Yenigün Gazetesi
“Özgürce” Makale Yazısı
21 Haziran 2014
TALİHSİZ RAHMETLİ BABAM
Bu konuyu 70 yıllık yazarlık yaşamımda ilk kez yazıyorum. Neden bu kadar geç kaldığımı da bilemiyorum. Benim çok bilgili bir kanser emeklisi amcam vardı. Köyde, çevrede hep Ziya diye bilinir. Oysa resmi adı Mustafa idi.
Geçmişini çok iyi bilir anlatırdı bana. Çok da severdi beni. Feyziye Köyü’nden süt, yoğurt, meyve getirirdi. O ilerleyen yaşına karşın. Gençlerin hiçbiri, işe koyduklarım da dahil zırnık getirmemişlerdir.
Rahmetli amcam bana karşı kendini suçlu görürdü.
-Arifiye’de okurken hiç uğramadım. Biga’da idim. Uğramam, para vermem gerek derdi. Üzüldüğünü söylerdi.
Allah’ın rahmeti hep üzerine olsun diye dua ettiğim amcam geçmişimizle ilgili çok ilginç bilgiler vermişti.
1877-78, şu 93 umumi göçte Artvin’den gelmişler. Köyün adı Skuruça imiş. Geldikleri vadi içindeki köyün de adı yıllarca aynı olmuş.
Artvin’deki köyümde, yeni yerleşim yeri Sapanca’nın Skuruça’sı Feyziye olmuş. Bir nedeni var.
Feyzullah ailemizin en büyük din adamı. Feyzullah’ı Feyziye yapmışlar. Feyzullah Hoca unutulmasın diye. Amcamın kendisi gibi bir emekli emniyetçi torunu var.
Oğlu Niyazi’nin oğlu. Herkes Kudret der, asıl adı Feyzullah’tır. Yaşamdadır. Allah uzun ömür versin hep arar telefonla.
Feyzullah’ın oğlu Hasan da büyük bir din adamıdır Artvin7de. Hasan rahmetlinin Batum doğumlu bir oğlu vardır. Mehmet Nuri. O da din adamıdır. Kayıptır.
Kayıptır babamın babası din adamı Mehmet Nuri. Fevziye küçük, 30 haneli köy. Camisi, okulu yoktur. Dedem rahmetli Mehmet Nuri 1930’larda Ramazan’da din adamı olmak için Feyziye’den ayrılır. Gider.
Genç denecek yaşta dedem 1872, eşi ninem Fatma 1873 Batum doğumlu. Ölüm yıldönümü 1945’teki günlüğüme yazmışım. Tanıyorum. Arifiye Köy Enstitüsü öğrenciliğimde köye gittiğimde öperdim elini, severdi, çok severdi beni. “Öğretmen olacak, beni yanına alacak” derdi. Namazlarını yaşlı olmasına karşın hep kılardı.
Bana çok emeği var. Mezarı başına gider, üç-beş kez Fatiha okurum her dini bayramda.
Elbette babama da, amcama da tüm aileye okurum. Benim asıl adım Abdullah Şevki’dir. Ama köyde ve çevrede hep Yaşar bilirler.
Anacağımın iki çocuğu yaşamamış. Adımı Yaşar koymuş. Köyün sevilen, sayılan kişisi olan amcam Mustafa Çelik; “Abdullah Şevki olacak” demiş. Dediği olmuş.
Abdullah, Şevki Çanakkale’ye gider, şehitlik yazısı gelir. Şevki bir aylık annemle evlidir. Abdullah bekardır. Amcam ve diğer büyükler Şevki’nin eşini sonradan annem olan “Bibi Sırma” Hava’yı talihsiz babama 8 yaş büyük olduğu halde verirler. Rahmetli babacığım ilkten ‘Olmaz’ der. Ama…
Anlayacağınız talihsiz babam ağabeyinin eşi ile evlendirilir. Çok geçmez annem kötürüm olur. Fatma Ninem bakar anneme ve iki oğluna. O yılları pek hatırlayamıyorum.
Talihsiz babamı halasının kızı ile evlendirirler. İzmir Çepni Suadiye’den. Ve 5-6 diğeri 10-11 yaşlarında iki kardeş Çepni Suadiye’de kalırız. Biraz hatırlıyorum.
Babamın ikinci eşi çok yaşamaz rahmetli olur. Annem gider kardeşinin oğlu Halit7in yanına. Halit ve karısı anneme çok iyi bakarlar. Mukbule, Safiye de iyi bakarlar. Allah var.
Babam üçüncü evliliği 30 yaşına karşın iki oğlu da olduğu halde 22 yaşında Boğazköy’den bir Abaza kız ile evlenir. Feyziye’de Abaza yok. Hep Laz var ve Lazca konuşurlar. Bu genç Abaza üvey anamızdır. Tanrı tanığım 5-6 yaşlarında iken ‘Yavrum’ diye kucağına alışını hiç unutmam. Hep rahmetle ve hep heykeli dikilecek üvey anne derim.
İki kızı bir oğlu oldu. Mutlu, çok iyi bir ortamda yaşıyorduk.
Kızlarından biri küçükken öldü. Diğer ikisi ile aynı anne ve aynı babadanmışız gibi yaşadık. Biri evli İzmit’te oğlu ve gelini ile iyiler.
Oğlu 45 yıldır Paris’te eşi ile bay-bayan tenisçilerdir. Paris’te 2, İstanbul’da 1 evleri var. Köydeki baba mirasları da duruyor.
1950 yıl başında beni doğuran annem. Aynı yıl 16 Ağustos’ta babam, 1952’de de heykeli dikilecek kadın dediğim Ayşe Hanım rahmetli olur. Boğazköy Mezarlığı’ndaki mezarını dini bayramlarda ziyaret eder, temizliğini yapar Fatiha okurum.
Evet babaların en iyisi babacığımın neden talihsiz olduğunu anladınız. 50 yaşında öldü. Benim sigara düşmanlığım buradan geliyor.
Sigara içmeseydi genç denecek yaşta ölmezdi gibime geliyor. İstanbul’da ameliyat ettirdim. Yıllar sonra eşimi de. Ama ikisini de kurtaramadık.
Allah hiç kimseyi kanser hastası etmesin. Kurtuluş yok.