Yenigün Gazetesi

Erkal Etçioğlu

DOĞAYA MEYDAN OKUMAK

Son zamanlarda şehrimizde yapılan binaların sadece toprak üstü kat sayısı değil artık toprak altı kat sayısının da düzenlemesinin bence zamanı geldi. Her ne kadar inşaat teknolojisi artık yer altına çok sayıda kat yapmaya cevap veriyorsa da doğanın tıpkı yer üstünde olduğu gibi yer altında da ne tepki göstereceği pek belli değil.

Müteahhitlik iştahı ile doğaya meydan okumanın bence bir bilimsel sınırı olmalıdır.Bu sınırlar meslek odaları ve üniversiteler tarafından belirlenebilir.Yapılan zemin etütleri ile elde edilen bilimsel bulgulara göre verilen toprak üstü kat sayısı gibi bu bulguların toprak altı kat sayısı içinde bir kriter olduğu çok açıktır.

Özellikle şehir merkezinde hayli yüksek olan yer altı suyu seviyesi zaten bu sayıyı sınırlayıcı bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.Bu yer altı suyunu önlemek için geliştirilen sürekli pompaj yöntemi  ilk bakışta sorunu çözüyor gözükse de bir kriz halinde ne olacağı pek belli değildir.

Örneğin bir deprem olsa ve elektrikler kesilse jeneratör koysanız bile uzun süre jeneratör dayanamazsa ne olur. Bence en alttan başlayarak yer altı katları bir su sarnıcına dönüşebilir.

Hatta olası bir depremde insanlar üst katlardaki yıkımlara bağlı olarak bu katlarda mahsur kalabilir ve sürekli gelen yer altı suları sebebi ile can kayıplarına uğrayabilirler. Onun için doğaya meydan okumak yerine ona uyum gösterecek yeni yöntemleri geliştirmek daha doğru olacaktır. Doğaya rağmen kazanılan her imkanı doğa mutlaka geri alacaktır.

Şüphesiz insan aklının da göreceli bir üstünlüğü elbette bulunmaktadır.Ancak bunun da sınırları vardır.Örneğin yeni inşaat teknolojileri kullanılarak deprem zeminlerinde bile çelik konstrüksiyon teknolojileri ile çok katlı binalar yapmak mümkündür.Ancak bunu bile hesaplarken belirli bir deprem şiddetine göre belirlenen kat sayılarına göre yaparsınız.

Ancak gelecek depremin yıkım gücünü belirleyecek bir ölçü var mıdır? diye sormak gerekir. Yani bu iş doğaya yani Yüce Allah’a kalmış bir husustur. O halde mühendislerimiz hesaplarında dikkatli davranmak zorundadırlar. Belediyelerimiz yaşanan bunca acı ve tecrübeden sonra vebal altına girmemelidirler. Bilimsel kriterleri ölçü alarak en güvenilir kararları almak yerinde olacaktır.

Hatırlıyor musunuz? Atatürk İlköğretim Okulu karşısındaki süper marketin inşaatı sırasında yaşanan olayları.Gerekli tedbirler zamanında alınamadığı için yollar ve binalar hasarlı hale gelmiş ve mahalle sakinleri belediyeye protesto yürüyüşü yapmıştı.Bunlar bu işin önemini gösteren toplumsal tepkiler.

Zaten belediyelerimiz şahsi rant hesapları ile toplumsal çıkarları dengelemek üzere görev yapıyorlar.O halde bu işe duyarlı bir belediye ve imar yönetimi bu sorunları daha doğmadan önleyecektir.Onun için halk adına görev yapacak belediye çalışanlarının mesleklerinde ehil ve dürüst kişilerden oluşması hayati önemdedir. Görevliler sanırım bu duyarlılığa sahiptirler.