Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

19 Ağustos 2015

60 yıl önce Dünya’da çıkan yazım

Evet, 60 yıl önce İstanbul’da yayınlanan Dünya Gazetesi’nin 11 Mayıs 1955 günü 15 günde bir ‘Anadolu Notları’ başlıklı yazımı sunuyorum. Tavuklar Köyü öğretmeni idim. Yd. Sb. Okulu’na Polatlı’ya hazırlanıyordum. Üç yazı birden gönderdim. Adana Yd. Sb. Okulu’ndayken, Erzurum’da Yd. Sb. Tabur emir subayı iken devam ettim. 30 Kasım 1956 terhis gününe kadar. İşte o yazım…

Anadolu köylüsü ve altın

“Yiyeceği giyeceği yok, aç ve perişan Anadolu halkı” diye saf ve temiz vicdanlı aydınlarımız üzülür dururlar. “Var” değil, yok. Gerçekten mi bütün Anadolu köylülerinin yiyeceği-giyeceği yok, aç ve perişandırlar. Hayır. Yok olanlar, gerçekten yokluk içinde kıvrım kıvrım kıvrananlar, sıkıntısını çekenler var. Ama “varlık” içinde de yokluk çekenlerin bulunduğunu nasıl inkâr edebiliriz?

Anadolu köylerindeki düğünlerden birine uğrayıveriniz; kızların boyunlarına bakıveriniz, altınlarla dolu görürsünüz. Altınlar ki dünya yıkılıp gidecek olsa bir tanesi bozdurulup da dünyanın yıkılışının önüne geçilmek istenmez. Dünyanın yıkılışı için bozdurulup kullanılmaz diyordum, diğer ihtiyaçların zuhurunda altın hiç akla gelmez, “Nasıl bozdurulur?” denir. Şahsi ihtiyacı için altınları bozdurmayanlar toplum için bozdurup kültürleşmek için okul, kalkınmak için yol, sıhhat için su tesisatlarına gönül bağlayıp el uzatırlar mı?

Okulu yok, suyu yok, yolu yok; bu yokluklar içinde Anadolu kızlarının boyunlarında altın dolu. En az beşerden başlamak şartıyla onar, on beşer ve daha fazla beşi bir yerdeler boyunları süslemektedir. Zavallı kızlar, nasıl taşırlar, bir gösteriş uğruna nelere katlanırlar diye üzülür dururum. Altını az olan kız iki bakımdan değersiz. 

 

Bir fakirliği, ebeveynlerince sevilmemesi, ikincisi Kuranı az hatim ettiği için malûm Anadolu’nun hemen hemen her tarafında kızları bulunan anne baba “bir hatim et bir beşi birlik, bir hatim daha et bir beşi birlik” daha diye her hatim edişte yavrucağızlara birer beşi bir yerde yapılır. Düşünün, 15-16 yaşında bir kızın yapacağı yirmi hatimden sonra ki durumunu. Yok, mu yirmi hatim yapan, hem ne kadar?

Köylülerle bu konularda yaptığımız münakaşalarda kendilerini şöyle savunuyorlar “Adet bu, almazsak olmaz,” “Bunları paraya çevirin ve bankalarımıza yatırın. Hem paranız saklanmış olur, hem artmış olur, hem vatandaşlarımızdan ihtiyacı olanlar oradan alır, kullanır. Bu şekilde sizler de sevaba girersiniz” diyorum. Hayır diyorlar, faiz haramdır. Münakaşa genişliyor, genişledikçe genişliyor. Kurandaki “Ulul Emre itaat” ayetini söylüyoruz. Hükümetin emir ve müsaadesiyle kurulan bankalara yatırılan paraların getirecekleri faizleri faizlerin haram olamayacağını söylüyoruz. Ve haram olan faizin sıkıntıda olan bir komşusu para istediği zaman “ben istediğin parayı veririm, ama şu kadar sonra şu kadar fazlasıyla, yani faiziyle alırım der ve alırsam bu fazla aldığın para haramdır” diyorum. Aklı biraz yatar gibi oluyor. Ama sonu gene “âdettir” diye altın saklamakta devam ediyorlar.

En az İngiliz milleti kadar âdet ve ananelerine bağlı kalmakla kendini yükümlü sayan Anadolu köylüsü ne yazık ki kötü geleneklere son vermesini iyi geleneklere dört elle sarılmasını bilmiyor; bilmek de istemiyor. Ne acı bir gerçek bu.

Sözü uzatmaya ne lüzum; bir kanun lâzım, bir kanun! Altın saklamayı yasak edecek bir kanun. Anadolu köylerindeki anneler, babalar “âdet” diye çektikleri sıkıntıya ancak bir kanun son verebilir diye böyle bir kanunun hasretini çekmektedirler. Böyle bir kanun çıkar, köylerde mevcut altınları bankalarımıza yatırabilirsek her yıl 150-200 köyü okula, bir o kadar köyü de yol ve okula kavuşturmuş oluruz. Yatırılacak parayla değil, yatırılacak paraların her yıl getirecekleri faizlerle…

Demokrasi var, böyle bir kanun çıkar veya çıkarılabilir mi? Ama demokrasi halk menfaatlerini destekler, kösteklemez diyeceksiniz. Öyleyse Anadolu köylülerinin sabırsızlıkla bekledikleri böyle bir kanun hiç de küçümsenmeyecek kadar geniş bir vatandaş topluluğunu memnun edecek olduğundan bekleyelim. Kanun çıkıncaya kadar, yersiz bir âdetin ardı gelinceye kadar bekleyelim…