Yenigün Gazetesi
Erkal Etçioğlu
KERKÜK
Bunca zor hayat koşulları altında yaşamınızı sürdürürken haber kanallarından adeta rüzgar hızı ile geçirilen Kerkük’teki son katliam eylemini yakalamanız ve onun alıştığınız günlük Irak haberlerinden ayırabilmeniz zor olabilir. Ancak olay yeri tarihi Türkmen Kenti Kerkük yakınlarındaki bir Türkmen kasabasıdır.
20 Haziran 2009 günü Kerkük’ün Tazehurmatu bölgesinde Resul El Azam Camisi’nin önünde gerçekleştirilen bombalı saldırıda, 70’in üzerinde can kaybı, 200 yaralı ve önemli bir maddi hasar oluşmuştur. Yıkılan 100’den fazla ev enkazının altında en az 300 ölünün olduğu kayıp başvurularıyla belirlenmiştir. Türk Kızılay’ının askeri uçakla ulaştırabildiği 12 tonluk yardım dışında. uluslararası yardım kuruluşlarından çıt çıkmamaktadır.
Bu çeşit bir kitlesel katliam eyleminin sadece Türkmen toplumunu hedef almasının ana amacının Türkmenleri kışkırtmak olduğu düşünülebilir. Ancak bu saldırıda dikkatle izlenmesi gereken unsur ise saldırıya uğrayan Türkmenlerin Şii mezhebine mensup olmaları ve saldırının dini bir mekânın önünde gerçekleşmesidir.
Bu durum ise Kerkük’te mezheplere dayalı bir savaşın başlatılmaya çalışıldığını akıllara getirmektedir. Çünkü Sünni ile Şii gruplar arasında halen devam eden savaş, işgal sonrası Irak’ı cehenneme çevirmiş ve ülkeyi istikrarlı bir yoldan uzaklaştırmıştır. Şimdi benzer bir istikrarsızlık ve karışıklık atmosferinin Kerkük’e de sıçraması gibi bir ihtimal belirmiştir. Bu durum aynı zamanda Türkmenlerin birleşmesini baltalamakta ve onları birleşik Kürt ve Arap cepheleri karşısında güçsüzlüğe ittiği söylenebilir.
Oysa Kürt grupların temsilcileri saldırıyı net bir dille kınamış ve Türkmenlere başsağlığı dilemişlerdir. Gerçek durum nedir diye sorarsanız özellikle Kürt göçmenler Erbil ve Musul’dan sonra ısrarla Kerkük’e akın ediyorlar. Sadece işgalden bu yana Kerkük’e yerleştirilen Kürt sayısı 700 bin dolayında. Petrol ihracından aldıkları pay ile dağlardan indirdikleri Kürtleri şehirlere yerleştirip maaşa bağlayanların amacı Türkmen’i bölgeden sürmek veya sindirmektir. Türkmen gençlerinin tutuklanması, esnafın, vatandaşın tehdit ve şantaj ile göçe zorlanmasıdır. Bunların Telafer gibi Türkmenlerin yaşadığı yerleşim birimlerini ele geçiremeyince Amerikalılara yıllarca neden bombalattığını hatırlayınız. Kerkük şehir merkezinin etrafını gecekondularla saranların amacı Kerkük’e giden yolların bulunduğu kentleri de terörle boşaltmaktır.
Saldırının Şii mezhebine bağlı Türkmenlere kendi ibadethanelerinin önünde gerçekleşmesi, El-Kaide bağlantılı grupları sanık sandalyesine oturtmaktadır. Çünkü saldırının yapılışı ve hedef alınan kitlenin mezhepsel kimliği saldırıdaki El-Kaide şüphesini arttırmaktadır. Acaba böyle midir? Yoksa El Kaide bir maske olarak mı kullanılmaktadır. Bu araştırılması gereken bir konudur.
ABD askerlerinin bölgeyi terk etmesinden sonra bölgeyi Irak ordusunun mu yoksa Kürt “peşmergeler” in mi? kontrol edeceği halen bilinmemektedir. Yaşanan bu olay Kerkük’ün ülkenin geleceği ile ilgili ne kadar hassas bir bölge olduğunu göstermiştir. Türkmenler bu hassas bölge üzerinde oynanan oyunda hedef seçilmiştir. Özellikle Türkiye bu konudaki hassasiyetini sürdürmeli bizler ise Kerkük’ü ve Türkmen kardeşlerimizi unutmamalıyız.