Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

26 Mayıs 2011

İsmet Paşa Türkiye'yi iym Başbakan olarak böyle teslim aldı

Türkiye Cumhuriyeti’ nin Başbakanı, AKP genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan İmam Hatip Lisesi diplomalıdır. Yeterli bilgiyi almadan diploma almış olsa gerek.

“Ölülerimizi rahmetle anınız” hadisini bilmiyor. İsmet Paşa rahmetli aleyhinde konuşuyor.

İsmet İnönü ilk Başbakan atandığında, ATATÜRK kendilerine Türkiye’ nin gerçek durumunu bir mektupla bildirmiş. O tarihli mektup.

Atatürk’ ten İsmet Paşa’ ya

Sevgili Paşam, Cumhuriyet’ in ilk Başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi anlayacaksın. Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Başdelegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.

Ben sana şimdide bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim. Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz.

Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Denizciliğimiz acınacak durumda.

Köylümüz topraklandırılma lı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhu riyet’ lede, insanlıkla da bağ daşmaz. Bu durumu düzel tmeli, halkı kurtarmalıyız.

Her yerde tefeciler halkı ezi yor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır ve bası hayvancılığımızı öldürüyor.

Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı %60′ geçiyor.

Nüfusun %80′ i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bir bölümü göçebe. Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’ in bazı semtlerinde var. Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan’ dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımızda, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların anca dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyet’ in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediyor.

Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.

Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.

Osmanlı bu gerçeği geç fark etti.

Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.

Cumhuriyet’ e uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkabileceğini gösteren bir örnek var önümüzde, nede bir deney.

Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerle mek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.

Bu ana kadar, bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcınız olsun!”

***

Tarih 30 Ekim 1923… Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa’ yı Köşk’ e davet eder. Ülkenin genel durumu hakkında hazırladığı raporları İsmet Paşa’ ya böyle sunar.

Atatürk ve arkadaşlarının devraldıkları ülke işte böyle perişan durumdaydı. 10 Kasım’ da parlak nutuklar atarak, bağlılığımızı bildirerek andığımız Atatürk’ ün nasıl bir mucize yarattığının bilincinde miyiz?

Bugün ona sahip çıkabiliyor muyuz? Yoksa sadece nutuk mu atıyoruz?

Tekrar buluşmak dileğiyle…

Sevgiler, saygılar…