Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

3 Nisan 2016

62 yıl önce

1954 Aralık ayında Düzce Cumayeri Okulu Başöğretmeni iken. Tavuklar köyü öğretmenlerinden Salim Aydın’la görev yeri değişikliği istedik. Salim Aydın Cumayeri’ne, ben Tavuklara geldim. Görevimize başladık. Yağmur yağıyordu hafif hafif. Çiseliyordu desek daha doğru olur, okula giderken bir öğrenciyi yüzü yere doğru gördüm. Hayvan tırnağında biriken suyu içiyordu. Çocukla konuştum çok üzücü bilgiler aldım. Kahroldum.

Köyde su ya da su kuyusu yokmuş. Tankerlerle, öküz arabaları ile evlerine büyük bidon damacanalarla getiriyorlarmış Sakarya Nehrinden. İçmede ve günlük hayatta kullanırlarmış. Okulda hiç su yokmuş. Okuyan bir insanım. Yağmur suyunun çok faydalı olduğuyla ilgili bir inceleme yazısı okumuştum, kesip dosyama koymuştum. Buldum tekrar okudum. Kafama koydu, okulu, öğrencileri sağlıklı suya kavuşturacaktım. Gereken parayı insanlarımızdan toplayacaktım.

Köy muhtarı ve konuştuğu birkaç kişi “Bu köyde kimse para vermez boşuna uğraşma” dediler. Israr ettim konuşmama razı oldular. Cumayı kıldık. Camiye girenler dağılmadan bir konuşma yaptım. Yağmur suyunun faydalarını anlattım. Biraz para lazım. Üç beş kişi verin yanıma hem para toplayalım hem içme su işini halledelim dedim. Bilgi alışverişi yaptık. Akıllarına erdi. Para topladık. Çimento yok piyasada. Paramızla çimento bulamazken, yeni Valimiz Nazım Üner aklıma geldi. Gittim makamına, iyi karşıladı, oturttu beni

“Müdür başöğretmen değilim genç bir bayan var Kayalarlı. Bir de onu Kayalar’da beş yıl okutup, Arifiye Köy Enstitüsü’ne yazdıran öğretmeni vardı. Askerden yeni geldi dedim. Ve daha bir şeyler daha söylediğimi hatırlıyorum. Çok iyi ilgi gösterdi dinlediler.

Deneyimli Vali Nazım Üner bir yere telefon ettiler:”…Genç bir öğreten yanımda. Tavuklar köyü öğretmeniymiş. Öğrencileri, sağlıklı yağmur suyuna kavuşturacakmış. Paraları ile çimento istiyorlar. İstedikleri kadar verin” emrini verdi. Üç kişiydik, sevinerek ayrıldık. Öküz arabası ile çimentoları aldık. Köye inşaat alanına okulun önüne götürdük. Meraklılar çok. Sonucu merak edenler çoktu.

 Galvanizleri çatıda çakanlar işlerini bitirmek üzereyken 20 tonluk depoyu yapmağa başladılar. Yeni bulduğumuz ustalar, bir hafta içinde her şeyi tamamdı. “Yağmur yağsa” demeğe başladık. Başladı yağmur, çok seviniyorum. Ama bir dedikodu var. “Su acı olurmuş içilmezmiş” haklılar da. Örneği yoktu. Önerim akıl alır gibi değildi. Ben inanıyor ve kesin kararlı idim. Aksini savundum anlayış gösterdiler. Öğretmenin bir bildiği var karışmayın” dediler.

Yağmur bayağı yağdı. Depolarda su birikti. Seviniyoruz. Ama öğrenciler gitmişlerdi. Sabahleyin geldiklerinde sürpriz olacak, musluklardan su içeceklerdi. Gündüzden önlemimi almıştım. Beş kilo toz şekeri almıştım az maaşımla. Bisikletle eve götürmüştüm. Eşim “Çok almışsın” dedi. Doğruyu söylemek zorunda kaldım. Birlikte kovalarda erittik şekeri, gece karanlığında su deposuna boşalttık. “İçilmez acı olur” diyenleri susturmak istemiştim. Sabahleyin çocuklar musluklardan su içer oldular. Meraklı veliler, muhtarlar ve arkadaşları geldiler içtiler. “Yanılmışız hiç de acı değil tatlıymış. Çok iyi normal” dediler. Elbette çok seviniyordum.

Kutlayanlar çok oldu. okul Başöğretmeni bayan Sehavet Ürgüplüoğlu, ilkokul öğretmeni, askerden yeni gelen Kayalarlı Ragıp Atay beni nasıl kutladılar anlatamam. Bitişik komşu köy Kamışlı köyü Başöğretmeni Adliyeli Cevdet Ergin de aynısını yapmaya kalkmıştı. Para topluyordu. Köyün cidden ağası Latif Ağa, “Para toplamana gerek yok, istediğiniz kadar para veririm” dedi ve hemen verivermiş köy kahvesinde. Kısa zamanda aynısını yapıverdiler. Öğrenciler su içer oldu. Büyükler de içtirler.

  Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı ilköğretim Dergisi ile köy ve eğitim dergisine “susuz köyün susuz okulunu sağlıklı temiz içme suyuna nasıl kavuşturdum” başlıklı açık adresimle yılar yayımlandı. Türkiye’nin pek çok yerinden mektuplar aldım. Yaptıklarını çok iyi sonuç aldıklarını yazıyorlardı. Federasyon toplantısında karşılaşmalarımızdan birbirimizi candan kucakladık.

Yaptırdığımız çeşme uzun yıllar hizmet verdi. Yazın çocuklar tarlalarda sıcaktan bunalırlar bol bol buz gibi su içtiklerini, bana dua ettiklerini söylerlerdi. Sağlıklı su gelinceye kadar bizim çeşme hizmetini sürdürdü. Aynı zamanda okul binasının dış kısmı yağmur sepkeninden kurtulmuştu. Küçük çapta da olsa evlerinde yaptıkları düzenlemelerle yağmurdan faydalananların olduğunu duymam beni ayrıca çok sevindirdi. Okula teftişe gelen Müfettiş Ahmet Milli de incelemiş, bilgiler almış. Bana “ÇOK BAŞARILI” raporu vermişti. 2 Haziran 1955 günü bu çok iyi insanların arasında Yedek subay okuluna diye ayrıldım.

Ramazan süresince birlikte her akşam iftara çağırıp durdular ramazan bitene kadar. İyiliksever Tavukluları yaşam boyu hiç unutmuyorum.

Abdullah Çelik Tavuklar Köyü İlkokulu’nda