Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

22 Ağustos 2013

51 YIL ÖNCE TERCÜMAN’DA ÇIKAN YAZIM

Yazıp durdum yıllarca. Hiç boş günüm olmazdı. Oyunlarla pek aram iyi değildi.

Hemen şurada değineyim. Tavla şampiyonluğum da var. Ziyaretçilerime de öğretiyorum. Çok zevkli anılarımız oluyor. İsimlerini vermeyeyim. Bu şehrin sevilen, popüler insanları da geliyor bazen.

Huyum kurusun alışmışım hep 2 mars bir oyun yaparım. Zar yardım ediyor. Dediğim oluyor.

Geçen gün böyle yendiğim eski bir valimiz vardı. 529 gün valilik yapmıştı. Merkeze alındı. 15 yıl bekledi Erdoğan ATASOY. Bir sürprizle iki eski dostu konuşturdum. Çok sevindiler. Erdoğan Bey iyi, çalışkan vali idi. En ufak suçu yoktu.

Evet 51 yıl önce Sakarya Muhabiri kadrosunda olduğum TERCÜMAN’da ‘Anahtar Deliğinden’ köşesinde çıkan yazımı sunuyorum. Daha çok eğitimcileri ilgilendirir.

ÖĞRETMENLER ALDATILDI

Bir ucu Kayseri’de, diğer ucu Aydın’da, hatta Türkiye’nin dört bucağında olan bir konunun esasını gün ışığına çıkaracağım. Kayseri, Aydın ve Türkiye’nin dört bucağı filan diye laf edince hemen aftan söz edeceğimi, siyasilerden dem vuracağını sanmayız.

Efendim günlerden 13 Temmuz, yıllardan 1962. Aydın İli’nde Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu’nun Genel Kurul Toplantısı’nın yapıldığı Hisar Sineması bir anda allak-bullak oluyor. Oldukça elektrikli. Günlerce çalışan kulis semeresini toplamak üzere gururla ayrılmış bir köylü, kentli vatandaş topluluğu karşısında aydın kitle olarak öğretmenlerimiz de boş mu duracaklardı? Onlar da öğretmen okulu çıkışlı Köy Enstitüsü çıkışlı filan diye gruplara ayrılmışlar. Birbirlerini bir yemedikleri kalıyordu. Hele Köy Enstitüleri çıkışlı ateşli gençlerin hali gerçekten görülecek gibiydi. Hele bunların içinde kendilerini ‘Dağları biz yarattık’ diye görenlerini…

Fısıltılar yayıldı. Ard arda kongre divanına önergeler verildi. Kayseri olayına telin içine yürüyüş yapılsın. Nedir bu Kayseri olayı bilen yok. Derken divana giren bir telgraf divan katibi Abdullah Çelik tarafından okunmaya başlandı. Yarıya gelinmemişti ki ‘Yuh! Kahrolsunlar! Onlar komünist’ vee… Baylı bayanlı bu toplulukta hiç ağza alınmayacak kadar galiz sözler. Telgraf bitmeden okunması bitti. Başkan celseye ara verdi ve bayılanlar hastaneye sevk edildi. Ateşli nutuklar çekildi. Yürüyüş kararları alındı. Kayseri ile temas edildi falan-filan.

Esasa gelelim şimdi. İzmir senatörü böyle bir şey gerçekten söylemiş mi? Söylememiş mi? ‘Bütün öğretmenler komünisttir diyene zaten deli demek lazım. Hele bu bir senatör olunca.

Federasyon toplantısında okunan telgrafın sonuna sabredemeyen öğretmenler sabretselerdi ne olurdu? Bir komplo karşısında olduklarını anlasalardı çok daha iyi olmaz mıydı? Cidden senatör böyle bir şey söylemiş olsaydı, telgrafın altında imza olmaz mıydı? Kayseri’den Antalya’daki kongreye gelen telgrafta imza yoktu. İsim yoktu. Telgraf memuru ise ‘İmza okunamadı’ demiş.

Açık kimlik olmadan telgraf nasıl alınır? Burada bir tertip olduğu zehabı uyanmıyor mu?

Oysa Kayseri’de bu işleri düzenleyen CHP’den adaylığını koyup kazanamayan bir ilköğretim müfettişidir. Bu muhteris müfettiş politikaya atılmış, milletvekili olmak istemiş. CHP listesine bile girememiş. A.P’ye esaslı diş gıcırdatanlardan. Ne yapsın bir senatörün hem A.P. senatörünün söylemediği sonradan iyice ortaya çıkacak olsa bile, böyle bir şey söylemiş gibi yapayım demiş ve tesadüfen eline geçirdiği dernek başkanlığı etiketinden faydalanmış. Türkiye’nin dört bir tarafındaki öğretmenler de bu tertibe komploya alet olmuşlar.

Ne kadar yazık Kayseri’den Aydın öğretmenler kongresi başkanlığına çekilen telgrafın imza yerinde hiç olmazsa Kayseri Öğretmenler Derneği denmiş olsa. Bu da yok. Senatör bütün öğretmenler komünist dedi. İşlerinizi onun için görülmüyor dedi. Devlet Hükümet Başkanlarına millet ve senatör başkanlarına ve Milli Eğitim Bakanlığı’na teller çektik. Ve altında telgraf memurunun (İmza okunamadı) kaydı. Telgraf sonuna kadar dinlemeden ortalığı allak-bullak eden olgun öğretmenlerimiz