Yenigün Gazetesi
“Özgürce” Makale Yazısı
4 Şubat 2011
Benimle ilgili ilk röportaj
İletişim Fakültesi diplomalı kızımız Ebru Koç babasının ricası üzerine benimle röportaj yapmak istedi. Baba torpili olunca, ‘olmaz’diyemedim. Bu çok güzel yazıyı o yıllarda çok az satan Sakarya Olay’da kalmasını istemedim. Grip, nezle Siirtliler’i yakaladığı gibi beni de yakaladı. Fırsat bu fırsat dedim. Ebru Koç’a teşekkür ederek sunuyorum. Ebru’yu bulup teşekkür edemedim 4 Ekim 2009Pazar gününden beri. Belki evlenmiş, mutlu bir yaşantısı vardır. Sağlıklı ve uzun sürmesini yürekten arzuluyorum.
İşte o güzel, benimle 66 yıllık gazeteci olarak yapılan röportaj…
+Abdullah Çelik kimdir?
-1929 yılında Sapanca’nın Fevziye Köyü’nde dünyaya geldim. Fevziye Köyü Artvin’den gelenlerin kurdukları, küçük bir köy. Çok güç koşullar altında ilkokulu Hacımercan İlköğretim Okulu’nda 3 yılokudum. O zamanlar da 4.-5.Sınıflar olmadığından Sapanca’ya gidip-gelip okudum. Ondan sonra Hacımercan Köyü’ne okul açılınca ilkokulu burada bitirdim.
+Öğretmenliği meslek olarak nasıl tercih ettiniz?
-Bir gün Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Arifiye’ye Köy Enstitüsü açılacak’haberini gördüm. Haberde bu köy enstitüsüne fakir fukaraçocukları alınacak deniyordu. Kafama koydum. Harmandüzündeki atlardan birine atladım elimde sadece diplomayla Arifiye Köy Enstitüsü’ne geldim. Burada kapı nöbetçisi durdurdu beni. ‘Nedir zorun?’ dedi. Dedim ki; ‘Ben öğretmen olmak istiyorum Köyden kaçıp geldim.’Okula alındım. 5 yıl okudum. 5 yıl sonra öğretmenlik diplomasını alarak bir köye atandım.
+Öğretmenliğe ilk nerede başladınız?
-1947 Eylülü’nde öğretmen olarak Kavaklıorman Köyü’ne atandım. Derli toplu muhacır köyüydü. Orada öğretmenliğe başladım. 21 kız, 42 erkek 63 öğrencimvardı. Öğrencilerin okula karşı ilgileri iyiydi. Çok güzel, çok zevkli öğretmenlik yaptım.
+Yerel basında köşe yazılarınızı da okuyoruz. Yazım hayatına nasıl başladınız?
-Arifiye Köy Enstitüsü’nde okurken Türkçe-Edebiyat öğretmeni beni kütüphaneye aldı. Son iki yılımı Arifiye Köy Enstitüsü kütüphanesinde geçirdim. Ders olduğu zaman derslerime girerdim. İş haftasında kütüphanedeydim. Biz bir hafta ders bir hafta iş yapardık. 2 yıl orda çalıştım. Kütüphane de çok okudum. Bir gün aklıma yazı yazmak geldi. Okulda bir dergi çıkarılıyordu. Köycüler Dergisi.1946 Temmuz sayısında yayımlanan ilk yazım ’Osman Dede’ydi’ Burada köyümde geçen bir olayı anlatıyordum. Türkçe-Edebiyat grubu öğretmeni çok beğenmişti. “Devam ederse iyi bir yazar olursun. Yazını dergiye koyacam’ dedi. Aslında bir kompozisyon ödeviydi. Yazı dönemimin ilk başlangıç yazısıdır Osman Dede.
+Gazetelerde yazmak fikri nasıl gelişti?
-Öğretmen olmadan o yıllarda Adapazarı’na geldik bir grup arkadaşla. Ben tuttum halk evine gittim. Muazzam bir kütüphanesi vardı. “Bir Köy Çocuğu Halk Evinde”diye bir yazı yazdım.Ankara’da ayda bir yayınlanan Ülkü Dergisi’ne gönderdim. 1 Mayıs 1947’de orda bu yazım yayımlandı. Tabi bu olayla okulda havam değişti. Öğretmenlerin bakış açısı değişti. O sıralarda Atatürk aleyhtarlığıvardı. Atatürk’e saygısızlıklar yapılıyordu. Tuttum, “Atama Mektup”diye bir yazı yazdım. Çok meşhur siyaset adamı ve Atatürk’ün yakını Hüseyin Cahit Yalçın’ın İstanbul’da çıkan Tanin Gazetesi’ne gönderdim. Tanin Gazetesibu yazımı yayınladı. Sonra daha çok okumaya ve yazmaya başladım. Öğretmen olduk sonra. Adapazarı’nda bir tek gazete var Adapostası.Yerel gazete olarak ona ’Köylerimizin Öğretimle Kalkınması’diye bir yazı gönderdim. Gazete’de hukuk öğrenimli Nebil Kökçüyazımı yayınlamış. Bir gün sonra da benim yazımla ilgili bir baş yazı yazdı. ‘Heyecan dolu genç köy öğretmeni’diye benden bahsederek yazı yazmış. O sıralarda bu arkadaş beni İzmit’te yazmamı önerdi. O zamanlar Adapazarı il değildi. Bir iki yazımı da götürmüştüm. ’Biz senin gibisini yerde ararken gökte bulduk. Gazete emrinde’dediler. Ve İzmitte Türk Yolu’nda icap ettikçe ’Köyden Sesleniş’ gibi başlıklarla yazılar yazmaya başladım. Ne zaman ki 4 Aralık 1951’de Adapazarı’nda akşam haberleri çıkmaya, burada yazmaya başladım.
+Sakarya’nın İl olduğu zamanları nasıl hatırlıyorsunuz?
-O zamanlarda Adapazarı’nda Sakarya il olsun diye el üstünde utuyorlar beni. Çünkü gazeteci yok o yıllarda. Memleket Gazetesi vardı. Reşat Nuri Güntekin’in yönettiği. Oradan Burhan Arpat’ı getirdim. ‘Ada Karyesi’nden(kazasından) Sakarya Vilayeti’ne’diye yazı yazdı o. Bu yazının 8 gün devam etmesini sağladım. Reşat Nuri Güntekin’in denetimi altında çıkan Cumhuriyet Halk Partisi’nin yayın organıydı. Ve Sakarya’nın il olmasında çok katkım oldu benim. Adnan Menderes, İsmet Paşa, Nihat Erim’e Heyet halinde gidilecekti. Genç gazeteci olarak beni de alıyorlardı aralarına. Oralarda Sakarya’nın İl olması için görüşüp konuşuyorduk.
+Sakarya il olması ne zaman hızlandırıldı?
-1943 depreminde… Adapazarı yerle bir olduğu zaman Kocaeli Valiliği Sakarya il olması için yardımcı olmadı. Bunun üzerine Sakaryalılar ileri gelenleri dediler ki ‘Biz vilayet olalım başka çare yok’Ondan sonra biz dört elle sarıldık 5-6 gazetenin muhabirliğini yapıyordum bu arada. Hepsinin kartları var bende. Ve yazı hayatı böyle devam etti. Sonra Sakarya il olunca yerel gazeteler çoğalmaya başladı.
Öğretmen meslek dergilerinde yazdım. İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun hazırladığı Yeni Adam Dergisi’nde yazdım. Milli Eğitim Bakanlığı’nın çıkardığı İlköğretim Dergileri’nde yazdım. Benim Kahvelerde şurda-burda vakit geçirdiğim yoktu hep yazı yazar, okurdum. Yazılarımla yarışmalara katıldım; 4 defa ödül aldım. Türkiye Gazeteciler Cemiyetiile Almanya Konrad Adanuer Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği yarışmayı da kazandım. Almanya’ya gittim bu vesile ile.
Devamı yarın…