Yenigün Gazetesi
Erkal Etçioğlu
HOCALARIN HOCASI UYARDI
Prof. Dr. Halil İnalcık; son yıllarda Türkiye’nin yetiştirdiği ve kendi alanında dünyaca üne sahip, hocaların hocası bir tarihçimiz. Tarih deyince bilinen çok sayıdaki yerli ve yabancı tarihçiyi de yetiştiren adam. Prof. Dr. İnalcık, geçtiğimiz günlerde çok önemli bir uyarı yaptı.
Prof. Dr. Halil İnalcık, “demokratik açılım” sürecindeki tartışmaları değerlendirirken bazı uyarılarda bulundu. Bu çok önemli uyarılardan bazılarının satırbaşlarını belirtelim.
“Türkiye Cumhuriyeti temelinden sarsılıyor. Üçüncü nesil büyük problemlerle karşı karşıya ama bu tabii bir gelişmedir. Bunu nasıl halledeceğiz bilmiyoruz. Biz Osmanlı değiliz. Aynı şeyi biz yapalım, olmaz. Milli bir devletiz. O bir imparatorluktu. Sultanın hâkimiyetini kim tanırsa tebaası oluyordu. Bu bunalım çok kötü neticeler verebilir.”
Yani diyor ki biz Osmanlı İmparatorluğu değiliz. Bu nedenle sorunların çözümünde Osmanlı dönemine özenmek gerçekçi değildir Türkiye Cumhuriyetinin temeli üniter devlete yani “milli devlete” dayanır. Bu yapıyı; devleti kuranların tarihten ders alarak oluşturdukları ortadadır. Osmanlının sonunu getiren siyasi sorunları dışarıdan ve içerden birileri Türkiye Cumhuriyetine “hazmettirmeye” uğraşıyor.Oysa Türkiye bunları yapamaz.Yapmaya kalkışırsa çok ciddi bölünme veya geniş tabanlı sosyal patlamalarla karşılaşabilir..
İnalcık Hoca, bu tespiti ise şu nedenlere bağlıyor.:
“Türk milletinin bir parçası değiliz hissiyatı doğdu. Onlara kimlik verdi. Türkiye Cumhuriyeti bu realite karşısındadır bugün. Bugün bir bunalım içindeyiz.”
Bence Halil İnalcık Hoca diyor ki bugün yaşadığımız sürecin ve tartışmaların özünü iyi görmek gerekir. Bilim adamı objektifliği içinde olaya bakarsak kendisini “Türk Milleti” üst kimliğinden ayırmayı düşünen bir duygunun ülkede “körüklendiğini” ortaya koyabiliriz. Bu körüklemeyi yabancı denetimindeki bazı medya ve sivil toplum örgütlerinin yaptığı ortadadır. Üstelik buna bazı aydın ve siyasetçilerimizin bunu göremediğinden hatta görmek istemediğin de şikayetçi olabiliriz. Bunalımın bu öngörünün yapılamamasından doğduğunu belirtmek bence de doğru olur. Sorunun “etnik ve kültürel kimliğin tanınması” olarak algılanması yanlıştır. Bu gün ulaşılan nokta ile sorunun gerçek boyutları tam olarak örtüşmüyor. Oysa ayrışma talep eden örgütlerin gerçek hedefleri ortadadır ve bu örgütlerin kendi tabanlarını ne ölçüde temsil ettiği de ayrıca düşündürücüdür.
Bunu yapanlar “Türk milletinin parçası değiliz” diye ifade eden, PKK–DTP tarafıdır. Bu durum farklı etnik ve kültürel tanımı aşan “ayrı millet” tezi ve talebidir. Bu görüşte olanlar için sorun, Türk milleti tanımının bir parçası olarak, demokratik bir üniter (milli) devlet yönetimi altında, etnik kimliği ve kültürü yaşamakla sınırlı değildir. Gerçek talep Türkiye Cumhuriyeti’nin ” iki milletli bir devlet “ olarak yeniden yapılandırılmasıdır. Silahlı terör eylemlerinden bir sonuç alınamayacağının anlaşılması ve yuvalandıkları K.Irak’tan batılı devletlerin çıkarları için kovuluyor olmaları karşısında şimdilik hedef küçültülmüşlerdir. Nitekim talepleri bu duruma uygun olarak önce bağımsızlık, sonra federasyon tezinden vazgeçilerek “üniter yapı içinde anayasal tanıma” çizgisine çekilmiştir. Terör örgütünün “siyasallaştırılmasının” sorunun çözümünde ne ölçüde yararlı olacağını bekleyip göreceğiz.
Yapılacak şey; hocaların hocası Prof.Dr.Halil İnalcık gibi bilim adamlarımızın uyarılarını dikkate alarak ve tehlikenin büyüklüğünü fark ederek kökenine bakılmaksızın kendisini Türk milletinin bir ferdi olarak gören herkesin milli birlik duygusu içinde birleşmesidir.