Yenigün Gazetesi
Erkal Etçioğlu
TARİH TÜNELİNDEKİ DIŞ POLİTİKA
Dış politikada geçmişi bilmeden bugünü doğru yorumlamanın mümkün olmadığını bilen kişilerden biriyim.Geçmişe gidip şöyle bir hatırlarsak Kıbrıs’taki Türk varlığını ortadan kaldırmakta kararlı olan Makarios’un, o dönem, “Bağlantısız Devletler Grubu”na katılması ve Sovyet Donanması için Kıbrıs’ın Baf Limanı’nın bir üs haline getirilmesi anlaşmasını imzalaması batıda derin endişelere yol açmıştı. Batılı ülkeler, belki, Makarios’un Türkler’e dönük “etnik temizlik” operasyonlarını hoş görebilirlerdi ama Sovyet Donanması’na Doğu Akdeniz’de üs sağlamayı asla kabul edemezlerdi.Sonucunda aynı odaklar tarafından Atina’daki Albaylar Cuntası’na gerekli işaret verildi. Onlar da, Kıbrıs’taki EOKA terör örgütü ve Nikos Sampson aracılığı ile darbe yapıp Makarios’u devirdiler…
Bu dönemin asıl planlayıcısı olan Dr. Henry Kissinger, ABD Dışişleri Bakanlığının odak ismi idi.Stratejik oyunun en ileri hamlelerini görebilen bir beyne sahipti ve Albaylar Cuntası’nın Makarios’u ortadan kaldırmasıyla Doğu Akdeniz’de sorunları çözemeyeceğine ve tamamı Yunanistan’ın kontrolüne bırakılmış bir Kıbrıs’ın batı açısından güvenlikli bir toprak olmayacağını elbette biliyordu. Kissinger, Atina da oluşacak bir darbenin, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini tetikleyeceğini ve Ada’nın, kendi stratejisi doğrultusunda iki NATO üyesi ülke arasında bölüneceğini çok iyi biliyordu.
Nitekim, ABD Türk müdahalesini engellemeye çalışan bir görüntü ile Bülent Ecevit’in önüne fazla bir zorluk çıkarmadı..Türk Ordusu’nun Kıbrıs Harekâtı’nı ise yakından izledi. Hatta bir telefon görüşmesinde, ABD Türkiye’nin ateşkes ilan etmesini talep ederken, “Zaten az sonra kendi genelkurmayınıza gittiğinizde generalleriniz toparlanmak için sizden ateşkes ilan etmenizi isteyecekler” diyecek kadar bilgi sahibi olarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı şaşkınlığa düşürmüştü. Ecevit, bu telefon görüşmesinden az sonra kendi genelkurmay başkanından da aynı teklifi alacaktı…
1988 yılında, Gazeteci Ardan Zentürk Türk diplomasisinin efsanevi dışişleri bakanlarından merhum İhsan Sabri Çağlayangil’ e şu soruyu sormuştu.
“Sayın Çağlayangil, Batı ülkeleri, Türkiye’nin hangi aşamaya kadar güçlenmesine izin verirler?”
Çağlayangil, kendisine şu cevabı vermişti.
“Yunanistan’ı ezmeyecek, İsrail’i tehdit etmeyecek kadar…”
Bu stratejik analizinin ikinci aşaması şu anda Kuzey Irak’ta gerçekleşmektedir. Çünkü, bütün istihbarat bilgileri, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulması politikalarının perde arkasında İsrail’in olduğunu işaret etmektedir. Kurulmaya çalışılan Kürt devleti, ABD’den çok İsrail’in stratejik hedefidir. Barzani ve Talabani’nin peşmergelerinden seçilen özel birliklerin İsrailli askeri uzmanlar tarafından eğitilmesi ve Kuzey Irak’taki İsrail istihbarat çalışmalarının yoğunluğu bunun çok doğal sonucudur.
Türkiye, Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin kurulmasına, Kerkük’ün statüsünün değişmesine karşı çıkarak doğrudan İsrail’in Ortadoğu’daki ana stratejik hedeflerinden birini yok etmeye çalışmaktadır. İsrail’li yöneticilerin, Türkiye’nin bu politikasını doğrudan İsrail’i tehdit olarak algılaması kaçınılmazdır.
Kıbrıs’ta “Yunanistan’ı ezen” bir ülke olarak Türkiye, Kuzey Irak’ta “İsrail’i tehdit eden” bir ülke konumuna gelmiştir. Onun için Türkiye son günlerde İsrail’den hızla uzaklaşarak diğer Arap ülkeleri ile iyi ilişkiler kurmaktadır. Türkiye ile açıktan mücadele edemeyenler batılı odaklar için kontrol altında tutulacak bir sürecin bölgede Türkiye tarafından yürütülmesinden başka seçenek görülmemektedir. Bunu kolaylaştıracak sözde demokratik açılım özde Kürt bölücü hareketleri de dışarıdan destek alarak bu stratejik plana hizmet etmektedir..