Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

26 Mart 2016

49 yıl önce Cumhuriyet'te çıkan 2 yazımı sunuyorum

Allah’a çok şükrediyorum. Çok iyi yönlendirdi beni. Genç yaşta başladım yazmaya. 1946’da Arifiye Köy Enstitüsü 4.sınıf sınıf 550 numara öğrenci iken…

 Evet, 70 yıldır hiç yazdıklarım için para istemezdim. Gönderdiklerini aldım. Para canlısı değilim. İyilik etmeyi de çok severim. Yassıada’da idamla yargılanan rahmetli Cemal Tüzün’e de 4 kez para gönderdim. Aldığına ait mektubu özel dosyamda. Bugün 49 yıl önce Cumhuriyet Gazetesinde çıkan 2 yazımı sunuyorum. Beğenip-beğenmeyeceğinizi merak etmiyor değilim. Görüşünüzü bildirirseniz sevinirim.

28 Ocak 1968 günü yayınlandı. Kıbrıs’ta şehit düşen Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel Okulu’nun 1964-1965 öğretim yılında ilk müdür olarak vali rahmetli Ertuğrul Ünlüler’le açmıştık. Okul tarlaydı. Hiçbir şeyi yoktu. Kısa zamanda örnek okul haline getirdim. 

Öğretmenlerin durumları iyidir

Bazı uğraşdaşlarımız gazeteye acı acı mektuplar göndermektedirler. Örneğin 22.01.1967 günkü Cumhuriyet’in Cumhuriyet’e mektuplar köşesinde yazısı yayımlanan Kadir Aslanoğlu’nun yazıları. Bundan böyle okurların mektupları da eleştirilse iyi olacak.

Ne diyor ‘Acı Gerçekler’ başlıklı yazının yazarı “Cebi meteliksiz, sırtındaki elbise hem günlük, hem özel günlere mahsus, hem de iş elbisesidir. Öğretmen bu ezgiler içinde daha da ezilmekte, küçülmekte, silinmektedir. İlkokul öğretmeninin ekserisi yoksul ailelere mensup olup maddi dayanaktan yoksundurlar. Bu da onlar üzerinde sönüklük, müteşebbis eyleminden uzak, tevekkel bir etki yaratmaktadır.”    

Öğretmenim. Büyük bir mutluluk duymaktayım. Maddi yönden hiçbir sızlanma söz konusu değildir. Hele diğer devlet memurlarının durumlarını yakından inceledikten sonra halimize çok ama gerçekten çok şükretmek zorundayız. Mesleğe hizmet edeceğiz diye mesleği topluma kötü göstermeye kimsenin hakkı olmasa gerek. İyi niyetlerinden şüphe etmediğim uğraşdaşlarım bu önemli noktayı gözlerinden uzak tutmazlarsa çok iyi ederler.

(Abdullah Çelik-Adapazarı Cengiz Topel)

Tartışma

Sayın Nadir Nadi’nin “Bir gün elbette” başlıklı yazısı üzerinde durmak zorunluluğunu duydum. Öğretmenlikle uğraşanların konusu üzerinde durulurken yüreklerin yanmamasına imkan var mıdır?

Türkiye’de öğretmen her devirde unutulmuştur. En büyük acı gerçek, en çok unutulan devre de 27 Mayıs’tan sonraki devrelerdir. Sadece unutulması, sadece bazı haklarının verilmemesi değil, mevcut hakları da 27 Mayıs’tan sonra, 27 Mayısçılar…27 Mayısçı öğretmenlerden çok görüp almışlardır. İşte örnekleri; Türk öğretmeni askerliğini nasıl yapmaktadır?

Er olarak Türk öğretmenine yıllardır tanınan indirimli biletle gezi neden kaldırıldı? Ve Tanrı aşkına söyleyiniz, 27 Mayıs’tan sonra Türk öğretmenine hangi hak tanındı. 27 Mayıs öğretmeni muhtar etti. 27 Mayıs’tan sonra öğretmen köy köy gezdirildi. Devrimi halka mal etsin istendi. Ardından anayasayı benimsetsin dendi. Ve daha akla gelmedik işlerde Türk öğretmeni, özellikle ilkokul öğretmeni kullanıldı. Sonunda öğretmen yapayalnız bırakıldı.

Acı gerçek

Acı gerçek Türk öğretmeninin bölünmüş olduğudur. Bir grup TÖDMF, CHP taraftarı. Diğer grup TÖS, TİP taraftarı. Ve bir üçüncü tuhaf adlı grup Milliyetçi Öğretmenler Birliği(!) AP taraftarı… Gerçekten tarafsız öğretmen kitlesi bu acı gerçek karşısında yıkılıp kahrolmaktadır, ama bir gelen yoktur. Ümidini öğretmenine bilhassa ilkokul öğretmenine bağlamış vatandaş da bu acı gerçeği sezebildiği ölçü içinde yanmaktadır. Onun da elinden bir gelen yoktur.

Sayın Nadi Bey doğru söylüyorlar, yirmi yıldır daha açık deyimlerle demokratik düzene geçişten bu yana öğretmenler huzursuzdurlar. Gerçek suçluları siyasilerdir. Onlar öğretmenleri kanun teminatı altında görevlilerine bağlamamışlar, haklarını kanunla vermemişler, lafla özel çıkarları için vermişlerdir. Köylerde çalıştık. Türk köylüsü ve Atatürk devrimci öğretmenin düşmanı değildir. Türk köylüsü pek çok Atatürkçü, devrimci geçinenlerden daha çok içten Atatürkçü ve devrimcidirler. Ne var ki Türk köylüsü Atatürkçülük, devrimcilik sloganları altında dinsizliğe din aleyhtarlığına göz yummaktadır. Yüz binin üstünde ilkokul öğretmeni topluma hizmet etmektedir. Diğer devlet görevlilerine en kutsal görevli yargıca, Jandarma daha az mı saldırılar olmaktadır? Gönlümüz hiçbir devlet görevlisinin hatta vatandaşın vatandaş tarafından en küçük bir saldırıya uğramamasını ister.

Sürüp gidiyor

Öğretmenler politikadan uzak kalmak için çırpınmaktadırlar. Politikacılar yakamızı bırakmamaktadırlar. Biri çıkıyor köy enstitülerine ‘komünist yuvaları diyor. Buradan çıkan bizler en doğal hakkımızı kullanıyoruz, gerçek kimliğimizi ortaya koyuyoruz. “ Sizden vatanperveriz, en yoksun bölgelerde 20 yıl çalışmayı göze alarak bu okullarda okuduk” diyoruz.

Politikacı susmuyor. “Öğretmen politika yaptı” diye basıyor feryadı. Öğretmenlere, öğretmenlerin yetiştikleri kurumlara dokunulmazsa öğretmen, politikacılarla zerrece ilgilenmez, adlarını bile anmaz.

Sayın İnönü’nün Türk öğretimine, Türk vatanına sayısız hizmetleri olmuştur. On yıllık muhalefet devresinden sonraki başbakanlık devrelerinde öğretmenlerin pek çok haklarını verebilecek durumda iken vermemişlerdir. Türk öğretmenleri arasında bugün bir huzursuzluk varsa yeni değildir, eskisinden fazla değildir. Sayın Nadir Nadi’nin dedikleri gibi 20 yıl önce başlayan huzursuzluk sürüp gelmektedir. Kanun yapıcılarımız bu huzursuzluğa son verme olanağını yaratırsa, Türk toplumuna en büyük hizmeti yapmış olacaklardır.