Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

18 Eylül 2014

İkinci Adam İsmet İnönü

Türkiye’nin ikinci cumhurbaşkanı, birçok kez başbakanlık yapan eski CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, 25 Aralık’ta geçirdiği ikinci kalp krizini atlatamadı ve 89 yaşındayken Ankara’da öldü.

Türkiye’nin ikinci cumhurbaşkanı Mustafa İsmet İnönü, 24 Eylül 1884’te İzmir’de doğdu.

Babasının memurlukları dolayısıyla Anadolu’nun çeşitli yerlerini gördü. Askeri eğitimini büyük başarıyla tamamlayan İsmet Bey, 1906’da Harp Akademisi’ni kurmay yüzbaşı rütbesiyle bitirerek, merkezi Edirne’de olan 2. Ordu’ya tayin edildi.

1907’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. 1909’da 31 Mart Olayı sonrasında İstanbul üzerine yürüyen Hareket Ordusu’na katıldı. Yemen İsyanı’nı bastırmakla görevlendirilen Genelkurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa’nın maiyetinde gittiği Yemen’de iki yıl kaldı (1911-1913). Balkan Savaşı’nın sonlarına doğru, kısa bir süre için Çatalca cephesinde görev aldı. Bulgaristan’la yapılan barış görüşmelerinde askeri danışman olarak bulundu. I. Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelerde kıta hizmetinde, Çanakkale Savaşları sırasında ise genelkurmay harekât dairesi başkan yardımcılığında bulundu ve bu görevinde Gelibolu Yarımadası’nın sürekli takviye edilmesini sağladı. 1915’te albaylığa yükseltildi.

İsmet Bey İstanbul’un işgali üzerine Anadolu’ya geçti ve I. TBMM’de Edime milletvekili oldu. İlk An-kara hükümetlerinde “erkân-ı harbiye-i umumiye vekili” sıfatıyla, Cumhuriyetin ilanından sonra kaldırılan “genelkurmay bakanı”

olarak görev aldı. 9 Kasım 1920’de Garp Cephesi komutanlığına atandı. Anadolu’daki Yunan ileri harekâtını Birinci (9-10 Ocak 1921) ve İkinci (28-31 Mart 1921) İnönü savaşlarında iki kez durdurdu. 1 Mart’ta tümgeneral oldu. Büyük Taarruza da Garp Cephesi komutanı olarak katılan İsmet Paşa, 3 Eylül 1922’de korgeneralliğe yükseltildi. 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi görüşmelerine TBMM’nin baştemsilcisi olarak katılan İsmet Paşa Yunanistan’ın Trakya’yı kısa sürede boşaltmasını ve İstanbul ve Boğazların TBMM yönetimine geçmesini sağladı. Bu başarısı üzerine 26 Ekim’de hariciye vekilliğine getirildi. Lozan Barış Konferansı’nda TBMM hükümetini temsil edecek heyetin başkanlığına seçildi. Konferansta büyük güçlüklere karşı tam bağımsızlık ilkesini başarıyla savundu ve Lozan Antlaşması’m Türkiye adına 24 Temmuz 1923’te imzaladı.

  1. TBMM’ye Malatya milletvekili seçilen İsmet Paşa Cumhuriyetin ilanından sonra başbakanlığa getirildi ve ilk Cumhuriyet hükümetini kurdu. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından 19 Kasım 1923’te Halk Fırkası genel başkan vekilliğine atandı. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurulma aşamasında başbakanlıktan çekildi, Şeyh Sait isyanının başlamasından sonra yeniden bu göreve getirildi. 3 Mart 1925’te yeniden başbakanlığa atandı. 30 Ağustos 1926’da orgeneralliğe yükseldi. Atatürk’le olan anlaşmazlıkları yüzünden 25 Ekim 1937’de 12 yıl aralıksız sürdürdüğü başbakanlık görevinden istifa etti. Atatürk’ün ölümü üzerine 11 Kasım 1938’de cumhurbaşkanı seçildi. Ertesi ay toplanan Cumhuriyet Halk Partisi I. Olağanüstü Kurultayında “Milli Şef” adıyla partinin değişmez genel başkanı oldu (26 Aralık 1938). II. Dünya Savaşı’nda Türkiye’yi tarafsız tutmaya büyük çaba harcayan İnönü, savaş sonrasında da ülkenin demokratikleşmesine çalıştı. Önemli sayıda CHP ileri gelenlerinin muhalefetine karşın çok partili siyasete geçişi sağladı ve Demokrat Parti’nin 14 Mayıs 1950 seçimlerini kazanması üzerine cumhurbaşkanlığını Celal Bayar’a devrederek muhalefete geçti. 1961 Anayasası’nın kabul edilmesinden sonra yapılan seçimlerde CHP’nin birinci parti olması üzerine yeniden başbakan oldu ve Türkiye’nin ilk koalisyon hükümetlerini yönetti. Bütçenin reddedilmesi üzerine 13 Şubat 1965’te başbakanlıktan ayrıldı. Aynı yıl alınan seçim yenilgisinden sonra CHP’nin, Bülent Ecevit’in genel sekreterliğinde (24 Ekim 1966) ve “ortanın solu” ilkesi çevresinde toparlanmasına çalıştı. 12 Mart muhtırasından sonra toplanan CHP V. Olağanüstü Kurultayında genel başkanlıktan ayrıldı (8 Mayıs 1972). Aynı yılın kasım ayında CHP’den istifa eden İnönü 25 Aralık 1973’te Ankara’da öldü.

Cumhuriyetin ilk elli yılma damgasını vuran siyaset adamı İsmet İnönü, askerlik mesleğine çok parlak bir başlangıç yapmış, diplomatlıktaki becerisini de daha siyasete atılmadan kanıtlamıştı. Cumhuriyeti kuran neslin asker kökenlileri arasında en parlak kurmay subaylardan biriydi. İTC önderlerinden Cemal Paşa’nın onun hakkında, “ordunun en zeki erkân-ı harbi” dediği söylenir. Ahmet İzzet Paşa’nnı Yemen’e giderken İnönü’yü de yanma almasının nedeni, ordu manevralarındaki başarılarıdır. Yemen’in durumunu herkesten iyi kavrayan İnönü bir süre sonra isyancı lider İmam Yahya’nın da dostluğunu kazanmış ve genç bir subay olmasına karşın temsilci olarak onunla konuşup isyanın sona erdirilmesinde önemli rol oynamıştır. I. Dünya Savaşı boyunca yakınında bulunduğu zamanlarda Başkomutan Vekili Enver Paşa üzerinde olumlu ve Osmanlı ordusu açısından hayırlı etkileri görülmüştür. Zor durumlarda ince hesap yapabilmekle tanınan İnönü Mütareke döneminde Anadolu’nun başarı olasılığı konusunda kısa süren bir tereddüt evresi geçirmiş ise de İstanbul’un işgali üzerine 20 Mart’ta Anadolu’ya geçmiştir. Söz konusu tereddüt, o sıralar albay olan İnönü’nün yeni evlenmiş olmasıyla açıklanabilir. İnönü kendisine üç çocuk verecek olan eşi Mevhibe Hanım’la 1919’da evlenmişti. Silah arkadaşı Atatürk gibi iyi bir hatip olan İnönü’nün ikna kabiliyeti gayet yüksekti. Askeri konularda bilgisiz olan I. TBMM üyelerinin telaşı, birçok kez İnönü’nün açıklamalarıyla yatıştırılmıştır. Yeni Türkiye’nin isteklerini Lozan görüşmelerinde hiç ödün vermeden, parlak bir ulusçu söylemle ve soğukkanlılıkla savunması birçok devlet adamının takdirini ve saygısını kazanmıştır. Ancak Serbest Fırka’nın kurulması ve Demokrat Parti iktidarı gibi dönemlerin nazik anlarında keskin bir dil kullandığı da görülmüştür.

Cumhuriyetin ilk on beş yılının neredeyse “değişmez” başbakanı olan İnönü enerjik ve yorulmak bilmez bir devlet adamıydı. Atatürk dönemini, kuramcı olmaktan çok, uygulayıcı olarak yaşamasına karşın güçlü kişiliği sayesinde ezilmemiş, hatta bağımsız davranışı 1937’de Atatürk’le arasının açılmasına neden olmuştur. İnönü o dönemde CHP’nin devletçi kanadının başındaydı. Bu nedenle, devlet nüfuzunu kullanması neredeyse kaçınılmaz olan Celal Bayar’ın önderliğindeki İş Bankası çevreleriyle sık sık çatışmıştır. Serbest Fırka’nın varlığına şiddetle karşı çıkan İnönü çok partililiğe geçişin ise mimarıdır. Bunda, demokratik bir geleneğe bağlılıktan çok, değişen dünya koşullarını iyi görebilmiş olmasının payı daha ağırlıklıdır. Aynı biçimde, 1950’lerin deneyimlerinden çok şey öğrenen İnönü’nün 27 Mayıs’tan sonra yeniden sivilleşmeyi sağlayan önemli bir işlevi olmuştur. 1965 sonrasında da “ortanın solu” ilkesini benimseyebilmiş, böylece CHP’nin yeni bir çehre kazanmasını sağlamıştır.

İNÖNÜ ANITKABİR’DE

İnönü’nün cenazesi 28 Aralık’ta düzenlenen büyük bir törenle Anıtkabir’de toprağa verildi. 27 Aralık’ta TBMM önünde katafalka konulan İnönü’nün naaşı bir gün boyunca binlerce yurttaş tarafından ziyaret edildi. Ertesi gün, İnönü’nün naaşı Harp Okulu öğrencilerinin çektiği bir top arabasıyla Maltepe Camii’ne götürüldü. Cenazeye yabancı devlet temsilcilerinin de bulunduğu kalabalık bir kortej eşlik etti. Cenaze namazının ardından gene kortej eşliğinde Anıtkabir’e doğru yola çıkıldı. Burada İnönü’nün tabutunun Harp Okulu öğrencilerinin elleri üzerinde taşınarak mezara indirilmesiyle defin töreni tamamlandı.

Rahmetli İsmet İnönü Sakarya’nın taşması üzerine 1963’te Başbakan olarak şehrimize gelmiş, Şemsiyeli Bahçe’de insanlarımızı dinlemiş. Tugay’a uğramış. Taşan Sakarya Nehri’nin sorununu gidermek için Doğancılar Köyü’ne, Turnadere’ye kadar gitmiştir.

Vali Ertuğrul Ünlüer’e ‘Bir kayık bulun bana. Sizin gezdiğiniz yerleri göreyim’ demiş de Vali;

‘Kayıkla sizin, bizim gibi gezmenize izin veremem’ demiş.

İsmet Paşa.

‘Neden?’ sorusunu sormuş.

Vali Ünlüer,

‘Tehlikeli bölge. Size bir şey olursa ben hesap veremem’ demiş. İnönü valiyi haklı bulmuş, geziden vaz geçmiş.

Vali Bey’e teşekkür ederiz. Şükredelim. Ne insan, ne hayvan ölümü yok. Buna sevinmeliyiz demişlerdi.

İnönü ile 1950 sonrası çok görüştüğüm için ‘Nihat’ın hem’ehrisi’ diye iltifat edici sözlerle beni onurlandırmıştır.