Yenigün Gazetesi

Erkal Etçioğlu

HAYAL TACİRLERİ

Gerçekleşmemiş veya gerçekleşemeyecek olan olayları olacakmış gibi gösterip halkı kandırmaya yönelik söylemde bulunarak iş görenlere halkımız ”hayal taciri” sıfatını takmıştır. Bu yöntemi kullanmayı alışkanlık haline getirenlerin en büyük açmazları ise söyledikleri yalanlara “kendilerini de inandırmalarıdır”.  Bu noktada yatan en kritik risk noktası ise “yalan söyleyerek zaman kazanmaya çalışmanın” “tedbir alınacak zamanı yok etmesindedir”.

Bazıları vardır ki söylemleri, tavırları ve görüntüleri ile sizleri hatta hepimizi olmayacak şeylere inandırabilirler. Oysa niyetlerinin bozukluğu daha önceleri yaptıkları eylemlerde gizlidir. Önemli olan bu gizliliği fark edebilmektir.Kaba saba konuşan aleyhinize de olsa kendine göre doğrularını söyleyen kişilerden aslında kimseye zarar gelmez.Çünkü onlar “içinden pazarlıklı kişiler” değildir.

Bence onlardan değil de suratınıza gülüp arkanızdan konuşan kişilerden korkmalısınız.Bu “saman altından su yürüten” “aldıkları vebalin kıymetinin bilmeyen” üstelik ellerine fırsat geçti mi kraldan fazla kralcı olanlar yok mu?.İşte onlar bence fareli köyün kavalcısı hikayesinde olduğu gibi peşinden gelenleri felakete sürüklerler. Keşke felakete uğrayacak olanlar kendileri ile birlikte olacak sadece birkaç kişi olsa? Bu hayal tacirleri eğer bir toplumda yöneticilik yapıyorlarsa bütün bir toplumu kendi hırsları için feda edebilirler.

Oysa onlar sıkıştı mı yalan söylemekten çekinmezler.Beni kandırdılar diyerek yaptıkları işlerin sorumluluğundan kaçmaya uğraşırlar.Sürekli yeni kandıracakları insanların ve kitlelerin peşinde koşarlar.Bunun örneklerini siyasette,ticarette ve hatta son zamanlarda sporda bile çok sık görür olduk.

Bunların büyük kısmı “popüler optimist” yani “pazarlamacı sosyal” kişilik yapısındaki insanlardır. Böylelerinden hesap kitap yapması ve ciddi projeleri yönetmesi asla istenmemelidir. Çünkü “hercai” yani değişken gönüllüdürler. Olayların oluşumunda işin  bütününü değil parçalarını görürler.

Bu tiplerden yönetici yapılmamalıdır. Bunlar olsa olsa “ satış pazarlama ve temsil etme işlerinde” başarılı olabilirler. Bununda tek şartı; bu işleri yapacak kişilerin “kişilik aşınmasına” uğramamış olmasıdır.

Şöyle bir etrafınıza bir bakın. Bu tariflere benzeyen davranışlar gösteren ilginç yöneticilerimizi bulacaksınız.Gerçek dava adamları zaten bu tariflerin dışındadır.Dava adamları sevdiklerine zarar verdiklerini gördükleri an görevlerinden affını isterler yada görevlerinden şerefleri ile istifa ederler.

Bu kurumsal sorumluluk hangi yöneticimizde, hangi siyasetçimizde var acaba? Hiç şüphesiz içimizde böyleleri de vardır.Bu sorumluluğu taşıyanları içinden çıktıkları  toplum da hayatlarının sonuna kadar başlarında taşıyacaktır.