Yenigün Gazetesi
“Özgürce” Makale Yazısı
17 Mart 2018
"Köyün en yaşlısı benim, ölüm sırası bendeymiş!"
Sapanca Fevziye Köyü Mezarlığı’nda rahmetlinin birini toprağa vermiş, söyleşiyorduk. Güncel sorunlar, anılar ve ölümle ilgili her ağızdan değişik sözler ediliyordu. ‘ilgiyle dinliyorduk…
Çocukluk arkadaşlarımdan Yaşar Çalık, bana çok ilginç bir soru soruyordu. Başka duyanlar da oldu; “Köyün en yaşlısı benmişim. Ölüm sırası bendeymiş. Ölümler yaş sıralaması ile mi oluyor? Böyle diyenler doğru mu diyorlar?”
Hoş sohbetçiydi Yaşar. Biraz kulakları da duymuyordu galiba. Ama sağlığı yerindeydi. Şakacıydı. Ölümü pek akla gelmez haldeydi…
Yıllar önce elinde sigaranın paketiyle yürürken gördüm köyün içinde. “Sende mi sigara içiyorsun? Çok yazık!” demiştim de; “Yok be. Ben sigara içer miyim, geline aldım. Geline götürüyorum” demişti. Ve bunu o günlerde bir yazımda “Böyle kayınpederler de var” diye esprili gırgırlı bir şekilde yazmıştım…
Fevziye Köyü’nde bazen ilginç gerçekler çıkıyor ortaya. İnanılası gibi değil. Ama ben aktarayım sizlere, sunayım. Bilenler, duyanlar, tanıklarım çok…
Bir Necmi Yılmaz vardı benden beş yaş küçük. Köy Muhtarı Suat Bostancı mezarlıkla yakından ilgilenir, temizliğini yaptırır. Köycek giderler mezarlığın temizliğini yapmaya. Yaşı doksanın üstünde olan Kadir Çalık hoca, rahmetli bile gitmişti mezarlık temizliğine. Bir buluşmamızda anlatmıştı izlenimlerini. Köyle ilgili, mezarlıkla ilgili çok şeyler biliyordu. Nedeni ne olursa olsun köye gittiğimde uğrardım. Zevkli anlatımları vardı. Hatta bir köyün çok eski yaklaşık beş yüz yıllık çınarın kavuğuna sokmuş, resim çektirmiştim. Gazetemizde çıkmıştı. Bilmem o gazeteyi saklayan var mı?.. Necmi Yılmaz mezarlığın temizlenmesine gitmiş. Muhtar Suat ve Gürsel ve daha birkaç kişiye, şaşılacak sözler etmiş. Hayretle dinlemişler;
“Ben yakında öleceğim. Mezarımı şuraya yapacaksınız” demiş ve çok geçmeden, gerçekten Necmi rahmetli olur pek hasta felan değilken. Ve dediği yerde toprağa verirler. Ardından eşi de öldü. Hem çok geçmeden. Ve inanılacak gibi değil 50 yaşında ki oğlu da ölüveriyor bir arada, yan yanalar… Yaşar Çalıkla bu üçlü mezarın yanındayken, ayakta söyleşiyorduk, “Ölüm yaş sıralaması ile; olmaz. İşte Necmi, eşi, oğlu yan yanalar oysa bunlardan yaşlılar var köyde” dedim.
“Ne bileyim, takılıyorlar bana. Köyün en yaşlısı sensin, ölüm sırası sende diyorlar. İnanmaya başladım yavaş yavaş” dedi. Gülüştük Boş ver” dedim… Ve gerçekten çok geçmeden, köye yakın ormana giden Yaşar akşama eve dönmeyince, aramaya çıkarlar. Merdiven yapımında kullanılan ağaç yanında ölü bulmuşlar. Büyük bir üzüntü sarmış tanıyanların tümünü…
‘Yaşar daha uzun süre yaşar, sağlıklı yaşar” diye, biri “Köy içinde tarlada filan giysin” diye. Diğeri ise “Bayramlarda, düğünlerde giysin” diye Muhtar Suat’la iki takım elbise göndermiştim. Eşine başsağlığına uğradığımda; “Sağ olasın! Suat Muhtar getirdi. Giydi. Yakıştı. Çocukluk arkadaşlığı böyle olmalı işte” demiş, ama köy kahvesine, tarlaya giderken giymeye kıyamamış. Ama unutulmadığına, hatırlanmış olmasına çok sevinmiş. Oysa ben, “Sıra yaşla olursa, köyün en yaşlısı benim. Sen benden iki yaş küçüksün” demiştim de Yok, yok, sen de ölme. Kimse ölmesin” deyiverdiydi. Ayrıldıktı… Yıllar önce ölen babamın; babasının yani dedemin mezarı yok. Sorup durmama, aramama karşın bulamadım. Büyük oğlu, komiser emeklisi Hacı Mustafa Çelik amcamın verdiği bilgiye göre “Din adamıymış. Ramazan’da imamsız köylerden birine gitmiş. Dönmemiş. Mezarının nerede olduğunu çok aramışlar, bulamamışlar. Amcam varmış. Kazım. Hep anlatırlardı “Şöyle-böyle posluydu. Şöyle yakışıklıydı”. Şöyle çok iyi gençti dediklerini duydum. Ama mezarı yok. Bulamadım. Oysa Fevziye Köyü Mezarlığı’nda olması gerekir.
Fevziye Köyü Muhtarı Suat Bostancı çok iyi çalışıyor.
Mezarlığa da çok iyi bakıyor ” ‘bir demir kapı yaptırmış. Yerini de çok iyi belirlemiş. Mezarlıkta yatanların bir listesini (Yakınlarının yardımı ile) yapsa’ çok iyi olur. Yardımcı olurum.
Mezarlığa bir yıl ceviz fidanları diktirdim 80 kadar. Kuraklık oldu, tutmadı. Bir yıl sonra çam fidanı diktirdim çocukluk arkadaşım, rahmetli Yaşar Çalık’a. Yine kuraklıktan tutmadı.