Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

18 Şubat 2011

70 yıl öncesinin Hendek İlçesi-5

Her tütün mıntıkasında olduğu gibi, inhisarlar idaresi Hendek’te de “Hastalıkla mücadele ve fenni ekim-dikim” işlerinde çiftçimize rehber rehber olan bir teşkilatı faaliyete geçirmiştir. Tesis edilen numune fidelikleri ve fide halinde iken tütüne musallat olan parazitlerin itlafı için tatbik edilen usullerle çiftçimize daima çok, fakat her şeyden evvel daima daha iyi evsafda mahsul yetiştirmenin cidden faydalı örnekleri vermektedir.

Bu meyanda tütünü çiftçimizin yatak odalarından çıkarıp, vagon vagon denilen fenni vasıtalarla açık havada kurutmak usulüne hayli müspet netice verdiğini görüyoruz.

Netice itibari ile Hendek tütüncülüğünün oldukça müsait bir istikbal nemzet bulunduğunu kabul etmek lazımdır.

Hendek’i tanıyalım

Yeşil başlı zirvesi ile hiybetli bir kahramanın azametli duruşunu andıran Çam Dağı’nın ayak ucunda güzel ve cazip bir ovanın göğsüne yaslanmış olan Hendek, içine gömüldüğü tabiat levhasının büyülü letafetine aykırı düşmeyecek kadar güzel ve şirin bir kasabacıktır.

Çam Dağı’nın sinesinden fırlayarak, gümüş bir yol gibi pırıl pırıl parlayan Uludere Çayı berrak ve çağıltılı akış ile gönüllerdeki kasvet tortularını silerek, yerine ılık bir sukunetin tatlı rehavetini doldurur. Uludere Kasabası’nın güzelliğine müstesna bir cazibe verdiği kadar, ziraattaki faydaları itibariyle de önemli bir servet kaynağıdır.

Tavsif eylediğimiz şirinliğine rağmen, kasabanın düzlük üzerinde kurulması, zirai bakımdan yanlış bir intihap olarak telakki edilmektedir. Filhakika ziraate elverişli arazisi dardır ve bu darlık yüzünden çeşitli mahsullerin yetiştirilmesi kabul olmadığı görülmektedir.

Şimal çevresini teşkil eden hafif meyilli etekler üzerine yayılan bu kasaba, Cenup’taki Keremali Dağı ile şark cihetindeki yaz aylarında bile yüksek zirvesinin karlı manzarası hararetten çatlamış dudakların ateşini uzaktan teskin eden (Karduz) yaylasının eteklerine doğru uzanmış inhi işgali altında bulunan verimli bir sahayı kazanarak arazi zenginliğine sahip olmuş bulunacaktı.

Hendek kasabasının geçim vasıtası tütün ziraatıdır. Pek azı müstesna her aile filen ihtihsal işiyle meşgul olup çalışkanlık halkın en bariz müşterek bir vasfıdır. Fakat mesai usulünün aram ve fasıla vermeyecek kadar dolgun ve ağır şartlara bağlı bulunması ailelerin yaşayışına hakimdir.

Tek mahsul olmak itibariyle muhitin ekonomik hayatında ehemmiyetli bir rol oynayan tütünün, ihtisali, her biri ayrı ayrı bir itina isteyen muhtelif işçilik masraflarına ayrıldığından devamlı ameliyeler halinde bütün seneyi dolduran mesai kasfeti kadın, erkek ve büyük, küçük bütün aile unsurlarının yanyana çalışması ile başarılmaktadır.

İşçiliğin bazı kısımları evlerde tanzim edildiğinden zirai işler için hususi teşkilata malik olmayanlar, bu kısım mesaiyi tamamı ile meskenleri, dahilinde yapmaya mecbur bulunuyorlar. Bu sebeple tütün dizi ve istiflerin evlerin her köşe ve bucağına doldurularak yer darlığından yatak odalarına kadar sokulmaya zaruret hasıl olur ki bu yüzden fakir ve orta halli ailelere ait meskenleri çoğu birer istirahat yeri olmaktan çıkarak bir mesai tezgahı haline geldiğinden aile efradı sabah, akşam bu nikotinli maddenin neşrettiği zehirli kokuyu teneffüs ıstırarındadırlar.

İşçiliğin bazı kısımları evlerde tanzim edildiğinden, zirai işler için hususi teşkilata malik olmayanlar bu kısım mesaiyi tamam ile meskenleri dahilinde yapmaya mecbur bulunuyorlar. Bu sebeple tütün dizi ve istifleri evlerin her köşe ve bucağına doldurularak, yer darlığından yatak odalarına kadar sokulmaya zaruret hasıl olur ki, bu yüzden fakir ve orta halli ailelere ait meskenlerin çoğu birer istirahat yeri olmaktan çıkarak dağdağalı bir mesai tezgahı haline geldiğinden aile efradı sabah, akşam bu nikotinli maddenin neşrettiği zehirli kokuyu teneffüs ıstırarındadırlar.

Bu muttarid ve devamlı mesai hayatının çizdiği hudut dışında bazı ailelerin daha aydınlık bir yaşayış çığırı bulamamaları, onların cemiyet hayatının çeşitli safhalarında hisse almalarına imkan bırakmaz. Kadınlar bu bakımdan daha mustar bir mevkidedirler. Erkeğin çift ve nadas işlerine mukabil ve ameliyelerinden bazıları münhasıran kadına aittir.

İş bölümünü dolgun bir pay ayırdığı kadın, aynı zamanda ev işlerine bakmak gibi tabii vazifelerinin inzinamile hayli teferruatlı bir mesai programına bağlı kaldığından evinin dışındaki münasebetleri, daha çok gündelik meşguliyetinden çalabildiği nadir ve müstesna fasılalardan istifade ederek tanıdıklarını veya akrabalarını kısa bir müddet için ziyaret edebilmesine inhisar eder.

Kadınların toplanma ve eğlenme ihtiyacını daha çok düğünler temin etmektedir. Buralardaki baş döndürücü kaynaşmanın, zevkten ziyade, muttarid ve yekahenk bir iş hayatı içinde uyuşan sinirlere bir nevi hareket ve heyecan vermesi, bu düğünlere iştiyakla beklenen hadiseler mahiyeti vermiştir.

Emece şeklindeki tarla çalışmaları dışında müşterek toplanmalar ve eğlentiler yapılmasına hayat ve mesai tarzının imkan vermemesi erkeği kahvehane hayatına alıştırmıştır. Fakata kahvehanelerde geçirilen vakit, sadece, işten baş aldıkça yorgunluk çıkarmak maksadına hadim olduğundan bunun iş hayatının devam ve intizamına o kadar zararı dokunduğu iddia edilemez.

Zevk ve eğlence vasıtalarının mahdut olması hasebile gösterilen rağbet, kahvehanelerin çoğalmasına sebep olmuştur. Bununlar beraber bilhassa akşamdan sonra ağız ağıza dolan kahvehanelerin radyo ve hoparlörler ile kasabanın gece hayatına oldukça renkli ve canlı bir manzara kattıklarını istemeyerek dahi olsa-itiraf etmek bir hakikatperestlik olur.

Devamı yarın…