Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

18 Aralık 2015

Sakarya

(Bu yazı 1 Mart 1943 tarihli “SAKARYA dergisi 1. sayısında yayımlanmıştı)

Adapazarı vatanımızın birçok vilayet merkezlerinden büyük, birinci sınıf bir kaza ve mühim bir ticaret merkezidir. Kazamız çevresiyle 80.000 nüfusuyla birçok münevverlerimizi de kucağına almış bulunmaktadır. Bu kadar kalabalık nüfuslu yurt parçasında bir gazete veya derginin çıkmayışını büyük bir eksiklik olarak gördük. Bir boşluğu doldurmak, Adapazarlıların da memnun olup “Sakarya” ile övüneceklerini düşünerek bu uğurda çalışmaktan zevk duyduk.

Derginin adı niçin “Sakarya” kondu. Mecmuanın intişarına karar veren Halkevi idare heyeti o gün çok memnundu.  Mecmuanın adı “Akova veya Sakarya” olması üzerinde münakaşa ediliyordu. Bu iki fikirden

a- “Akova” Adapazarı Hendek havalisindeki düzlüğe verilen bir isimdi. Binaenaleyh mecmuanın adı “Akova” olsun deniliyordu. Halbuki Adapazarı bu ovanın çok küçük bir parçası üzerine kurulmuştur. Aynı zamanda halk tarafından bilinen bir isim değildir.

b-Sakarya Nehri, “Türk’ün milli coğrafyasında, milli tarihe geçmiştir.” Bu nehir Anadolu’nun birçok şehir ve kasabalarından geçerek, Türk kıyılarında denize kavuşuyor. Sakarya geçtiği yerler içinde en uzun olarak Adapazarı topraklarını sular. Zaman zaman Adapazarı’nın taa içlerine kadar gelir ki halkın çok yakından tanıdığı bir isimdir. İstiklal Savaşı’nda Türk ordusu, bu nehrin gerisinde hazırlandı ve eşsiz bir destan yarattı. Adapazarlılar da bu nehrin gerisine çekildi. Tahta köprüyü yakmak suretiyle düşmanın doğuya geçmesine mani oldular. Adapazarı’nın yakın bir gelecekte Sakarya vilayeti olmasını umumi bir istek olarak temenni ediyoruz. İşte bu kuvvetli düşüncelerin tesiriyle dergimizin adını “Sakarya” koyduk.

Atatürk inkılabının verdiği kuvvetli imanı, Halkevlerinde kökleştiriyoruz. Halkevleri yurt içinde gençliği sinesinde toplayan şefkatli bir ana ocağı, samimi bir dost derneği olduğuna bütün ulus iman etmiştir. İşte ”Sakarya bu imanın bir ibadeti olarak çıkıyor.” 

Sakarya Atatürk örsünde, İnönü’nün çelik çekici ile dövülmüş, çelik ruhlu bir neslin eseridir. Sakarya inkılabın nurlu yolunun yorulmak bilmez bir yolcusu olacaktır. Bu ideali benimsemiş herkes Sakarya’nın sahifelerini kendilerine açık bulacaklardır. “Sakarya” ağabeyinin şanlı menkıbesinden hız alıp, ulusal kültür deryamıza bir damla akıtabilirse kendini mutlu sayacaktır.

Osman Erkaya’nın adı verilmeli

Allah’ın rahmeti hep üzerine olsun diye çok zaman rahmetle andıklarımın arasında Osman Erkaya diye uzun boylu, hafif sarışın güleç yüzlü biri vardır. çok iyi ilişkiler içinde olduklarımdan, Erkaya rahmetli Sakarya’nın il oluşunda en çok etkisi olanlardan biridir.

Uzun süre, yıllarca Kız Meslek Lisesi Koruma Derneği Başkanlığı yaptı. Veli değildi. Ama ısrarlar üzerine kalıyordu. Ayrılamıyordu. Birkaç dönem kızım Endüstri Meslek Lisesi’nde okurken Mehmet Kolçakla üçlü çok iyi çalıştık. Atatürk Büstü yaptırdık. Hacı Mehmet Kolçak amele gibi çalışmıştı.

Sevgili dostum rahmetli Osman Erkaya’nın oğlu Mustafa Erkaya babasının il oluş notlarını Yeni Haber’de yayınladı. Rahmetli Erkaya’nın bir notu şöyle. “1950’lerden önce şehrimiz ilkokul öğretmenlerinden mahalli gazetelerde yazarlık yapan Abdullah Çelik, fikir olarak gazetesine ‘Sakarya adıyla Adapazarı olmalıdır’ yazdı” diyor.

Doğrudur. ‘SAKARYA İL OLMALIDIR’ yazdığım doğrudur. Ama yerel gazetede değil, İstanbul gazetelerinde Adapazarı Muhabiri olduğum Yeni İstanbul, Son Telgraf, Dünya’da ve Ankara’da Ulus’ta yazdım. Adapazarı’nda el üstü tutulur olmuştum. Adapazarı Kavaklıorman Köy Okulu Başöğretmeni’ydim.

Her hali ile mükemmel insan Osman Erkaya’yı bir kez daha rahmetle anıyorum. Hiç değilse bir caddeye adı verilmelidir.

Nerde böyle vefalı insanlar…

Kargalar gülüyordu. Sordum. ‘Medeniyet Bulvarı’na gülüyoruz’ dediler.