Yenigün Gazetesi
Erkal Etçioğlu
KIBRIS GERÇEĞİ
Kıbrıs, coğrafya açısından Anadolu’nun devamıdır. Jeopolitik açıdan Doğu Akdeniz’deki deniz ve hava hakimiyetinin anahtarıdır. Aynı zamanda Türkiye’nin güney savunmasının temel taşıdır. Düşmanın elinde kalbimize saplanacak bir hançer, Türk’ü Anadolu’ya hapsedecek bir kilittir. 430 senelik bir Türk yurdudur. Hile ile elimizden alınmıştır. Kıbrıs asla bir Rum ve İngiliz adası olmamıştır. 1571 yılından beri bu vatan parçamız için 70.000 şehit ve bir o kadar yaralı vermişizdir. Yani Kıbrıs bir vatan parçasıdır. Üzerinde Türkler hep var olmuşlardır.
O halde nedir bu koparılan fırtına? Batının hazmedemediği şey nedir? Sevr Antlaşması’nda Türk’ü iç Anadolu’ya hapsetmek isteyen ve Yunanlılar’1 üzerimize saldırtan bazı batılı güçler, Türkiye’nin bu coğrafyada güçlenmesini istememektedirler. Aslında Kıbrıs olayı bir Türk-Yunan meselesi değildir. Öyle gösterilmektedir. Gelecekte Kıbrıs, atılı devletlerin hayat sahaları olan petrol ve ticaret trafiğinin köprü başıdır. Yumurtalık-Kerkük,Bakü-Ceyhan, Kerkük-Lazkiye petrol boru hatları hep bu bölgeye inmektedir. Ayrıca İsrail’in güvenliği ile Süveyş kanalının kontrolü hep Kıbrıs’tan yapılacaktır. Kıbrıs’ı elinde tutan hem güçlü, hem de zengin olacaktır.
İşte batı, Türk’ün hakim ve zengin olmasını istememektedir. Ona göre Türkiye hep bağımlı, karışık ve güçsüz olmalıdır. Yani hep hasta adam olmalı ve kendisine muhtaç bulunmalıdır.
Bunu kabul edebilir miyiz? Asla. O halde bir İngiliz-Amerikan planı olan Annan Planı reddedilmelidir. Çünkü, bu planın amacı Türk’ü 5-10 yıl içinde adadan çıkarmaktır. Adadan Türk askeri ve Türk Bayrağı gönderilmek isteniyor. Yerine barış gücü adı altında, Bosna’da binlerce Müslüman Boşnak kardeşlerimizi Sırplar’a katlettiren ve bu şampanya içerek kutlayabilen Hristiyan askerler getirilecektir.
Bu oyuna aç kalsak da, zorlansak da olur dememeliyiz. Kıbrıs olayı sırf Türkiye’nin değil, bütün Türk dünyasının şeref ve namus kavgasıdır. Bu barış planları ne ilktir, ne de son olacaktır. Hedefleri kanla aldığımız vatan parçasını, masa başı oyunları ile bizden geri almaktır.
Peki, Kıbrıs’ta adil bir barış anlaşması yapmak mümkün olabilir mi?
Elbette mümkündür. Bunun yolu, iki eşit egemen devletin çatısında kurulacak bir ortaklık devleti ile olacaktır. Toprak ve göçmen sorunları akıl ye uluslararası hukuk yoluyla çözülebilir. Türkiye’nin garantörlük hakkı sulandırmadan korunmalıdır. 29 yıldır adada barış sürmektedir. KKTC aslında ilk kuruluşundan bu yana önemli bir gelişme göstermiştir. Kişi başına geliri Türkiye’den fazladır. Eğer 29 yıldır batı tarafından sürdürülen ekonomik ambargolar olmasaydı, bugün KKTC ekonomisi daha da iyi olacaktı. Türkiye, KKTC için elinden geleni yapmaktadır.
Anlaşılıyor ki, Rum kesimi Nisan 2003’te AB’ye alınacaktır. AB yaptığı yanlışı kısa zamanda fark edebilir. Çünkü Rum kesimi dünyanın en büyük kara para aklama merkezidir. Rus ve Sırp. mafyaları buradadır. AB bu kararı ile fiilen Kıbrıs’ı bölmüş olacaktır. Eğer 28 Şubatta Denktaş ve Klerides arasında bir anlaşma olmazsa her şey bitmeyecektir. Bence AB KKTC ile ayrıca müzakerelere başlamalıdır.
Eğer Kıbrıs’ta Türkler’den toprak talebi durdurulamıyorsa, bu plana İngiliz üslerinin toprakları da dahil edilmelidir. Kıbrıs’ta barışı Türkiye sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu’nun varisi modern bir dünya devletidir. Devletimizin kurucusu M.Kemal Atatürk’ün dediği gibi hedefimiz çağdaş uygarlığın ilerisine ulaşmaktır. Bunun yolu da milli çıkar ve davalar etrafında milli birlik içinde olmaktır. Bir avuç parayla kandırılmış insan ve yine parayla milletimizin aklını karıştırmak için tutulmuş bazı medya unsurları bu birliği bozmanın peşindedirler.
Türk halkı artık uyan! Kıbrıs’ın tümünü Rumlar’a versen de seni AB’ye yine almazlar. Alsalar da, AB gücünü kaybetmiş olacaktır. Batı Şüphesiz Türkiye’yi istiyor. Ama içinde biz olmadan. O halde bu oyunu bozalım. Birleşelim ve türlü yabancı amaca karşı çıkalım. Ülkemizi, insanlarımızı ve çıkarlarımızı bölünmeden koruyalım. Gelecek elbette bizlerin olacaktır.