Yenigün Gazetesi

Erkal Etçioğlu

05.11.2003

Ordumuz Namusumuzdur

Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde yaşananlar, ülkemize dayatılan ve her gün değiştirilerek öne sürülen bahaneler, halkımıza artık bıkkınlık vermeye başladı. Ülke olarak bütün iyi niyetimizle, öncelikle kendi insanımızın hakkı olan demokratik reformları yapmamıza rağmen Avrupa’daki sömürgeci odakları bir türlü tatmin edemiyoruz. Bu malum çevreler, hem ülkemizin büyüklüğünden, hem geopolitik durumundan, nem ekonomik ve askeri gücünden çekinerek “Üyelik sürecini” uzatmak ve tabii olmayan koşullara bağlamak gayretindeler. Aslında, istedikleri, çıkarlarını devam ettirmek. Ancak çıkarlarının Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi ile daha da artacağın! kendileri söylüyorlar. Ama bu doğru tesbite rağmen, ülkemizde istemedikleri şeyler de var.

Bunlardan birincisi, ülkenin tüm gücünü kontrol etmek amacıdır. Şüphesiz, bir birlik içerisinde tek başına hareket etmeyeceğiniz konular da vardır. Ancak ülkenin bağımsızlığını, milli bütünlüğünü, kültürünü bozmak veya bu tür bozucu eylemlere arka çıkmak “Birlik ruhu  ile çelişmektedir.

Batılı değerlerle kendi kaynağı olan doğulu değerleri ustalıkla birleştiren bir model olan ülkemiz, her iki kaynaktan da darbe almaya devam etmektedir.

Terörle sindirilmek istenen, halkla ordunun arasının açılması ya da sosyal sınıflar arasında kargaşa çıkararak önce ülkede bir kaosun yaşanması, sonra da Avrupa ile birlik düşüncesinin kesintiye uğratılması bazı odakların hedefleri olabilir. Ancak bunlar bizim kendi sorunlarımızda. Biz millet olarak, terörün her çeşidini görmüş ve bu uğurda binlerce evladını şehit vermiş bir nesilden geliyoruz. Terörün her türlüsüne sonuna kadar direniriz. Ekonomik savaşın da her türlü uygulandığı ülkemizde, yoksulluğa, hayat pahalılığına, direnen ve bu konuda mucizeler yaratan bir halkız. Özellikle içerden ve dışardan yapılan çifte standartlı uygulamaları artık ezberledik.

Terör doğudan gelince, batı bizi över, ancak desteğe gelince ancak köstek olur. Bize yardım edeceğine,vatandaşlarının ülkemize gelmesine mani olur. UEFA’dan haksız kararlar çıkartır. Sonra da rezil olur. Teröre destek olduğu söylenen ülkeler ise bize yardım etmeye soyunur. Bu ne biçim bir oyundur? Bu ne kritik bir coğrafyadır? Bu ne biçim bir dönemdir? Bizim coğrafyamızın özellikleri vardır. Türkiye ile Atlantik kıyısındaki bir ülkeyi eşit tutamazsınız. Risk-kazanç oranı Türkiye için çok özel bir kavramdır. Türkiye, Avrupa Birliği’nin geleceğini belirtiyor, ö halde Türkiye de Avrupa içinde özel bir yere sahip olmalıdır. Zaten Avrupa’nın ilk 4 ülkesinden biriyiz.

Üstelik, girmeye çalıştığımız ve bazılarımızın girince Türkiye’nin cennet olacağını düşündüğü Avrupa Birliği’nin “Genişlemeden sorumlu” komiseri Günther Verhaugen hiç de dost olmayan açıklamalarda bulunuyor.

“Türk halkı, generalleri dinliyor. Ordunun idaredeki rolü düşürülmelidir” veya “Kıbrıs, Türkiye’nin üyelik sürecindeki en önemli engeldir.” v.s.gibi bir sürü saçmalık sergiliyor. Bu kademeye gelmiş bir Avrupalı bürokratın, Türkiye’deki gerçekleri bilmediği elbette söylenemez. Öyleyse, bunları neden söylüyor? Şüphesiz, bir hesabın parçası içindeler.

İstedikleri, Türk Milleti’nin “Ordu-millet” yapısını bozmaktır. Halk ile, en çok güvendiği “Ordusu” arasında sorun çıkarmaktır. Milletin bağrından çıkmış TSK’ni karalamak, milletinin gözünde küçük düşürmektir. Öncelikle, onlara hatırlatmamız gereken şeyler var. Ordumuz, kaynağını ve gücünü asil milletinden alan demokratik ve anayasal bir yapıya sahiptir. Büyük liderimiz Atatürk’ün koyduğu ilkeleri takip eden, yenilikçi ve aydın, bilgiyi ve aklı rehber edinmiş milli gücümüzün merkezindeki kuruluşumuzdur. Milli, çağdaş ve medeni değerlerin yılmaz bir koruyucusudur. Binlerce yıldır milletini yanıltmamış, onu hep ileriye götürmüş bir kuruluşa Türk halkı elbette inanacak ve güvenecektir.

Yoksa, acemiliklerinden istifade ettiğiniz bir kısım politikacı ile satın alınmış bazı bürokrat ve medya mensubunun her gün sürdürdükleri propagandalara mı inanmalıdır? Ordumuz, bizim namusumuzdur. En zor zamanlarımızda yanımızda hep o vardır. Depremde, selde, vatan savunmasında, anarşi ve terörle mücadelede, siyasetin tıkandığı her noktada önce hukuk devletimiz, sonra da onu temsil eden ordumuz yardır. Demokrasimizin gelişmesi için herkesten fazla ordumuz gayret etmiştir. Kendisini her türlü kirlilikten her zaman arındırmış yegane kuruluşumuz ordumuzdur.

Türkçe’yi zayıflatmak isteyenler geopolitiğimizi parçalamak, ordumuzu kirletmek istiyorlar. Buna asla izin vermemeliyiz. Bugün Kıbrıs’ı isteyenler, yarın içinde bizim olmayacağımız bir Türkiye’yi istiyorlar. Tarih bunun olmayacağını gösteriyor. Dünya durdukça Türk Milleti ve onun kahraman ordusu her zaman var olacaktır. Dost da, düşman da bunu böyle bilsin.