Hüseyin Vahdettin Er
Kazara Kaza: Adapazarı…
Türkiyemizde, köyden vilâyete kadar, mülki taksimat kademelerinin her birinde kendisinden sonra gelen teşekküle karşı bir özenti duyulur. Köy bucak, Bucak ilçe, ilçede il olmak için kalbinde bir aslan yatırır. Zaman zaman bu arzuları bazı hadiseler dolayısiyle uykudan uyanır, direnmeğe başlar. Dört tarafa koşulur, uçan kuştan medet umulur . Fakat gün gelir, ümitler kırılır büyümek arzusu da mevsimini buluncaya kadar uyuşur. uyumak için kovuğuna çekilir.
İşte, Adapazarı da senelerden beri —en aşağı yirmi sene— vilâyet olmak ne olursa olsun İzmit’in elinden kurtulmak için didinip durmuştur. Hemen hemen her sene vilâyet olma lâkırdısı ortaya çıkar, dallanır budaklanır, balon şiştikçe şişer, muhakkak bu sefer vilâyet oluyor diye kanaat husule gelmeğe başlar en bedbinler bile nikbin oluverirler, Gözler Ankaraya döner beyhude bir bekleyiş devam ederdurur. Ya resmi çevrelerde ses seda çıkmaz, veyahut iç işleri Bakanı Adapazarının vilâyet olma meselesi üzerinde düşünüyoruz, tetkikler devam etmektedir, daha verilmiş bir kararımız yoktur, diye beyanatta bulunuverir. Yeniden tazeleninceye kadar ümitte böyle kırılmış olur . Bu seneye kadar Adadazarının vilâyet olma hikâdesi böyle devam edip gitmekte idi.
1952 senesi girmesiyle beraber bu mevzu tekrar ortaya atılmış bulunuyor. Ankara mahreçli (T.H.A) nın bildirdiğine göre, mülki teşkilâtta değişiklik yapılacak bu meyanda on ilçe ile Adapazarı merkez olmak üzere Sakarya vilâyeti kurulacakmış, Halbuki bundan birkaç gün önce İç işleri Bakanı ğazetelere verdiği beyanatta uzun bir müddet için mülki taksimatta bir değişiklik mevzuu bahis değildir demişti, (T,H,A,) nın haberinin sıhhati merakla beklenmeğe değer. En bedbinimizde dahi bir ümit doğdu bu haber üzerinede bir az bekliyelim!..
Şu cihet muhakkaktır ki yakın bir gelecekte Adapazarı vilâyet olacaktır, Kazara kaza olma durumu daha fazla devam edemez. Adapazarın vilâyet olma arzusu zoraki bir isteğin, bir hevesin mahsulü değil . her hususta gelişmesinin, tabii seyrinin bir neticesidir. Bakalım bu hakikat ne zaman anlaşılabilecek.
Yazan: H. Vahdettin Er