Yenigün Gazetesi

Erkal Etçioğlu

SANAT, HEYKELLER VE PUTLAR

İnsanoğlu, yaratıldığı günden beri yaratıcısının yeryüzündeki halifesi ve temsilcisi olmuştur. Zaman zaman yolunu şaşırmış, kendisine yerilen yetenek ve becerilerini iyilik yerine kötülükte kullanmıştır. Kimi zaman da yaratılış amacını unutmuş zalim bir yaratık, aşağılık bir diktatör ve tiran haline dönüşmüştür. Böyle durumlarda kendilerine uyarıcı peygamberler gönderilmiş, uyarıya aldırmayanlar ise helak edilmiştir. Ama bütün bunlara rağmen, insan aynı tutumuna devam etmektedir.

Oysa insanoğlunun mükemmel yaratılmasından kaynaklanan, ne güzel yetenek ve becerileri vardır. Yaratıcısından ilham alan düşünmek, tasarlamak, kıyaslamak, benzetmek, biçim ve şekil vermek gibi üretici yetenekleri “Güzel sanatlar” dediğimiz iş kolunu geliştirmiştir. Doğada gördüğü her şeyi taklit ederek işe başlayan insanlar, sonraları duygu ve düşüncelerini de sanata yansıtmaya başlamışlar ve özgün eserler meydana getirmişlerdir. Bu eserler çeşitli sanat kollarında üretilmiştir.

Önce kayalara yazılan yazılarla başlayan sanat çalışmaları, sonra madene ve taşlara şekil vermeye kadar ilerlemiştir. M .0.2 milyon 20 binlerde jeolojik 4.zamanda meydana gelen buzulların erimesi olayı “Quaterner” yani “Nuh tufanı”ından önceleri kısaca “Taş devri” olarak adlandırdığımız bu devirde sanatın başladığı ispatlanmıştır. Bu devirden itibaren sanat; hem iyilikte hem kötülükte insanları etkilemek için kullanılmıştır. Bu bakımdan sanatın bu kavramlarla ilişkisi görecelidir.

Önceleri heykellerde ve mimaride görülen taş yontma sanatı günümüzde de etkisini göstermektedir. Bizim milli ve din, örf ve adetlerimizde” resim ve heykel sanatına olan bakış açısı elbette batıdan farklıdır. Bizim kültürümüzde resim ve heykele bakış sadece sanat içindir. Oysa batı dünyası resim ve heykeli doğal olmayan bir şekilde tapınmak için kullanmıştır. Meryem Ana ve Hz. İsa resim ve heykellerine mukaddesat yüklenmekte ve onlara tapınmaktadırlar. Bu durum; Bizim kültür ve Bilim anlayışımızla ve dini inanışımızla bağdaşmıyor.

Oysa olaya dini inancımızdaki “Putlara tapmak” açısından yaklaşırsak, günümüzde insanın taptığı o kadar çok put sayılabilecek şeyler var ki. Bunların başında para, şehvet, makam, güç sayılabilir. Sanat ile putlaştırılmış nesneleri birbirinden ayıracak bilgi ve kültürü insanlarımıza vermez isek, toplumda anormal davranışları önleyemeyiz.

Bütün günlerini paraya taparak geçiren insanların güzel sanatlara putlar diye karşı çıkması bir çelişkidir. Bunun altında yatan neden çifte standart uygulamasıdır. Sanatçı yetiştirirken mensup olunan toplumun değerlerini öğretmez ve onlara saygı duymayı göstermezseniz sizi sanattan soğutacak eserlerin üretimini de normal karşılamanız lazımdır.

Son günlerde Adapazarı’ndaki Atatürk Heykeli ve yeniden doğuş heykeline boya döken zavallıyı görerek, sadece olayı kınamak yetmez. Olayın arkasındaki öğretiyi bilmek ve ona göre tedbir almak gerekir. Eylemi kınarken  eylemciyi o noktaya getiren süreci de yargılamak gerekir. Adamın davranışının altında kendisine göre güya putlara karşı verdiği mücadele olabilir. Demek ki ülkemizde bulunan Atatürk Anıtları’nın yapımında dahi önderimizin fikir ve düşüncelerini daha öne çıkarmak ve şekli öğeleri ikinci plana atmak, bu çarpık zihniyetle mücadele için önemli olabilir.

Ayrıca bu olay üzerinde düşünmeye devam etmeliyiz. Hedef alınan heykeller midir? Yoksa Atatürk’ün temsil ettiği değerler midir? Heykel mantığı işe bu, verilecek din eğitimlerle aşılabilir. Yok eğer milli ve çağdaş değerler ise işimiz dana zordur. Çünkü cahillere karşı verilecek mücadele çok daha çetin geçecektir. Şüphesiz imanı tam, bilimi rehber edinmiş kahraman Türk Gençliği, cumhuriyetini ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetini koruyacak güçtedir.