Yenigün Gazetesi

Erkal Etçioğlu

AÇILIMIN PERDE ARKASI

Kamuoyunda adına “demokratik açılım” denilen projenin perde arkasında neler olduğu yolunda ilginç yorumlar yapılıyor. Bunların birincisi; projenin aslında bir Kuzey Irak senaryosu olduğu ve oradaki bölgesel Kürt yönetiminin geleceğini garanti altına almak ve PKK terör örgütünün bölgedeki varlığını sona erdirmek amacını taşıdığı yönündedir. Şüphesiz bunun bir Amerikan-İsrail stratejisi olduğu çok açık. Bu senaryonun Türkiye’yi ilgilendiren en önemli yönünü ise Türk halkına PKK suç ve terör örgütünün siyasallaştırılarak dağdan ovaya indirme stratejisini “hazmettirebilmek” oluşturuyor. Peki Türk Milleti bunu hazmedebilir mi? Elbette hayır. İlk fırsatta sessiz çoğunluk olan milli irade bunun bedelini sorumlularına ödetecektir.

Olayın önce “Kürt Açılımı” sonra “demokratik açılım” daha sonra da kamuoyunda gelen tepkiler üzerine ”milli birlik ve kardeşlik açılımı” şeklinde isim değiştirmesi hep bu hazmettirebilme endişesinden kaynaklanıyor. Aslında açmak istedikleri Türklerin vatanseverlikleridir.

Aslında bunun bir Kürt açılımından daha çok PKK terör ve suç örgütüne dönük bir açılım olduğu tartışılmaz bir gerçek. Çünkü ülkemizde kendini Türk ve Kürt olarak ifade eden insanlarımız arasında her hangi bir sorun yoktur. Çünkü kendisini Türk olarak ifade eden her vatandaşımız gibi kendisini Kürt olarak ifade eden her vatandaşımız da aynı haklara sahip bulunuyor. Sorun Türkiye Cumhuriyeti devleti ile onun ülkesini ve milletini bölmeye uğraşan sömürgeci küresel güçlerin maşası konumundaki uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı yapan PKK suç örgütü arasındadır. Devlete ve millete bağlı Kürtlerin sayısı PKK’ların sayısından tam beş kat daha büyüktür. Yani PKK Kürtlerin temsilcisi değildir. Sadece bir suç örgütüdür.

Temel gerçek artık batılı sömürgecilerin artık bu örgüte ihtiyaçlarının kalmamasıdır. Çünkü örgüt dağdaki savaşı kaybetmiştir ve Türk ordusu devlete isyan ederek dağa çıkanlara dersini vermiştir. Şimdi başka bir boyutta; özellikle şehirlerde ve siyasal ortamlarda mücadeleye devam etmeye çalışıyorlar. Üstelik demokrasinin ve insan haklarının geniş imkanlarını kullanarak varlıklarını sürdürmek istiyorlar. Şüphesiz buna da bağımsız Türk yargısı karar verecektir.

Batılıların oluşturdukları Büyük Ortadoğu projesi ile Türkiye’yi Yeni Osmanlıcılık ve Ilımlı İslam projeleri ile yeni maceralara sürükleme ihtimalleri oldukça kuvvetlidir. Bir yandan ülkemizin büyütülmesine yönelik kışkırtmalar devam ederken bir yandan da ülke içinde azınlıklar yaratarak daha sonra içinden yeniden bölme planları yapılmaktadır.

Aslında Türkiye’nin kendi geleceğini hazırlamasına izin verilmek istenmiyor. Türkiye’yi dünyadaki stratejik konumu, insani.askeri ve ekonomik gücü ile kendi hizmetçileri durumuna düşürmek istiyorlar. Ancak Gazi M.Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ve kurduğu devlet yapısı emellerine ulaşmalarına engel oluyor. Atatürk’e ve orduya düşmanlık bu yüzdendir.

Bu yüzden uluslararası kuruluşları, içimizdeki işbirlikçileri ve medyadaki güçleri ile  ülkede “kaos”, devlette “uyumsuzluk” ve halkta ise derin bir “umutsuzluk” yaratmak peşindeler. Yapılacak tek şey vardır. Türk’ü ile Kürt’ü ile milli birlik ve iç barışı koruyarak kaya gibi sağlam durmak.Onlara inat ülkede yaşayan herkesi kucaklayarak refah seviyemizi yükseltme mücadelesi yapmaktır.