Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

26 Ocak 2012

19 Mayıs'ın bayram oluşu

Bu yazıda 19 Mayıs’ın “Gençlik ve Spor Bayramı” oluşunun ayrıntılı öyküsünü bulacaksınız. Ne yazık ki, Attaürk 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını hiç görmedi.

Atatürk 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını hiç görmedi. 1 Haziran 1935 günü kabul edilen 2739 sayılı yasa ile ulusal bayramlar ve genel tatiller belli oldu. Bunlar arasında 19 Mayıs Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı gün yoktu. 1938 yılına kadar, 19 Mayıs, Samsun’da Gazi’nin Samsun’a gelişi dolayısıyla yerel olarak Gazi Etkinliği günü kutlandı.

Öte yandan her yıl Mayıs ayının üçüncü haftası geleneksel olarak “Jimnastik Şenliği ( Mektepliler Bayramı, İdman Bayramı) adı altında etkinliklere sahne oluyordu. Bu etkinliklerin geçmişi ise 12 Mayıs 1916’da Erkek Öğretmen Okulları öğrencilerinin öğretmenlerinden Selim Sırrı Tercan gözetiminde Kadıköy / İttihatspor çayırında (Bugünkü Fenerbahçe Stadı’nın olduğu yerde) yaptığı beden eğitimi gösterisine dayanıyordu. Öğretmen okulu öğrencilerinin geleneksel olarak yaptıkları bu gösteri daha sonra 1927 yılında Milli Eğitim Bakanının üstlenmesi ile Türkiye’ye yayıldı.

Bu beden eğitimi gösteri sırasında Atatürk’ün arkadaşları ile Milli Mücadele’ye adım attığı Samsun’dan başlayarak sık sık söylediği “Dağ Başını Duman Almış Gümüş Dere Durmaz Akar” marşı da doğmuştu. Spor tarihimizin temel taşlarından biri olan Selim Sırrı Tercan, yüksek beden eğitimi almak için gittiği İsveç’ten geri geldiğinde yanında jimnastik çalışmaları sırasında çalınmak için çeşitli müzik çalışmalarının notalarını da getirmişti. Bunlar arasından bulunan İsveçli besteci Felix Korbig’in Tre Tralande Jamtör (Tralalla diyen üç kız) adlı bir ormancı şarkısı vardı. Selim Sırrı Tarcan küçük değişikliklerle flütü ile çaldığı ve kullandığı bu ezgi için aynı okulda görev yapan Türkçe Öğretmeni Şair Ali Ulvi Elöve’den güfte yazmasını istemişti. Ali Ulvi Elöve’nin bir kareli defter kağıdına yazdığı şarkı sözü (güfte) 12 Masyıs 1916 günü ilk kez bu beden eğitimi gösterisi sırasında söylendi.

1937 yılında Ankara Halkevi’nde Bursalı gençler Atatürk’ün konuşmasını beklerken Dağ başını duman almış” marşını söylerler. Biran geçmişi yaşayan Atatürk gençlere “Ben 1919 yılı Mayıs ayında Samsuna çıktığımda elimde hiç bir maddi güç yoktu. Sadece Türk Ulusu’nun soyluğundan kaynaklanan ve benim vicdanımı dolduran yüksek bir manevi güç vardı. İşte ben bu ulusal güce, Türk ulusuna güvenerek işe başladım. Samsun’dan Anadolu içlerine kırık otomobille gidiyordum. Yanımda öteden beri yaverliğimi yapan Salih ve Cevat Abbas’tan biri vardı. O kırık otomobille Anadolu yollarında ilerlerken hep düşünür ve yaverime sizin şimdi söylediğiniz şarkıyı söyletirdim. Ben bir gün Türk ufuklarından kesinlikle bir güneş doğacağına, bunun hareket ve gücünün bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç ulaşacağına öylesine inanmıştım ki bunu adeta gözlerimle görüyorum. 

O şarkıyı okutup yinelemekteki amacım, Türk’ün bu güneşi doğunca başarıya ulaşacağını anlatmaktı. Bu nedenledir ki biraz önce söylenen şarkı, benim 18 yıllık bir anımı tazeledi. Bu şarkının söylenmesine ön ayak olan genç bayana teşekkür ederim”

19 Mayıs 1938 günü Ankara Mayıs Stadyumu’nda gençlik ve spor gösterisi yapılmaktadır. Genel Kurmay Başkanı Maraşal Fevzi Çakmak ve Türkiye’ye gelen Yugoslav Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Mariç bu gösteriyi izlerken Atatürk stadyumuna geldi.

Atatürk’ü şeref kürsüsünde Orgeneral Mariç ve Maraşal Fevzi Çakmak karşıladı. Hasta olan Atatürk gençlere ilgi ile izledi. Ardından Hatay sounu konusunda uyarı niteliği taşıyan Askeri geçit törenine katılmak için Mersine hareket etti. Bu gezi onun hastalığının seyrini hızlandıracak geziydi. Yola çıkmadan önce kendine doğum günü olarak seçtiği 19 Mayıs dolayısıyla İngiltere Kralı WI George’un gönderdiği telgrafı aldı. Mersin’de viran şehir tarihi kalıntılarını, portakal bahçelerini ve tekne ile Mersin kıyılarını gezen Atatürk bu telgrafın yanıtını Mersin’den gönderdi. Atatürk’ün Ulusal Bayram olarak görmediği bu gençlik gösterisi sırasında açılış konuşması yapan dönemim İç İşleri Bakanı Şükrü Kaya, “Aile ocağında okulda, kışlada, tarlada, tezgahta, fabrikada; her yerde Türk çocuğunu ve Türk Gencini sağlam, gürbüz, neşeli, iyi huylu, işe, savaşa, kısacası yaşamaya el verişli yüksek ve seçkin nitelikli birer insan olarak yetiştirmek için Atatürk gereken direktifleri vermiştir. Millet, parti, Büyük Millet Meclisi ve onun hükümeti her işte olduğu gibi ulu önderin bu idealini de az zamanda tahakkuk ettirecektir” sözlerini söylerken bir müjde veriyordu.

Meclisin kararı

20 Haziran 1938 tarihinde 3455 sayılı yasa ile 2739 sayılı yasanın G maddesine bir ek yapılarak 19 Mayıs, Gençlik ve Spor Bayramı olarak belirlendi. Dağ başını duman almış marşı da bu bayramın simgesi olmuştur. Dönemin Başbakanı Celal Bayar tarafından 1 Haziran 1938 günü TBMM’ye sunulan yasa önergesinde gerekçe olarak “19 Mayıs Günğ yurdun her bucağında Türk Gençleri ve Türk Sporcuları ve milyonlarca Türk halkı toplu ve birlikte ölümsüz ve evrensel bir tarihin dönüm günlerinden en büyüğünü kutlamaktadır. Büyük insanlık tarihinin, insanlık ve uygarlık yararına olarak kaderini ve gidişini değiştirebildiği gündür. Onun içindir ki en büyüğümüz Atatürk bu geleceğin ve güçlü üstlenicisi olan Türk Gençliğine ve Türk Sporculuğu’na bu günün ayrılmasına uygun bulmuşlardı” sözleri yer alıyordu.

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı için atılan adım beraberinde spor örgütünün yasal yapısının da oluşturulmasını sağladı. 24 Haziran 1938 günü Erzurum Milletvekili B.Aziz Akyürek Başkanlığındaki heyet Türk Spor Kurumu çatısı altında Adnan Menderes, Fuat Sirmen, Nizamettin Kirşan, Hamdi Emin Çap ve Vildan Aşir Savaşır tarafından hazırlanan Türk Spor Teşkilatı Kanun Teklifini incelemeye başladı 29 Haziran 1938 günü Büyük Millet Meclisi’nde yapılan spor teşkilatı görüşmeleri sırasında söz alan iç işleri bakanı Şükrü Kaya “Bu (Spor) Devletin işidir. Onun içindir ki bu işi tümüyle devlete veriyoruz. Devlet nüfusu, kudreti ve elindeki sonsuz kaynakları ile Ulusumuzun bu kadar sevdiği bir işi kesinlikle düzenlemelidir” sözlerini söyledikten sonra yasa kabul edildi. Atatürk’ün spora ve gençliğe verdiği bu önemi dünya basını büyük bir ilgi ve övgü ile izliyordu.