Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

26 Mayıs 2014

KAZIMPAŞA ORTAOKULU GÜZEL BİR ÇEŞMEYE KAVUŞTU

KAZIMPAŞA ORTAOKULU GÜZEL BİR ÇEŞMEYE KAVUŞTU

Çok mutlu bir gün yaşadım çarşamba günü. Yaşamım süresince unutamadığım insanlarımızdan, velilerinden biriydi Rıfat Tuzcuoğlu. Rıfat Abi derdim.

Uyar Kollektif Şirketi’nin kurucusu, sahibi Hamdi Uyar’ın, sevgili dostum örnek insan Hasan Uyar’ın amcası yanında. En güvenilir adamı idi Recep Abi…

Eser Okulu Müdürü iken 1958-61 yılları arası kızı Neziha Çakan babası ve annesi rahmetliler anısına çeşme yaptırmak istiyormuş. Çok iyi muhasebeci olduğu bilinmeleri Sami Çakan’a söylüyor. O da;

-Hay hay! Hemen. Müdürü hiç unutmadığım Abdullah Hoca’ya bir okul bulmasını söylerim der ve Sami Bey sevindirici öneriyi söyler bana.

Kazımpaşa İlk ve Ortaokul Müdürü Eyüp Aslan bir çeşmeye olan gereksinimini bildirmişti. Hemen Refik Şahin Usta’yı aradım;

-Kazımpaşa Okulu’na gidiver. Müdürü bul. Yeri belirlesinler. Hemen oraya iyi bir çeşme yap. Ödemeyi yapacak hayırsever sağlam dedim.

Ve hemen yapılır. Çarşamba günü kurdelesi hayırsever öğrencim Neziha ve eşleri, Milli Eğitim Müdürü temsilcisi, Okul Müdürü kurdeleyi kestik. Öğrenciler alkışladılar. Kısa konuşmalar ve meşhur Kazımpaşa köfte ikramı. Çok güzel bir gün geçirdik çok mutlu idim. 21. çeşmeyi hizmete sokmuştum. Evet 22. de yapılıyor…

PTT Sokağı’nın neşesi Şaban Amca yok artık.

Adapazarı PTT Sokağı’ndaki Yavuz Kırtasiye’ye yolu düşenler, Şaban Amca’yı (Üstüner) mutlaka bilirler. Şaban Amca yıllardır bütünleştiği sakalı ile kırtasiye dükkanının kasasında oturur ve gelen-giden eş-dostla hoş sohbetler yapardı. Zaman zaman sesi yükselse de, karşısındaki ona hep saygı duyardı.

Şimdiki Pasaj 2000’in bulunduğu yerdeki Belediye İşhanı’nın merdiven altı büfesi ile tanınan, sonrasında ise oğlu Yavuz Üstüner’in kendi adını vererek PTT Sokağı’nda açtığı Yavuz Kırtasiye’de geçen 26 yıl. Milli Görüş’ün savunucularından biri olmasına rağmen, herkesin gönlünde taht kuran bir kişiydi Şaban Amca. Mütevazi kişiliği ile gür sesi ile takılmadığı, şakalaşmadığı küçük-büyük olmazdı.

Bu nedenle başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere, üniversite camiasından da geniş bir kitleyi oluşturan dostları vardı.

Şaban Amca, okulların açılması ile birlikte yaşanan sezondan ötürü diğer günlerden fazla para girdisi sağlayınca, önümüzdeki ay ödemesi gereken senetlerini, günü gelmeyen SGK primlerini bile önceki gün yatırmış, aylar öncesinden alacaklı olmasına rağmen, bir türlü gelip alacağını almayan kişiyi bile bulup parasını ödemiş.

Yani bir yerde dünyada kimseye borçlu kalmak istememiş olan Şaban Amca, bunu da başarmış. Şaban Amca, şimdi herkesin gönlünde yaşamaya devam edecek. Çünkü, her şeyi böylesine düşünen Şaban Amcalar öyle çok kolay yetişmiyor. Dün cenazesinde yaşanan kalabalık da bunu göstermeye yetti. Geride kalanlara sabır ve başsağlığı, Şaban Amca’ya mekanının cennet olması dileğiyle Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz.

ÇOK ÖNEMLİ İKİ BELGE SUNUYORUM

Atatürkle ilgili çok önemli bir belge sunuyorum. Atatürk ile ilgili yanılgı içindeyseniz bu belgeyi tekrar tekrar okuyunuz. Ezberleyiniz.

Sigara ile sunduğum yazı eski Diyanet İşleri Başkanı, Vatan Gazetesi günlük köşe yazarı Süleyman Ateş’in önceki günkü yazısından bir bölüm.

Atatürk namaz için konvoy durdurdu

Tören kapsamındaki panelde konuşan Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nilüfer Hatemi, Çakmak’ın, 1911 ile 1912 yıllarındaki 6 adet günlükle ilgili bilgi verdi. Hatemi’nin ardından söz alan Prof. Utkan Kocatürk ise Çakmak’ın 1922-1949 yıllarını kapsayan günlüklerinin ise kayıp olduğunu belirterek, “Çok önemli olaylarını içeren bu günlükler kayıp. Kimin elinde olduğu da belli değil” dedi. Prof. Ergün Aybars da, Atatürk ve Çakmak’ın silah arkadaşları olmalarının yanı sıra çok iyi dost olduklarını söyledi. Aybars şöyle konuştu: “Atatürk Cumhuriyeti kurarken ve daha sonra Başbakan olarak İnönü’ye, ordunun başında da Çakmak’a çok güvendi. Hatta seyahat ettiklerinde, Fevzi Paşa ve arkadaşları için namaz vakitlerinde konvoyu durdurdu. Ancak Çakmak Atatürk’ün sofrasına da katılırdı. Atatürk çok sevdiği Fevzi Paşaya Sakarya soyadını da önermiştir. Ancak Fevzi Paşa, Çakmak soyadını devam ettirmek istediğini belirtmiştir.” Aybars, 23 yıl Genelkurmay Başkanlığı yapan Çakmak’ın 1925 yılında kışlalara askeri din kitabı gönderdiğini ve TSK’nın yıllarca bu kitapları kullandığını da belirtti.

BAŞKALARINA ZARAR VERMEK HARAMDIR

SORU: Yazılarınızda Kur’ân-ı Kerîm’de açıkça haram olarak belirtilen yiyecek ve içeceklerin dışındakiler helaldir diyorsunuz. Ancak bir yazınızda sigaranın haram da olduğunu belirtmiştiniz. Bu konuya açıklık getirir misiniz? (Levent Tanatay)

CEVAP: Ben hangi yazımda “sigara haramdır” demişim? Bunu hatırlamıyorum. Eğer demişsem yanlış değil, Kur’ân’a uygundur. Çünkü Kur’ân’da israfın haram, savurganların şeytanların kardeşleri olduğu vurgulanır. Yine Kur’ân’da, “Nefislerinizi öldürmeyiniz” ve “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız” buyrukları vardır. Sigara israftır. Çünkü vücuda gerekli bir besin değildir, tersine zararlıdır. Sigara sadece içene değil, çevrede bulunanlara da zarar verir. Başkalarına zarar vermek haramdır. Çünkü bu başkasının yaşam hakkına saldırıdır. Sigara içmeyenlere, belki de içenden daha çok zarar verir. Sigaranın kansere sebep olduğu artık bilimsel olarak ispatlanmıştır. Bir doktor, kanserden veya herhangi bir hastalıktan şikâyet edip tedaviye gelene, “Eğer sigara içiyorsan ben seni tedavi etmem” diyerek reddettiğini yazmıştı.

Bütün bunları göz önünde bulundurunca sigaranın açıkça olmasa bile etkileri bakımından Kur’ân ile yasak olduğu anlaşılır. Her haram olanın da açıkça Kur’ân’da anılması gerekmez. Kur’ân’da üzümden yapılan hamr (şarap) haram kılınmıştır. Sebep, aklı alması, Allah’ın zikrine engel olmasıdır. Aynı şey öteki alkollü içkilerde de var olduğuna göre onlar da haramdır. Bunlar ismen Kur’ân’da anılmıyorsa da haram illetinde ortak olduklarından ötürü haramdır. Bugünlerde bir iddia ortaya atıldı. Avustralya’dan sözde bir bilim adamı sigara filtresinde domuz kanı bulunduğunu iddia etmiş. Televizyonlara ve basına konu çıktı.