Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

9 Nisan 2014

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZLA CUMAYI KILDIK

Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gençliğinde, yeni evlilik yıllarında Sakarya’daydı. Sakarya Üniversitesi’nin genç akademisyeniydi.

Arada-sırada, seyrek de olsa o zaman yazı yazdığım Yeni Sakarya’nın Orhan Camii’ne yakın yerdeki Yeni Sakarya’nın yönetim yerine gelir, rahmetli Hasan Uyar’la üçlü çok anlamlı, zevkli söyleşilerimiz olurdu. Bana, daha doğrusu yazılarıma çok hayrandı. Vefalı okurdu. Bir gün;

“Bir yazınızda ‘Beş yıl ilk okul, 5 yıl da Arifiye Köy Ens.” diyordunuz. Ama maşallah çok güzel üslubunuz, yazı tekniğiniz var. Candan kutlarım” demişlerdi de;

“Evet, 5 yıl Hacımercan Köyü İlkokulu’na ilk üç yıl Ali Bey Öğretmen. 4-5 ardından atanan, sonra Sapanca müftüsü olan, konuşmaları ilgiyle izlenen Reşit Şahin Hoca.

Taaaaa İstanbuldere’den her sabah gelir, son dersten sonra giderdi.

1939-40 ve 1940-41 öğretim yılları böyle geçti. Reşit Hoca din adamı idi. Kurallarına uygun namaz kılmayı, namaz surelerini bizlere o yıllarda o öğretmiştir. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.

Sapanca Belediye eski Başkanı Osman Nuri Erdoğan’dan bir yazımla bir yere adının verilmesini işlemiştim. Genç Belediye Başkanı Erdoğan iki sokağa adını vermişti. Hacımerca’lıydı ya çok da seviliyordu.

Ve Sayın Gül bir Cuma günü abdestini alıp gelmişti. Rahmetli Uyar’la birlikte abdestlerimizi aldık. Ezan okunmaya başladı. Camiye doğru yürüdük…

Rahmetli Ekrem Alican koltuğunda seccade geliyordu. Güldüler. O bize doğru, biz ona doğru yürüdük. Dörtlü namazımızı kıldık. Namaz sonrası rahmetli Uyar gazeteye kahve içmeye davet ettiler. İkisi de önemli işleri olduğunu söylediler. Ayrıldık…

Evet diploma belirttiğim gibi. Ama okurum, çok okurum. Arifiye Köy Enstitüsü 4. ve 5. sınıfta okurken 2 yıl kütüphanede sorumlu çalıştım. Asıl yetkili sorumlu yattığı yere nur konsun öğretmenlerin en iyisi Türkçe Edebiyat Öğretmeni idi.

Gazi Eğitim Enstitüsü diplomalı idi. En iyi bilgilendirmekle okul birincisi olarak diplomasını almıştı. Arifiye’ye bu nedenle isteyince verilmişti.Tesadüfe bakın Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer geldi bir gün okulumuza. Yanlarında okul müdürü Nejat İdil olduğu halde kütüphaneye geldiler. Adını unuttuğum müsteşarı ile. Zengin kitaplığımız vardı.

Fethi Hocam dersteydi. Gerekli bilgiler aldılar. Benden Fethi öğretmen gelene kadar

Rahmetli Sirer Fethi Gürsoy’a;

“Çok iyi öğrenci almışsınız, çok güzel bilgiler verdiler bize. Hem size hem öğrencilerimize teşekkür ederiz. Ama yakında öğretmen olup gidecekmiş. Yerine yetiştirdiğiniz var mı?

“Var. Var. Mustafa Küçük diye iyi birini buldu. Gelecek yıl öğretmen olacak” dediler.

Şu kadere bakın bu konuşmalar 1947 Ağustos ayında oluyor.

1952 yılında Erenler Köyü’nün baş öğretmeniyken gazeteci geçinen Şevket Yılmaz’ın Tevfik İleri’ye şikayeti Yozgat Sargun, Eymir’e sürüldüğümde İsmet Paşa rahmetlinin emri ile rahmetli Nihat Erim eski bakan aldığı için Reşat Bey’e telefonla;

“Hem şehrim Abdullah Çelik bakanların uğradığı Arifiye’de görüşmüşsünüz. Teşekkür etmiş. Bolu’ya, Kocaeli’ye aldı. ULUS Muhabiri yapmıştım. Onun için sürmüşler” dedi.

Küçükesad’ta Kurtuluş’ta Sunal Apt.’da oturuyormuş. Erim rahmetli gazetenin arabası ile gönderdi. Görüştük. Dosyama baktı. Çok iyi. Üstün başarılıdır diye teftiş raporlarım vardı gördüler. İncelediler. Kutladılar. Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı İrfan Alıcıoğlu’na telefon ettiler. 32 gün kaldığım Eymir’den Akçakoca Köyü’ne alındım. Karasu ile arasında bir Melen suyu var. Kozluk’ta komşu Köy;

Hasançavuş okumuşu çok. Yüzde yüz Atatürkçü. İsmet Paşacı. 14 Mayıs 1950 seçimlerde tüm oylar CHP’ye çıkmış, isim yapmış bir köy.

Adapazarı’nda öğrencilerim var kutladılar.

Belediye meclisi üyesiyken, adı bir sokağa verilen Altan Kutluata. Metin, Çetin, Nuray Kutluata’lar var. Ve daha….

Arifiye’de öğrenciyken çok okurdum. Okumadan duramazdım. Dördüncü sınıftayken 1946 Temmuz ayında okulda çıkan Köycüler Dergisi’nde aylık, 14 Temmuz 1947 İstanbul TANİN Gazetesi’ne de “Atam’a Mektup” yayımlandı.

Binlerce, onbinlerce dergilerde, gazetelerde yazıp durdum. Saklıyorum. Görenler şaşırıyorlar. Önceki gün 1 Nisan 1949 günü çıkan bir yazımı sundum…

Aaahhh ah! Bir piyangodan, Totodan pul çıksa da hiç değilse bir kitap çıkarabilsem Dünya, Varlık, Yeniadam ve daha yayımlanan yazılarımdan bir kısmını kitaplaştırabilsem. Herkes kitabımı soruyor.

“Verin 5-10 kuruş da hiç değilse bir kitap bastırayım” diyorum. Bağış değil borç…