Arifiye Köy Enstitüsü

Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarisi ve Arifiye Köy Enstitüsü

Erken Cumhuriyet Dönemi, kırsal toplumun modernleşmesi ve millileşmesi yönünde önemli adımlar atılan bir süreçtir. Bu dönemde uygulanan planlar, toplumsal etkilerin yanı sıra kırsal çevrenin dönüşümüne katkıda bulunmuştur. Tarımsal ekonomiye dayalı kalkınma stratejileri ile nüfusun büyük bir kısmının köylerde yaşadığı gerçeği göz önünde bulundurularak, köy eğitimi ve kalkınması öncelikli hedefler arasında yer almıştır. 17 Nisan 1940 tarihinde kurulan Köy Enstitüsü, kırsal kesimde eğitim imkânlarını artırmanın yanı sıra köylerin genel kalkınmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Eğitim anlayışı, üretime dayalı ve çeşitli eğitim yöntemlerini kapsayacak şekilde yapılandırılmıştır. Bu çerçevede, Köy Enstitüsü, öğretmen yetiştirmek ve köy halkını bilinçlendirerek tarımı geliştirmek hedefleri doğrultusunda önemli bir rol üstlenmektedir.

Köy enstitüleri yerleşkelerinin tasarımı için ilk aşama olarak 1940 yılında on iki adet Enstitü için ulusal mimari yarışması açılmıştır. 1941 yılında Ankara Hasaoğlan, 1943’te Sivas Yıldızeli ve Konya İvriz Köy enstitüsü olmak üzere toplamda on beş adet Köy Enstitüsü yarışma projesi kapsamında tasarlanmıştır. Cumhuriyet devrimleri sonucunda kurulmaları, bu döneme tanıklık etmeleri, inşa teknikleri, malzemeleri, oluşum yöntemleri ve mekânsal kurguları bakımından modern mimari miras olarak tanımlanabilmektedir. Enstitüler, günümüzde somut değerlerinin yanı sıra somut olmayan değerleri ile bütüncül bir şekilde ele alınarak kültürel miras olarak değerlendirilmelidir. Günümüzde Köy Enstitüleri yerleşkelerinin birçoğunda (Arifiye, Beşikdüzü, Pulur, Ortaklar, Çifteler, Gönen Köy Enstitüleri) çok az özgün yapı bulunmaktadır.

Köy Enstitüleri Mimarisi

Köy Enstitüleri, Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Türkiye’nin modernleşme sürecini destekleyen yenilikçi bir eğitim projesidir. Bu enstitüler, kırsal kalkınmayı hedefleyerek hem eğitmen yetiştirmiş hem de topluma modern eğitim imkânları sunmuştur. Yapımında öğrencilerin ve eğitmen adaylarının aktif rol aldığı bu kurumlar, genellikle yerel malzeme ve inşaat teknikleri kullanılarak tek katlı ve pratik bir şekilde inşa edilmiştir. Mimari tasarımları sade ve simetrik bir düzen sergileyen Köy Enstitüleri, bulundukları bölgenin özelliklerine uygun oluşturulmuş olup, dönemin mimari üslubunu yansıtan detaylarla zenginleştirilmiştir. Bu yapılar, Türkiye’nin eğitim ve toplumsal yapısının gelişiminde önemli bir yer tutmaktadır.

Arifiye Köy Enstitüsü

Arifiye Köy Enstitüsü, kuruluş süreci, eğitim modeli, gündelik yaşantısı ve mimari yapılaşması ile Arifiye’de özgün bir yaşantıyı tanımlaması yönüyle önemlidir. Ekilemeyen bataklık bir arazinin işlenebilen ve üretilebilen bir tarım arazisine dönüşmesi Arifiye Köy Enstitüsü döneminde gerçekleşmiştir.

Arifiye’nin coğrafi durumu ve tarımsal potansiyeli hakkında yapılan araştırmalar sonucunda olumsuz değerlendirmeler öne çıkmıştır. Bazı yorumcular, bölgenin kötü iklim koşulları ve yaşam zorluğu nedeniyle yerleşime uygun olmadığını ifade etmektedir. Örneğin, “bataklık, sıtmalı, berbat bir yer” tanımlamaları ile Arifiye’nin harabe hale gelmesi gerektiği vurgulanmıştır. Ancak, buna rağmen bölgede var olan yapılar; iki katlı ahşap ev, ambar ve depo işlevi gören odalar, bir okul binası, hızar makinesi dairesi ile başlangıcı yapılan yemekhane ve yatakhane, Arifiye’nin potansiyelini gözler önüne sermektedir. Bu koşullara karşın, bazı çevreler enstitünün yerinin değiştirilmesi önerisinde bulunmaktadır.

Mimar Recai Akçay

1940 yılında, çeşitli yapılar ile sosyal tesislerin inşası süreci başlamıştır. Bir yemekhane, mutfak, 120 kişilik iki yatakhane, dört öğretmen evi, kooperatif evi, resim-iş atölyesi, demirhane, marangozluk atölyesi, iki kümes, iki hela ve iki güvercinlikten oluşan toplam 20 yapı inşa edilmiştir. 1941 yılında, 42 metre uzunluğunda ve 18 metre genişliğinde bir okul binası, iki sundurma, ahır, kümes, el yıkama yeri ve işçi evi tamamlanarak tesis sayısı sekize ulaşmıştır. 1942 yılında ise yeni okul binası ile iki öğretmen evi, balıkhane, fotoğraf atölyesi ve altyapı çalışmaları sonucu toplam 11 inşaat gerçekleştirilmiştir. Bu gelişmeler, dönemin eğitim yapısının güçlenmesiyle birlikte, Türkiye’de Köy Enstitüleri ulusal mimari proje yarışmalarının da startını vermiştir. Arifiye Köy Enstitüsü yarışmasında, Recai Akçay’ın projesi birinci olmuştur.

Köy Enstitülerinin Siyasilerin Radarına Takılması

Arifiye Köy Enstitüsü mezunlarından Yahya Demir, kuruluşun ilk dönemlerinde siyasilerin herhangi bir müdahalesinin bulunmadığını belirtirken, zamanla müdahalelerin arttığını ifade etmektedir. Bu bağlamda, Akyazı’da Baş Gezici Öğretmen olarak çalıştığı dönemde, bir milletvekili adayının kendisinden yardım istemesi üzerine yaşadığı bir olayı paylaşmaktadır. Demir, muhtarlar ve Akyazı’nın önde gelenleri ile adayın tanıştırıldığını, ancak seçim sonuçlanınca halkın olumsuz bir bakış açısıyla “bunlar komünist; bunlara oy verilmez” şeklinde tepkiler gösterdiğini aktarmaktadır. Öte yandan, Halime Kocataş da köy enstitülerinin, Türkiye eğitim sistemine çok yönlü bir yaklaşım getirdiğini belirterek, nüfusun büyük bir kısmına fayda sağlamayı amaçladığını vurgulamaktadır. Bu uygulamanın, yetenekli bireyleri destekleyerek bilgi ve beceriyi harmanlayan, sürekli kendini geliştiren öğretmenler yetiştirmeyi hedeflediği dikkati çekmektedir. Bu tür öğretmen profiline, günümüzde de ülkemiz ve çağdaş dünya için gereksinim duyulmaktadır.

Arifiye Köy Enstitüsünün Mimari Yapısının Korunması

Arifiye Köy Enstitüsü yerleşkesinin modern mimari miras olarak korunması, enstitünün mekânsal dönüşümü ve restitüsyon dönemlerinin belgelenmesi, incelenmesi ve değerlendirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Günümüzde, enstitülerin bütünlüğünün ve özgünlüğünün korunmasında karşılaşılan zorluklar, özellikle fiziksel olarak korunması gereken mimari değerlerin azalmasıyla kendini göstermektedir. Az sayıdaki koruma altındaki yapılar, genellikle enstitü bağlamından kopuk bir şekilde yalnızlaştırılmıştır. Bu durum, Arifiye Köy Enstitüsü başta olmak üzere diğer köy enstitülerinin, kültürel ve mimari değerlerinin yeterince değerlendirilmediğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, Arifiye Köy Enstitüsü’nün korunması için nitelikli bir belgeleme çalışması ile katılımcı bir koruma planı geliştirilmesi şarttır. Bu süreçte paydaşlar belirlenerek, mimari ve kültürel mirasın geleceğe aktarılması sağlanmalıdır.

KAYNAKÇA

Ebru Baysal, “Erken Cumhuriyet Döneminde Köy Mekânına Bakış ve Köy Enstitülerinde Mekânsal Deneyimler.” Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara (2006).

Hande. SAVAŞ, Erken Cumhuriyet dönemi Mimari mirasının korunması, Yorumu ve Sunumu: Arifiye Köy Enstitüsü yerleşkesi, Bursa Uludağ Üniversitesi Doktora Tezi,2021.

Nihal YILDIZ, Osman AKANDERE, Köy Enstitülerinin İdeolojik Yapısı. 2017.

Zekeriya ESEN, Kepirtepe ve Arifiye köy enstitüleri (1940-1946). Marmara Üniversitesi 2007.

Sıdıka ÇETİN, Gamze KIRAN, Ortaklar Köy Enstitüsünde Modern Mimarlığın İzleri, Journal of Arts, 2019.