Yenigün Gazetesi

Erkal Etçioğlu

PREFABRİKE YERLEŞİM BÖLGELERİ

Bilindiği gibi prefabrike yerleşim bölgeleri, deprem kalıcı konutlarının yapılmasına kadar depremzede vatandaşlarımızın ikameti için oluşturulmuştur. Nitekim bu süreçler, kalıcı konutların yapılması ve hak sahiplerine konutların teslimi ile sona ermiştir. O halde bugün hala prefabrike yerleşim bölgelerinde oturanlar kimlerdir? İşte meselenin en can alıcı noktası buradadır. Hak sahibi değillerse, bu vatandaşlarımız kimlerdir?

Prefabrike yerleşim bölgeleri artık dar gelirli ve yoksul vatandaşlarımızın oturduğu “Gecekondu” veya “Getto” diyebileceğimiz, sosyal açıdan takip edilmesi gereken yerler haline gelmiştir. Burada oturan vatandaşlarımızın sosyal, kültürel ve ekonomik yapıları incelendiğinde, hayat şartlarının zorluğundan buralara sığınmış kişiler olduğu anlaşılır.

Bu konuda yapılacak birçok iş bulunmaktadır. Belediyelerin hızla “Gecekondu önleme bölgesi” adı altında “Uygun iskan bölgeleri” kurmasının sağlanması gerekmektedir. Gerçekten evi olmayan, aylık gelir sorunu yaşayan insanlarımıza konut imkanı sağlamak “Sosyal devlet” anlayışının bir sonucu olması gerekir. Bu konuda gerekirse “Avrupa İskan Fonu”ndan uygun krediler sağlanarak, bir banka garantisi altında kira öder gibi bir ödeme planı ile bu aileler ev sahibi yapılabilir.

Ayrıca, yapılacak bir demografik analiz ile bu kişilerin ne zamandır şehirde ikamet ettikleri, iç göç ile köyden şehire gelen işsiz insanlar mı oldukları araştırılmalıdır. Bunları yaparken, asla bu vatandaşlarımıza ikinci sınıf vatandaş uygulaması yapmamak lazımdır. Sivil toplum kuruluşlarımız ve gönüllü kuruluşlar, bu prefabrike yerleşim bölgelerinde, çocuklar ve kadınlara yönelik destekleme çalışması yapmalıdırlar. Üniversitemiz bu bölgelerde bilimsel araştırmalar yapmalıdır.

Prefabrike yerleşim bölgelerini, uygulanacak geçiş projeleri ile kısa sürede devre dışı bırakmak doğru yaklaşımdır. Çünkü bu bölgelerin idaresi, ekonomisi ve kültürel yapısı birçok olumsuörnekleri beraberinde getirmiştir. Ancak bu bölgelerin, aynı zamanda sosyal bir boşluğu doldurduğu da söylenebilir. Çünkü sosyal konut ihtiyacı ne yazık ki, kamu tarafından doldurulmuş değildir. İşte bu bölgeler bu işlevi gerçekleştirmiştir.

Bu önemli konu üzerinde siyaset yapmak yanlıştır. Bu bir sosyal sorundur. Bu sosyal sorunu ortadan kaldırmak içinse akılcı, ilkeli ve insani yaklaşım içinde olunmalıdır. Gerçek mağdur vatandaşlarımız ile çıkarcılar birbirinden kesinlikle ayrılmalıdır. Evi olanlar, mali durumu iyi olanlar kesinlikle bu bölgelerde ikamet etmemelidir.

Prefabrikelerden çıkar sağlayan, onları kendi malları gibi sorumsuzca kullanan, komşularına zarar veren kişiler ve gruplar ayıklanmalıdır. Geriye kalan mağdur vatandaşlarımıza ise, bir plan dahilinde çözüm bulucu bir çalışma ile yaklaşılmalıdır.

  Yıkmak kolay, yapmak ise zordur. Evler kaldırılabilir. Ancak insanların gönlünü alarak, devlete ve millete yeni düşmanlıklar üretmeden bu işler başarılmalıdır. Her iki tarafta yer alanlara sabır, itidal ve sağduyu diliyorum.