Yenigün Gazetesi

Erkal Etçioğlu

GERÇEK AYDIN KİME DENİR

Ülkemizde her okur yazarın kendisini aydın kabul ettiği hatta bu deyimi kendisi için temel bir hak saydığına çok kere şahit olmuşuzdur. Bunun temel nedeninin ise eğitim sistemimizden kaynaklandığı çok açıktır. Eğitim sistemimiz madde ve mana arasındaki dengeyi kuramadığı gibi,seçkin kişilik yaratma amacını da gerçekleştirememiştir. Bilindiği üzere aydın kelimesi ülkemizde “münevver” yerine kullanılmaktadır. Münevver’in  manası  ışık veren, aydınlatan olarak sözlüklerde yer alır. Gündelik dilde kültürlü, okumuş, görgülü, ileri görüşlü, düşünceli kimse anlamında kullanılır. Batı dillerindeki seçkin, entelektüel karşılığında kullanılır. Bu konuda soyut bir kavramdan söz edilmektedir ve herkes kendine göre, bu tarifi genişletmeye çalışmaktadır!.

 Aydın için belirtilen vasıflar arasında önce “bilgili” olmak bulunmaktadır. İkinci vasıf olarak “eğitilmişlik” gelmektedir. Üçüncü sıradaki “kültürlü” olmaktır. Aydının için belirlenen bir başka vasıf “fikrî cesaret sahibi” olmaktır. Bağlı olarak “örnek bir kimlik içersinde şahsiyet sahibi olmak”, ahlaken uygun nitelikleri taşımak”, “mukaddes değerlere karşı saygılı ve de estetik değerler hakkında bilgili olmak” sayılan diğer vasıflardır. Nihayet “ana diline tam anlamıyla sahip olmak yanında, başkaca diller hususunda da bilgilenmek” sayılabilir.

Aydın sıfatına sahip olanların önce kendi kültürel değerlerini iyi bilmesi ve bunlar yanında dış dünyayı da takip ederek değerlendirebilme imkânına ulaşması gerekliliğidir. Sayın Prof. Dr. Ercüment Kuran şöyle diyor: “Aydın kendi kültürünü, yani dilini, dinini, edebiyatını, sanatını bilen, dış dünya hakkında oldukça derin bilgi sahibi, medeni cesaret sahibi olan, mantıklı düşünen, hoşgörülü, milli menfaati şahsi çıkarlarının üstünde tutan kişidir.”

Görüldüğü gibi aydın tarifi üzerinde değerlendirmeler yapılırken çeşitli özelliklerden söz etmek gerekir.. Fakat önemli olan bir ülkenin, bir milletin ferdi olarak önce o milletin değer hükümlerine sahiplenmek ve sonra da dış dünyayı tanımak gerekir. Aydın için önce ana dilini çok iyi bilmek gerekir. Buna bağlı olarak da milli kültürünün bütün değerlerini tanımak temel şart olacaktır. Sonrasında tabiatıyla başkaca kültürler hakkında bilgilenerek onları değerlendirme, analiz etme ve yorumlama vasıflarına sahip olmak gerekecektir. Kısaca insan, ancak kâmil sıfatı ve yol gösterici hüviyetine ulaşmış varlığıyla aydın olma vasfına ulaşabilecektir.

(Bu tespitlerin temelinde “âlim, arif, hâkim, fazıl vasıflarının yanına milli olma kimliğini de ekledikten sonra şahsî çıkarlarının üstüne çıkarak kâmil olabilen kişilerin yol gösterici hüviyetine ulaşmış olanlarına”  aydınımız diyebiliriz. Kaynak; Dr. Metin Eriş)

Aslında karizma (büyüleyici özellikler taşıma) özelliği de aydınlarımızda bulunması gereken vasıflardandır. Hiç bir karizmatik özelliği bulunmayan sadece sömürgeci bazı çevrelerin papağanı olan  ve ülkemize hakaret etmeyi eleştiri olarak gören zavallılara “aydın” diyenlere sadece gülmek ve acımak gerekiyor. Gerçek aydınlar ancak yıllar içersinde halkın genel kabulü ile tescil edilirler.