Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

30 Temmuz 2012

Siyasiler gelişi güzel konuşmamalı

Bugün size Fatih Altaylı’nın bir yazısını sunuyorum. 15 gün önce yayımlanan bu yazıyı ne acı gerçek bugüne kadar ne bir düzeltme, açıklama gönderilmemiş olacak ki yayımlanmadı. Başbakanlık yanlış bilgilendirenler hakkında bir işlem yapıldığına da bir açıklama yapmadı.

Tüm siyasiler, insanlarımıza bir şeyler söylerken dikkatli olmalılar. Gelişi güzel konuşmamalıdırlar. Hele başbakan, bakan, genel başkan kimlikliler daha çok dikkat etmeliler.

Bu Altaylı’nın yazısı başbakanı çok güç duruma sokmuştur. İmam Hatip Lisesi kökenli başbakan böyle hatalı, affedilmez hatalı konuşmamalıydı.

İşte Altaylı’nın yazısı.

Sultan camileri

Başbakan Erdoğan’ın konuşma metinleri genel olarak iyi hazırlanmış metinlerdir.

Başbakan’ı iyi tanıyan, yaklaşımlarını bilen az sayıda kişi tarafından hazırlanırlar.

Başbakan da Allah var bu metinlere çok iyi hayat verir.

Araya metin dışı cümleler, doğaçlamalar sıkıştırır.

Metin yazarlarının yazdıklarının hakkını bu kadar iyi veren ve metni daha ileriye taşıyan bir başka

siyasetçi muhtemelen yoktur.

Ancak bu kez Başbakan Erdoğan’ın metnini hazırlayanların “derslerine iyi çalışmadıklarını” ve bu

yüzden de vahim hatalara imza attıklarını düşünüyorum.

Başbakan Erdoğan, Çamlıca’ya yapılacak camiden söz ederken “selatin camii” tanımlamasını

kullandı.

Ama aynı cümle içinde iki kez yanıltıldı.

Çünkü “Anadolu yakasında bir selatin camii yok” dedi ve Çamlıca’ya yapacakları caminin bir selatin

camii olacağını söyledi.

Başbakan’a bu konuşmayı hazırlayanlar ne der bilmiyorum ama ortada çok vahim iki hata var.

Birincisi “selatin camii” tabirini kullanmaları.

“Selatin” “sultan”ın çoğuludur. “Sultanlar” demektir.

“Selatin camileri” de “Sultanların yaptırdığı camiler” demektir.

Bugün ortada bir sultan olmadığına göre, bir sultan camii yapılması mümkün değildir.

Metin yazarları büyük ihtimalle “selatin camii”nden “büyük, görkemli cami” kastedildiğini

zannedecek kadar terminolojiye uzaklar ki, çok tartışılacak bu cümleyi oraya koymuşlar.

Gelelim ikinci hataya.

İstanbul’un Asya yakasında tam 4 adet “selatin camii” vardır.

Bunlar Fatih, Beyazıt, Süleymaniye, Selimiye veya Sultanahmet camileri kadar büyük ve görkemli

olmasalar da selatin camileridir.

Beykoz Camii, Sultan 3. Mustafa tarafından yaptırılmış bir selatin camiidir.

Keza Üsküdar Ayazma Camii de aynı sultan tarafından yaptırılmıştır.

Kadıköy İskele Camii de, yine 3. Mustafa’nın şehre armağan ettiği bir camidir.

Hadi bunları bilmiyorsunuz…

Beylerbeyi Camii’nin Sultan 1. Abdülhamid tarafından yaptırıldığını da mı bilmiyorsunuz diye sormak

isterim bu metni yazanlara.

Para sultanın cebinden

Hazır selatin camileri konusuna girmişken bir ufak bilgi daha vereyim.

Selatin camileri, yani Osmanlı padişahları tarafından yaptırılan camilerin çok önemli bir özelliği vardır.

Zaten bu özellikleri nedeniyle “selatin camii” olmuşlardır.

Osmanlı sultanları, bu camileri kendi ceplerinden ödedikleri paralarla yaptırmışlardır.

Diyeceksiniz ki, “Devletin hazinesi zaten sultana ait değil mi?”

Değil.

Devletin hazinesi ayrıdır.

Sultanların şahsi servetleri ayrıdır.

İmparatorluğun kuruluşundan itibaren bu ayrıma çok sadık kalınmıştır.

Sultanlar isimlerini taşıyan camileri yaptırırken, tüm masrafları ceplerinden ödemiş, şahsi servetleriyle tüm masrafları karşılamış, hatta zaman zaman parasız kaldıklarından camilerin inşaatları durmuş, kimi zaman da camileri tamamlamak için şahsi mallarından bir bölümünü satmak zorunda kalmışlardır.