Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

5 Eylül 2013

Türkçe ezana CHP son vermişti, ama..

1950 öncesi Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı’na Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Ord. Prof. Dr. Şemsettin Günaltay’ı başbakanlığa, uluslar arası hukukçu genç Prof. Dr. Nihat Erim’i de Devlet bakanı ve başbakan yardımcılığına getirmişti.

Rahmetli İnönü, yeni hükümetten çok iyi bir seçim kanunu istemişti.

Rahmetli Günaltay, bakanlar kurulu toplantısında ezanın eskisi gibi okunmasını, Türkçesini benimsenmediğini söylemiş ve oy birliği ile Türkçe ezan okunmasından vazgeçilmesi kararı alınmıştı.

Bakanlar Kurulu Kararı Cumhurbaşkanına imzaya götürüldüğünde İNÖNÜ;

‘Seçim kazanmak için bu karar alınmış’ denir. ‘Siyasete alet etmiş oluruz’ diyor.

Kazanırsak seçim sonrası uygularız. Diyor imzalamıyor ve erteliyor.

Rahmetli Günaltay ve Erimle aynı arabada Düzce CHP İlçe kongresine gidiyorduk. Günaltay;

‘Bu kararınızı seçim öncesi açıklasaydık, seçimleri kazanır bu kadar hezimete uğramazdık’ demişti de Erim, ‘Haklısınız Hocam. İnönü dini siyasete konusunda çok titizdi. Hassastı’ demişlerdi. Özel arşivimden bu konuda bir yazımı sunuyorum.

EZAN MESELESİ

14 Mayıs 1950 seçimini kahir bir ekseriyete kazanan Demokratların idareyi CHP’den devralmaları 22 Mayıs Pazartesi Büyük Millet Meclisi’nin Türkçe Ezan mecburiyetini kaldırması ise 16 Haziran Cuma günüdür.

‘Türkçe ezan mecburiyetinin kaldırılması ile ilgili kanun teklifi ilk Menderes hükümeti tarafından Meclis’e getirilmiş ve 16 Haziran günkü toplantıda ilk sözü Başbakan Adnan Menderes alarak getirdikleri kanun teklifinin acele görüşülmesini talep etmiş, bu acele talebine eshabı mucibe olarak da kanun teklifinin gruptaki müzakeresinin radyo ve gazetelerde yayınlanmasından sonra yurdun bazı yerlerinde Ezanın esas şeklinde okunmaya başladığını bunun da türlü kargaşalığa sebep olacağını göstermiştir.

Başbakan’ın acele talebinin kabulünden sonra teklifin müzakeresine geçilmiş ve Ezan’ın Türkçe okunması mecburiyetini kaldıran kanun teklifi Meclisin ekseriyete kabul edilmiştir.

Türkçe ezan mecburiyetinin kaldırılması Demokratların ve bilhassa Başbakan Menderesin icraatındandır. Adnan Menderes şu veya bu her ne sebeple olursa olsun bu teklifin meclise gelmesine temin etmiş acele görüşülmesini kolaylaştırmış ve meclisten geçmesine çalışmıştır.

Böyleyken gerçek buyken Celal Bayar bunu kabul etmemekte milleti pek memnun eden bu hizmeti Demokrat Parti’ye mal etmemekte ve ‘Bu kanun bütün partilerin ittifakı ile meclisten geçti fakat hala bazı yazarlarımız ve aydınlarımız Demokrat Parti’nin iktidara geldiği gün Arapça Ezan yasağını kaldırmakla gericiliğe taviz verdiğini söylemeye ve Demokrat Parti’yi suçlamaya devam ediyorlar’ demekte idi.

Görülüyor ki Celal Bayar Türkçe Ezan mecburiyetinin kaldırılmasına Demokrat Parti icraatından saymıyor teklif bütün partilerin ittifakı ile meclisten geçti diyor. Doğrudur. Kanun teklifinin müzakeresinde CHP adına konuşan Cemal Reşid Eyüpoğlu ezan meselesinin ceza konusu olmaktan çıkarılmasına muhalefet etmeyeceklerini söylemiştir ama kanun teklifini hazırlayan meclise getiren acele görüşülmesini temin eden ve nihayet kanuna oy verenler Demokratlardır. Evet Celal Bayar’a rağmen Demokratlardır. O dönemde Demokrat Parti listesinden müstakil milletvekili seçilen ve parti kurucuları ile arası iyi olan gazeteci-yazar Cihat Baba’nın yazdığına göre ‘Bayar, Menderes’in Arapça ezan kararı karşısında çok kızmış, kızarmış ve istifayı bile düşünmüş. Fakat sonunda Menderes’in politik hüner bazlığına yine de teslim olmuştur’

Celal Bayar Türkçe ezan mecburiyetinin kaldırılmasının ve ezanın aslına sadık kalınarak okunmasını gericilik olmadığını söyleyemiyor. Nasıl Atatürk’ün ölümünde cenaze namazı kılınmasına karşı çıkıp bilahare Mustafa Kemal Paşa’nın kız kardeşi Makbule Atadan’ın cenaze merasimi kumandası Fahrettin Altay Paşa’nın müdahalesi ile gerilemişse nasıl 1952 de Pakistan’da toplanan İslam Kongresi’ne davet edilip kendi parasıyla o kongreye katılan Ali Fuat Başgil’e bir toplantıda herkesin içinde çatmışsa aynı zihniyetle Türkçe ezan mecburiyetinin kaldırılmasına da sahip çıkmıyor. Kendi sahip çıkmadığı gibi Demokrat Parti’ye de mal edemiyor.

Cumhurbaşkanlığı 27 Mayıs 1960 harekatına kadar devam eden Celal Bayar’ın bu dönemde yaptıklarını, yapabildiklerini temas edeceğiz.