Sakaryalı Sporcular
Toprak Razgatlıoğlu
Toprak Razgatlıoğlu’nun motosiklet kariyeri oldukça etkileyici bir başarı hikayesiyle doludur. Henüz çok genç yaşta başladığı motor sporları kariyerinde, hızla büyük bir çıkış yakalamış ve Türk pistlerinde adından söz ettirmiştir. İstanbul Park’ta pist rekoru kırarak Türkiye Pist Şampiyonu olan Razgatlıoğlu, 2012’de Red Bull MotoGP Rookies Cup seçmelerini kazanarak ülkemizin en genç şampiyonu unvanını elde etmiştir.
Türkiye’yi uluslararası alanda temsil eden Razgatlıoğlu,şu anda Dünya Superbike Şampiyonası’nda (WorldSBK) yarışmaktadır ve 2021 yılında bu şampiyonada dünya şampiyonu olmuştur. Bu başarısıyla Dünya Superbike Şampiyonası’nda şampiyon olan ilk Türk motosikletçi olarak tarihe geçmiştir.
2022 ve 2023 yılında unvanını korumak için piste çıkan Toprak, sezonların sonunu iyi getirse de şampiyonluğa ulaşamadı ancak dünyanın en büyük motor sporları sahnelerinden birinde dünya ikincisi oldu. Toprak ikinci Superbike şampiyonluğuna ise 2024’te yeni takımı BMW ile ulaştı. Tüm sezonu domine eden Toprak yaşadığı talihsiz sakatlığa rağmen zirveyi bırakmadı ve yeni takımına da tarihinin ilk Superbike şampiyonluğunu yaşattı.
Özellikle yarış taktikleri ve üstün yol çizgisi anlayışı sayesinde dikkatleri üzerine çekmiş ve Kenan Sofuoğlu gibi bir efsanenin de takdirini kazanmıştır. Motosiklet dünyasında kendine sağlam bir yer edinen Razgatlıoğlu, mütevazi kişiliği ve sürekli kazanma arzusu ile de dikkat çekmektedir. Kazandığı başarılar ve Kenan Sofuoğlu’nun şu övgü dolu sözleri: “Gerçekten kariyerim boyunca kendi kazandığım yarışlarda bile bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Verdiğimiz emeklere ve bunca çalışmaya değdi. Toprak çok önemli yerlere gelecek. Beni geçebileceğine yürekten inanıyorum.” Toprak Razgatlıoğlu’nun gelecekte çok daha büyük başarılara imza atacağının en büyük göstergeleridir. Türk motor sporları için gurur kaynağı olan bu genç yetenek, önünde oldukça parlak bir gelecek vaat etmektedir. Sektöründe adını altın harflerle yazdıran Razgatlıoğlu’nun yolundaki başarılarını heyecanla takip etmeye devam edeceğiz.
Muzaffer Baloğlu
Türk atletizm tarihinin şanlı sayfaları arasında bir “Sarışın Owens” yer alır. Atletizm dünyasının ünlü siyahi fırtınası Owens’in parlak devirlerinde pistlerimize çıkan ve onun mesafelerinde parlak başarılara ulaşan bu sarışın Türk atletine onun adı verilmişti. Pistlerimizde unutulmaz bir yıldız olarak parlayan “Sarışın Owens”imizin adı Muzaffer Baloğlu, milli atletler arasında tanınan ve saygı duyulan bir isimdir. Spor kariyeri boyunca birçok başarı elde etmiş ve Türk sporuna önemli katkılarda bulunmuştur. Genç yaşından itibaren spora olan tutkusuyla dikkat çeken Baloğlu, disiplinli çalışması ve hırslı yapısıyla da dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştır.
1919 yılında Adapazarı’nda dünyaya gelmiş; atletizme tahsilini yaptığı Haydarpaşa Lisesi’nde başlamıştı. Fenerbahçe kulübünde yetişip parladıktan sonra yine sarı-lacivert renkler altında başarılı atletizm hayatını kapattı. Katıldığı ulusal ve uluslararası yarışmalarda birçok derece elde etmiş ve Türk bayrağını gururla temsil etmiştir. Başarılı performanslarıyla adından sıkça söz ettiren Baloğlu, spor kariyeri boyunca birçok hayran kazanmış ve genç sporculara ilham vermiştir.
Milli atletler, ülkelerini uluslararası arenada başarıyla temsil eden sporcular olarak büyük bir sorumluluk altındadırlar. Muzaffer Baloğlu da bu sorumluluğun bilincinde olan ve her zaman en iyi şekilde temsil etmeyi amaçlayan bir sporcu olmuştur. Disiplinli antrenman programları, sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve mental olarak güçlü bir duruşuyla Baloğlu, başarılı bir atlet olmayı başarmıştır.
Sporcu kimliğinin yanı sıra Muzaffer Baloğlu, aynı zamanda genç sporcuları destekleyen ve onların gelişimine yardımcı olan bir rol modeldir. Sporun sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda ruhsal ve zihinsel olarak da bir gelişim aracı olduğuna inanan Baloğlu, genç sporcuları bu yönde desteklemekte ve teşvik etmektedir.
Ülkemizde sporun gelişmesine katkı sağlayan isimler arasında yer alan Muzaffer Baloğlu, milli atlet olarak önemli bir misyonu üstlenmiş ve spor camiasında saygın bir yere sahip olmuştur. Başarılarıyla tanınan ve sevilen bir isim olan Baloğlu, spor alanında gençlerin yeteneklerini ortaya çıkarmalarına ve gelişmelerine yardımcı olmaya devam etmektedir.
Sonuç olarak, Muzaffer Baloğlu gibi milli atletler, sporun gücünü ve önemini en iyi şekilde yansıtan isimlerden biridir. Sporun birleştirici ve motive edici gücünü vurgulayan Baloğlu, gençler üzerinde olumlu etkiler bırakarak sporun yaygınlaşmasına katkı sağlamaktadır. Türk sporunun gelişimine önemli katkılar sunan Muzaffer Baloğlu, spor camiasında kendine sağlam bir yer edinmiş ve başarılı bir kariyere sahip olmuştur.
Muzaffer Baloğlu, Türk atletizminde çığır açan bir atlet olmasına rağmen Türkiye rekorları bakımından oldukça şanssızdı. Uzun atlamada 7 metre 10 santimlik rekorundan başka ferdi bir rekora sahip olamamıştır maalesef. Bu arada 1941 yılında 4×200 metre bayrak yarışında Turan Çetinbaş, Sami Erdinç ve Sabahattin Tuç ile teşkil ettikleri takımla 1.33.4’lük Türkiye rekoruna ortak olmuştu. Atletizm hayatını kapattığı sene (1944)de 200 metrede Cezmi Or ’un kırdığı 22.5’lik Türkiye rekorunu egale etmişti. Cezmi Or gibi büyük bir rakibe rağmen 200 metrede 1941 ve 1944 yıllarının Türkiye şampiyonluklarını 22.6 ve 22.5’lik dereceleriyle kazanmıştı. Ayrıca uzun atlamada da 1939 yılında 6 metre 66 santimlik ve 1942 yılında 6 metre 86 santimlik dereceleriyle iki Türkiye şampiyonluğuna sahip olmuştu. 1940 yılında Fenerbahçeli atlet-futbolcu Melih Kotanca’nın ceza alması ile boşalan sarı-lacivertli takımın santrafor mevkiine konulacak süratli bir oyuncu aranırken Muzaffer Baloğlu’nun üzerinde durulmuş fakat o “çivili” ayakkabılarını “kramponlu” ayakkabılara tercih etmişti. Muzaffer Baloğlu bilhassa 200 metrede eşine ender rastlanan bir atlet olarak temayüz etmişti. Bugüne kadar pistlerimize onun gibi viraj dönen ve bir 200 metreci daha gelmemiştir, dersek mübalağa etmiş sayılmayız. Virajda 45 dereceye yakın bir açı teşkil edercesine yatan Muzaffer ayrıca kuvvetli bir de finişe sahipti. Sessizce geldiği pistlerimizden büyük bir şöhret olarak yine sessizce uzaklaştı ve memleketi olan Adapazarı’na döndü. Orada önceleri kuru kahvecilik ve akaryakıt bayiliği yaptı. Sonra işini ilerletti ve motelciliğe başladı. Atletizm hayatı ile spor hayatımızdan da tamamen çekilmiş ve kendisini iş hayatına vermiştir.
Muzaffer Baloğlu, ilk büyük başarısını 1938 yılında elde etmişti. Fenerbahçe stadında yapılan müsabakalarda, İzmirli Hüseyin Şükrü’ye ait bulunan 6.88 metrelik Türkiye uzun atlama rekorunu tam 22 santimlik farkla kırarak 7 metre 10 santime ulaştırmasını bilmişti. Bu derecesiyle, aynı zamanda “uzun atlamada 7 metreyi geçen ilk Türk atleti sıfatını da kazanan genç liseli bütün dikkatleri üzerinde toplanmıştı. Bu başarının verdiği şevkle çalışmaya koyulan Muzaffer Baloğlu, hemen ertesi sene; 1939 yılında Atina’da yapılan balkan oyunlarında atletizm hayatının en büyük başarısına, daha doğrusu başarılarına ulaştı. Genç Türk atleti 100 metrede 11.5 ve 200 metredeki net 23 saniyelik dereceleriyle ay-yıldızlı formaya çok kıymetli iki Balkan Şampiyonluğu hediye etti. Bu, o tarihe kadar hiçbir Türk atletinin ulaşamadığı üstün bir başarı idi. 20 yaşındaki Türk atleti, Averof stadında kendisini çılgınca alkışlayan on binlerce kişiye iki defa bayrağımızı ve İstiklal marşımızı selamlatmıştı. Ve o günden sonra Muzaffer Baloğlu’nun adı “Sarışın Owens” oldu.
Cumhur Genç
Muzaffer Baloğlu, ilk büyük başarısını 1938 yılında elde etmişti. Fenerbahçe stadında yapılan müsabakalarda, İzmirli Hüseyin Şükrü’ye ait bulunan 6.88 metrelik Türkiye uzun atlama rekorunu tam 22 santimlik farkla kırarak 7 metre 10 santime ulaştırmasını bilmişti. Bu derecesiyle, aynı zamanda “uzun atlamada 7 metreyi geçen ilk Türk atleti sıfatını da kazanan genç liseli bütün dikkatleri üzerinde toplanmıştı. Bu başarının verdiği şevkle çalışmaya koyulan Muzaffer Baloğlu, hemen ertesi sene; 1939 yılında Atina’da yapılan balkan oyunlarında atletizm hayatının en büyük başarısına, daha doğrusu başarılarına ulaştı. Genç Türk atleti 100 metrede 11.5 ve 200 metredeki net 23 saniyelik dereceleriyle ay-yıldızlı formaya çok kıymetli iki Balkan Şampiyonluğu hediye etti. Bu, o tarihe kadar hiçbir Türk atletinin ulaşamadığı üstün bir başarı idi. 20 yaşındaki Türk atleti, Averof stadında kendisini çılgınca alkışlayan on binlerce kişiye iki defa bayrağımızı ve İstiklal marşımızı selamlatmıştı. Ve o günden sonra Muzaffer Baloğlu’nun adı “Sarışın Owens” oldu.
İlk olarak İsmail Gürses başkanlığında Sakaryaspor ‘da çeşitli görevlerde bulunan Cumhur Genç, sonrasında 2018/19 sezonunda Cevat Ekşi yönetimindeki Sakaryaspor ‘da başkanvekilliği görevini üstlenmiştir.
2021/22 sezonunda 4 defa pandemi sebebiyle ertelenen Sakaryaspor kongresi 21 Haziran 2021’de tekrar toplandı. Toplamda 706 oyun sayıldığı kongrede 355 oy alan Cumhur Genç, 4 oy farkla Uğur Akkuş’un önüne geçerek yeşil-siyahlı takımın yeni başkanı seçildi.
Hüseyin Akif Koç
26-30 Eylül tarihleri arasında 565 sporcunun katıldığı 13 yaş altı Türkiye Badminton Şampiyonası’nda mücadele eden Akyazı Badminton takımı sporcusu Hüseyin Akif Koç tek erkeklerde Türkiye şampiyonu olmayı başardı. Koç, çift erkeklerde de Karamanlı Melih Kaan Yavuz’la şampiyon olarak zoru başardı.
Bu sonuçlarla Hüseyin Akif Koç Ekim ayında Bulgaristan’da yapılacak olan Balkan Şampiyonası’nda ülkemizi temsil etmeye hak kazandı.
Erol Togay
Şubat 1950 yılında doğan Erol Togay, futbola babasının yardımlarıyla Rumelihisarı’nda başladı. Çünkü babası beden eğitimi öğretmeniydi. Yıllarca futbol oynamış bir sürede Beşiktaş’ta başkanlık yapmıştı. Bu sebeple oğlu da kendi gibi futbolcu olmalıydı. Babası Nuri Togay, oğlu Erol’u Vefagenç takımına yazdırmıştı askere gidinceye kadar burada top koşturmaya devam etti. Askerlik görevini yaparken ne futboldan kopmamış 2 yıl Muhafız Gücü takımında oynamıştı. Vatan görevini bitirdikten sonra Altay’a gelen Erol 5 yıl sürecince Altay’da yedekte olmadan hiçbir sakatlık geçirmeden oyundan atılmadan tam 150 maçta oynadı.
Fenerbahçe, 1978-79 sezonunda golcü sıkıntısı çekerken Erol 8 kez ağları havalandırarak takımın en golcü ismi oldu. Togay, 1 Mart 1980 yılında İnönü Stadı’nda oynanan Fenerbahçe-Adana Demirspor karşılaşmasında sarı-lacivertli takımın 1000. golünü penaltıdan atarak tarihe geçti. Hava toplarındaki hakimiyeti nedeniyle kendisine ”Kafacı Erol” lakabı takıldı. 1.981 yılında Adana Demirspor’a geçti. Bir süre Zeytinburnu sporda teknik direktörlük ardından Sakaryaspor ‘da antrenörlük yapan Erol Togay en son Düzce sporda antrenörlük yaparken MS hastalığına yakalandı. 1999 yılında geçirdiği bu rahatsızlık sebebiyle sahaları onun çok sevdiği meşin yuvarlakta uzak kaldı. Bu esnada hem babasını kaybetmiş hem de eşi tarafından terk edilmişti.
Onu bu süreçte ayakta tutan annesi İclal Hanım ve ablası Gönül Hanım olmuştu. Erol Togay, 1 kez Ümit ve 19 kez de (A) olmak üzere toplam 20 kez milli formayı giydi. En ilginç anılarımdan biri ne de şöyle anlatıyor Erol “Avusturya milli maçında bir gül direğe vuran kafa şutunu bir türlü unutamıyorum gol olsaydı belki de Arjantin’de Krankl’ın yerine gol atan adam Cemil ağabeyim olacaktı.” Onun motosikleti ile bazen Çubuklu da, bazen sarı yerde, Taksim’de ama daha çok Kadıköy’de, Fenerbahçe’de gören Fenerbahçeliler durdurup tebrik ediyorlardı Fenerbahçe Erol’a 800 bin, Altay ise 1 milyon TL vermişti. 1991 yılında Hollandalı çalıştırıcı Guus Hiddink’in ardından Fenerbahçe teknik direktörlüğüne getirilen Erol Togay, sadece 3 maç takımın başında kalabildi.
Babadan yadigâr kalan meslek Erol’un en büyük mirası oldu. Gittiği her takımda efsane, futbolculuk yaşamından sonra çalıştırdığı her takımda başarılı olan Erol Togay, bu dünyada asla sinilmeyecek izler bırakarak ayrıldı aramızdan.