Yenigün Gazetesi

Erkal Etçioğlu

BÖLÜCÜ TERÖRÜN ALT YAPISI

Hakkari İlinin Şemdinli İlçesinde bulunan Aktütün Sınır Jandarma Karakolu’na düzenlenen hain saldırı sonucunda 15 vatan evladı daha şehit oldu. Hepimizin yüreği dağlandı. Ama insan düşününce bunun ne ilk ne de son olmayacağını elbette görüyor. Dış odaklarlarca desteklenen ihanet şebekesinin kökünü kurutmak gerekli. Ama nasıl? Sadece askeri operasyonlar bu işe yeter mi? Elbette hayır. Çünkü bölücü etnik terör hangi kaynaklardan besleniyorsa onun bu destek damarlarını kesmek gerekiyor. Bunun birinci kaynağı ;

  • Bölgede “kaçakçılık ekonomisinden “ büyük gelir sağlayan ekonomik yapının süratle yok edilmesi gerekiyor. Transit yollar üzerindeki bölgede uyuşturucu, göçmen, silah, haraç ve kaçak mal trafiğinin (özellikle akaryakıt, hayvancılık) denetim altına alınması için acil tedbirler alınmalıdır.Ticareti geliştirici ve serbestleştirici yeni yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Eğer bu tedbirler alınmazsa bu ekonomiye ortak olmuş bütün taraflar terörden çıkar umacaklardır. Bu yüzden terör eylemleri bu sektör tarafından finanse edilecektir. Ayrıca teröre karıştıkları yada yataklık ettikleri mahkemece tespit edilen şahısların mal varlıkları ile bankalardaki paraları kendileri aklanana kadar mutlaka bloke edilmelidir. Terörün mali kaynaklarını kesmek için Avrupa’da kurulu finans sistemi mutlaka çökertilmelidir.
  • Bölgedeki “feodal yapı ve aşiret düzeni” mutlaka değiştirilmelidir. Bunun için terör merkezi haline gelen iller yeni teşvik politikaları ile “yatırım ve istihdam merkezleri” haline getirilmelidir. Uzun zamandır hasır altı edilen” tarım ve toprak reformu” mutlaka tamamlanmalıdır. Bölgede topraksız köylü ve işsiz genç kalmamalıdır. Bu yolla dağa çıkış önlenmelidir. Bölge illerinde yeni üniversitelerin kurulması bu yönden isabetlidir.
  • Aynı dinden ve kültürden gelen Türkler ve Kürtler büyük bir “bölücü ve kışkırtıcı

propagandanın” hedefleri haline gelmişlerdir. Kürt dediğimiz kardeşlerimizin yaklaşık % 65’i Türkiye’nin batısında ikamet etmektedirler. Türkler ve Kürtler tam bin yıldır beraberce yaşamaktadırlar. Karşılıklı güvene ve paylaşıma dayanan bu birliktelik Sevr anlaşmasından beri dış odaklarca bozulmak istenmektedir. Zaten Kürt kardeşlerimizin çoğu da bölücü terör örgütünden nefret etmektedirler. Devletine, bayrağına ve vatanına bağlı Kürt kökenli vatandaşlarımıza PKK’lı muamelesi yapılmamalıdır. Bu sorun bir Güneydoğu ve Kürt sorunu değildir. Devlete baş kaldırmış uluslar arası sömürünün uşağı olmuş Marksist bir örgütle Türkiye Cumhuriyetinin arasındaki bir varlık mücadelesidir. Kendisine kökenine bakılmaksızın Türk’üm diyen herkes de devletinin yanındadır. Bu yüzden kendi tabanı ile arasında dünya görüşü farklılığı olan bu bölücü örgüt İslam’a yönelip insanlarımızı kandırma peşindedir. Zaten bölücü örgüt askeri mücadele yerine kendine “siyasallaşma” hedefini seçmiştir. Kurdurduğu siyasi partilerle etnik bölücülük yapmaya çalışmaktadır. Etnik tabana veya dini anlayışa dayalı siyasi parti kurmak anayasamıza göre suçtur. Bu zavallılar Türkiye’yi bölmeye güçlerinin yetmeyeceğini elbette biliyorlar. Amaçları ayrı yaşamaktan ziyade Türkiye’nin büyümesini ve gelişmesini engellemek stratejisine dayanmış durumdadır.

Çünkü bu yüzden patronlarından aferin alıyorlar. Küreselleşmenin ülkeleri parça parça etmeye çalıştığı günümüzde birlikte direnmek ve ayakta kalmak zorundayız. Çıkarmak istedikleri şey bir kardeş kavgasıdır. Eğer bu kavga çıkarsa sonucu şimdiden bellidir.Ülkemizi yeni karalamalar ve iftiralar karşında bırakmamak için dikkatli olmak zorundayız. Türk ve Kürtler birbirinin düşmanı değildirler. Ebedi dostluğumuzu bozmaya yönelik psikolojik savaş metotlarına inanmadan dinimizin ve anayasamızın ön gördüğü müşterek gelişmeyi mutlaka başarmalıyız.

Hiçbir devlet kendini böldürmez. Yedi düvelin başaramadığını bir terör örgütü mü başaracak?

Türkiye Cumhuriyeti ordusu ve milleti ile bir bütün olarak kendisini her şartta müdafaa edecek güç ve kudrettedir. Bundan kimsenin ve özellikle sözde müttefiklerin şüphesi olmasın.