal yapılarını da ele geçirerek kendine bağlı “taşeron idareler” ve “iktidarlar” kurmaktadır.Satın aldığı STK lar,dini cemaatler ile “gizli kadife devrimler” organize ederek ülke ahalisine tıpkı kendisi gibi bu ”taşeron yönetimlerden başka seçeneklerin bulunmadığını” propaganda etmektedir.Oysa her zaman halkını koruyacak millilik vasfı taşıyan iktidar seçenekleri vardır.Yapılacak tek şey sayıları doğru yorumlayıp,söylenenden çok söylenmeyenlere dikkat etmektir.