Yenigün Gazetesi

“Özgürce” Makale Yazısı

1 Aralık 2014

SAKARYA 60 YIL ÖNCE BUGÜN İL OLMUŞTU

Sakarya İli, bundan tam 60 yıl önce 1 Aralık 1954 günü il olmuştur.

Aslında Sakarya ili 14 Haziran 1954 günü TBMM’de kabul edilen 6419 sayılı yasa ile il olmuştur. 22 Haziran 1954 günü Resmi Gazete’de yayımlanması ile kesinleşmiştir. Yasanın bir maddesi, yasanın “1 Aralık 1954 günü yürürlüğe girecektir” maddesi gereğince kaymakamlık tezkeresi 60 yıl önce bugün indirilmiştir. Sakarya Valiliği’nin tabelası görkemli, coşkulu asılmıştır.

Sakarya ili kolay kurulmamıştır. 1943’te başlamış il olma çabası 11 yılda amaca ulaşılmıştır… Bir gün sonra ki yazımı sunuyorum. (02 Aralık 1954 Yeni Sakarya)

Adapazarı’nın mesut günü

Dün bu şehirde bir bayram havası estirildi. Öyle bir bayram havası ki doya doya bu havadan ruhlarımızı doyurduk. Neyin bayramıydı bu? Bir beldenin kuruluşu mu? Bir dini veya milli bayram mı? Hayır. Hayır, çünkü bu bayramların şeref ve büyüklüğü kadar önemli bir başarının bayramıydı.

İkinci Mahmut zamanında, yani 1837 yılında nahiyelikten kazalığa terfi eden Adapazarı 117 yıl sonra vilayetliğe terfi etmiş bulunuyor. Adapazarı vilâyeti değil (Sakarya vilâyeti) özel ismi konmuş. Bu çok isabetli ve yerinde bir buluşu eseri denecek kadar güzel bir isimdi.

Yeni kurulan bu vilâyete (Sakarya) adı herhâlde tarihte şerefli sayfalarla kahramanlığı belirtilen Sakarya Nehri’nden ilham alınarak konmuştur. Sakarya Nehri’ni kahramanlığıyla tarihe geçmesini sağlayan Atatürk değil miydi? Öyleyse müsaade ediniz de Aziz , Atatürk’e ve Sakarya’yı kahramanlaştıranlara hitap edeyim.

Aziz Atatürk! Kurtardığın vatan topraklan üzerinde asırlarca kahramanca akmak hak ve şerefini verdiğin Sakarya Nehri’nin adıyla bir vilâyet kurduk. Sakaryalılar Sakarya’nın akışı gibi ardınızdan tek imanla, Atatürk’ün izindeyiz, yolunuzdayız diye yürüyecektir. Buna emin ol ve ruhun müsterih olsun!

Maddi varlıkları, yani kan, kemik et olarak toprak olmuş bu şehrin kurtuluşunda can veren şehitlerimiz, size hitap ediyorum. Herşeyiniz toprak olmuştur sadece ruhunuz aynen muhafaza edilmektedir. Ruhlarınızla dile geliniz, gurur duyunuz Adapazarı, Sakarya adlı vilâyetin merkezî oldu. Ne mutlu! Sizler şehit olarak Allah indinde en büyük yeri, Adapazarı vilâyet olarak mülki taksimatta son merhalesine ulaştı. Ne mutlu!

Dünkü bayramın manzarası gözümün önünde, herkes gülüyor, herkes şen ve neşeli. Ulu tanrıdan bu neşeli ve şen çehreleri sonsuzluğa götürmesini dilemek herhalde yerinde bir dilek olur. Sakarya ili Sakarya’lılara ve Türk Milleti’ne kutlu olsun.

İlk Meclis’te Dersim

Bugünlerde, hükümetten e Genelkurmay’dan da “Dersim” arşivlerini açması, bu konudaki belgelerin gün ışığına çıkması isteniyor.

Genelkurmay belgeleri, Nisan 2011 ’de Kaynak Yayınları’nca basıldı iki cilt olarak. 1937 ve 1938’de Dersim’de olup bitenlerle ilgili belgeler “ikinci ciltte” yer alır.

Öte yanda olayın siyasal yönden izlenmesi de, “TBMM”nin gizli veya açık oturumlarının tutanaklarından, “TBMM Zabıt Cerideleri”nden yararlanarak da yapılabilir.

Konuya bu yoldan yaklaşıldığında da; “Dersim 1937-1938”e, adım adım nasıl gelindiğini açıkça görme fırsatı da vardır.

Ayrıca bu kaynaktan ele alış günümüzde “olay”ın; “PKK” terör örgütüyle “silah”lı yoldan; “BDP” ile de “siyaset” bağlamında yürütülerek sürdürülmesinde de aynı yolun -zamanımızın koşullarına uyularak- kullanıldığını gözler önüne serecektir.

“Ulusal Kurtuluş Savaşı”

sürecinde Anadolu’yu kasıp kavuran ayaklanmaların içinde, “1921 ”in mart ayı başında beliren “Koçgiri Ayaklanması”; Dersim Ayaklanmasına gidecek yolun başlangıcı olarak kabul edilir çoğu kez.

Açıkça Ingiltere tarafından desteklenip beslenen; Anadolu’da “özgür” bir “Kürdistan” kurma amacını güden, İstanbul merkezli “Kürt Teali Cemiyeti”nin ürünüdür bu ayaklanma.

Ne var ki haber yayılır yayılmaz; “BMM”ye Anadolu’nun -özellikle- doğu bölgelerinden telgraflar gelmeye başlar.

Meclis’in “17.3.1921” tarihli sabah oturumunda Başkan: “Telgraflardan birini okuyalım” der ve okur:

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları, Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla bağlıdır. (…)

TBMM Hükümeti dahilinde, Kürtlüğün ayn bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ile muaffakiyetler temenni ederiz.”

Telgraf, “Izoli”, “Aluçlu”, “Bariçkân”, “Bükler”, “Cürdi”, “Zeyve”,

“Deyükan” aşiretlerinin reislerince imzalanmıştır.

I Ayrıca o gün, öğleden ^sonraki oturumda da İçişleri Kakanlığı’na gelen bir telgraf

Ama önce şunu ‘anımsamak gerekir; Yunanistan’ın 1. İnönü Savaşı yenilgisinden sonra, ilerisini gören Ingiltere,

Türkiye ile Yunanistan’ı barıştırmak için Londra’da bir “Barış Konferansı” düzenleyiverir.

Hem Ösmanlı, hem Ankara hükümetlerini çağırır; bununla da yetinmez; Meclis’in Kürt kökenli milletvekillerine de çağrılar yapar.

İşte bu durumu da ortaya koyan bu telgrafı -üyelerin isteği üzerine- Meclis Başkanı okur: “Kürdistan meselesinin Konferans’ta konuşulması münasebetiyle;

Van Kürt Rüesası (reisler) tarafından seçilen vekillerinin BMM ’de kendi namlarına idarei hükümet ettiğinden, Konferans’ta Kürtleri ancak BMM Heyeti Delegeleri temsil eylediğini (…) Londra’daki Düveli Muazzama delegelerine telgraflar yazılmak suretiyle bildirilmiş olduğunu Van Vilayeti olarak açıklarız. ”

“Düveli Muazzama”yı günümüz “Avrupa Birliği”nin (AB), bir tür 1920 modeli anlamında “AB 1920” diye açıklayıp adlandırabiliriz.

Görüldüğü gibi bu telgraf metni de, Meclis’teki bütünlüğü birliği ortaya koyan örneklerden birini oluşturan, tarihi bir “belge”dir.

Bu “birlik” oluşu “Dersim Milletvekili Diyab Ağa” da, Lozan’a gönderilecek “delegeler”in seçimi için “3.11.1922”de yapılan Meclis toplantısının öğleden sonraki oturumunda söz alarak vurgulaya vurgulaya belirtir:

“Efendiler (…) hepimiz biliyoruz ki ve söylüyoruz ki; dinimiz, diyanetimiz, aslımız ve neslimiz hep birdir. Bizim içimizde ayrılık gayrılık yoktur (…) Hepimiz biriz. Ne Kürtlük ne Türklük davası vardır.

Hep biriz, kardeşiz!”

Bu seslenişi, Meclis’in bütün üyeleri uzun uzun alkışlar; Diyab Ağa konuşmasını şöyle sürdürür: “Ama düşmanlar bizi birbirimize sardırmak için tuzaklar kuruyorlar, sen şöylesin ben böyleyim diye.

(…) Ama biz kardeşiz!”

Diyab Ağa’nın ne denli haklı olduğu Cumhuriyet ilanının hemen ardından,

Ingiltere kaynaklı “Nasturilsyam”yla başlatılan başkaldırılar, bu “birlik”teliği yıka yıka “Dersim”i yaratacak “temel” etkenlerden birini oluşturacaktır.

Öte yanda, “BDP”lilerinDiyab Ağa’nın adını ağızlarına*^ almamalarının -bir bakıma- ^ yadsımalarının nedeni de Diyab Ağa’nın bu *”0.

konuşmalarıyla ortaya çıkıyor KJ sanırım.