Yenigün Gazetesi
Erkal Etçioğlu
EKONOMİMİZİ KİMLER YÖNETİYOR
“Türkiye Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir” Bu söz Türkiye üzerinde emelleri bulunan küresel güçlerin yerli temsilcilerinden birisi tarafından dile getirildi. Dünyanın hiçbir ülkesinde, kendi ülkesi hakkında böyle bir söz söyleyen bir aydın müsveddesine kendi medyasında yer vermeye devam eden bir başka ülke daha yoktur. Derin aşağılık kompleksleri ile yoğrulmuş bu kişilerin yabancı kaynaklardan beslemesine izin verilen bir ülkede de buna pek fazla da şaşırmamak gerekir.
Temelde bu operasyon; Anadolu’yu Türksüzleştirme, Türk’leri de millet bilincinden sıyırma operasyonudur. Son ekonomik kriz Türkiye’nin milli sermaye altyapısının altına dinamit koymakla kalmadı, Türkiye’nin finansal sisteminin de belli odaklarının kontrolü altına girmesini yarattı.
Milli sermaye altyapısının yabancılaşması operasyonu pazar ekonomisi maskesi altında; belli bir miktar dolarla borsanın oynatılabildiği, her köşe başına özerk kurulların hakim olduğu bir ekonomide, geriye sadece gayri milli sermaye odaklaşması kalmaktadır. 28 Şubat sürecinde ‘yeşil sermaye’ öcüsü yaratılarak sindirilen Anadolu sermayesinin tabutuna son çivi de Türk ekonomisinin küresel güç baronları arasında paylaşıldığı toplantılarda çakılmıştır..
Türkiye’nin üretim tabanının yabancı odaklara devredilmesi sürecinde en önemli unsurlardan bir tanesi finans sektörünün teslimiyetidir. Aslında küresel finans sermayesi Türkiye’deki finansal dalgalanmalar üzerinde zaten birkaç yabancı finans-yatırım kurumu ve bunların beslediği birkaç para sever ‘Türk’ evladı ile hakim durumdaydı. Artık Türkiye’deki finans/ekonomi istihbaratının en ince ayrıntısına kadar kimlerin eline ve kontrolüne geçtiğini görmek gerekiyor. Büyük bir milletin parasının bilgisini kaybetmesi ne kadar kaygı vericidir değil mi?.
Finans sermayesi alanında yapılan operasyonun tamamlayıcı ayağı üretim alanında gerçekleşmektedir ve bu alanda Türkiye maalesef özgün bir milli üretici olmaktan çıkıp, küresel sermeyenin taşeronu konumuna düşmüştür.
Bugün, ekonomideki köşe başlarının Türk olmayan unsurlar tarafından tutulduğu bilinmelidir. Dışarıdan dikte ettirilen kurallara göre;Türk sermayesi küresel ekonomi için temel hammaddeleri üretme, işletme, değerlendirme ile ilgili sektörlere el atmayacak; devletin bu alanlara yatırım yapması engellenecektir.
Türk sermayesi ağır sanayi alanında faaliyet göstermeyecek; bu sanayinin ancak taşeronluğu ve/veya yan sanayi alanında faaliyet gösterecektir. Türkiye’deki bilişim firmaları uluslararası bilişim firmalarının yan sanayi olarak faaliyet gösterebilecekler; ancak bölgesel temsilcilikler aracılığı ile bölgesel etkinliklerini arttırabileceklerdir.
Türk sermayesi halkın büyük tüketim potansiyelinden gelen ve yoğun günlük nakit akışı olan alanlarda (perakendecilik, gıda, v.s.) yabancı sermaye ile birlikte faaliyette olacaktır.Türkiye’nin tarımı ve hayvancılığı ile ilgili bütün sektörler dış ortakların denetimi altında olacaktır.
Yoğun işgücü; hizmet sektörü aracılığı ile; Türkiye’ye yerleşecek yabancı sermayeli hizmet sektörü firmalarınca emilecektir. Türkiye’nin bir ihracat ve dağıtım üssü haline getirilmesi durumunda dahi milli sermaye küresel sermayenin alt taşeronu olarak hizmet/altyapı sektöründe faaliyet gösterecektir.
Anadolu coğrafyasındaki kritik noktalara küresel sermaye stratejilerine ters düşecek batıya ters gelen yabancı sermaye odakları yerleştirilmeyecektir.
Çağdaşlığın simgesi şeklinde birer tüketim abidesi olarak her tarafa dikilen alışveriş merkezleri ve hipermarketler ise Türk insanının yabancı markalara bağımlılığını derinleştirme yolunda kullanılan kanallar haline gelmiştir. Öyle ki Türk ekonomisine katkısı neredeyse orada çalışan üç beş elemandan ibaret kalmaktadır. Satılan malların çoğunun yurtdışından ithal edilmesi ve kârlarını rahatça yurtdışına transfer edebilen yabancı firmalar tarafından işletilen bu merkezler,gelişen sektörler arasındadır..
Sonuçta;Türkiye ekonomisi, kendisine verilen küresel görev çerçevesinde; belirlenen çerçevede üretim yapmakla görevlendirilmiştir.Kendilerini bugün holding gibi hissedenlerin bu görevin sona ermesi durumunda yarın aynı hissi taşıması çok zordur..Unutulmamalıdır; Bu gün Türkiye’de bir çok holding; küresel sermaye lobilerinin maşa olarak kullandığı ve işi bittiğinde başından atacağı kuruluşlar haline gelmişlerdir.