Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

28 Haziran 2012

Atatürk'ün ana sevgisi

Atatürk’ün ana sevgisi

Atatürk’ün, rahmetli anası Zübeyde Hanım’a karşı olan bağlılığını gösterişi bakımından olduğu kadar, şimdiye kadar bilinmeyen bir hayat safhasını da belirtişi bakımından çok enteresan olan bu hadiseyi, son nefesine kadar yakınında bulunmak mazhariyetine ermiş olan eniştesi Bay Mustafa Mecdi’nin ağzından veriyoruz:

– Müterakeyi müteakip, Mustafa Kemal Paşa, bilindiği şekilde Samsun’a gittikten sonra, validesi Zübeyde Hanımla, hemşiresi Makbule Hanım ve ben, Şişli’deki -şimdi müze olan- evden çıkmış Beşiktaş’ta Akaretlerde 76 numaralı haneye yerleşmiştik. Burada bilhassa, Paşa’nın Milli Mücadele’ye atılıp, İstanbul Hükümeti tarafından azl ile idama mahkum edilişinden sonra, çok sıkıntılı günler geçirdik. Ne kapımızı çalan, ne arayan-soranımız vardı. Paşa’nın en yakınları bile korkup çekindikleri için afaroz edilmiş bir durumda ve her an bir belaya uğramak tehlikesine maruz bir halde endişe ve ızdırap içinde adeta bir mahpus hayatı sürüyorduk. Hele ben, ha yakaladılar, ha yakalayacaklar heyecan ve endişesi ile bunalmış, tetikte bulunuyor, sokağı bile çıkamıyordum. Paşa’nın mahrem bir şekilde sık sık gönderip ahvalimizden haber alan ve bize ondan haber getiren sadık adamı Harun Saffet Bey’den başka hemen hemen hiç kimse ile temas etmiyorduk.

İşte bu esnada bir gün, yukarıda odamda otururken Zübeyde Hanım misafir geldi diye beni çağırttı. Aşağıya indim. Bir de baktım ki, İngiliz Gedikli Başçavuş üniformalı bir genç… Şaşırdım… İçimden eyvah, yakalandık diye ne yapacağını bilmez hale geldik. Bu halimi fark eden genç:

‘Beyefendi ben yabancı değilim. Mühendis Yusuf’um. Paşa hazretlerinin sütkardeşinin zevciyim‘’ diye kendini tanıttı, ziyaret sebebini de şöyle izah etti:

-Harbiye dairesindeki telgraf merkezinde çalışıyorum, evinizi basmağa karar verdiklerini haber aldım. Sizi tevkif edecekler.. Haberiniz olsun. Bunu söylemeye geldim. Allah bilir ya inanmadım. Tevkif ve basılma meselesine değil, onu zaten, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, her an bekliyordum, fakat bu adamın, böyle, iyi niyetle gelmiş olmasına ihtimal vermiyordum. Türk olduğunu söyleyen bir adamın, taassup içindeki bir şehirde kafasına İngiliz şapkası giyişinden tutun, düşman hizmeti kabul etmiş oluşuna kadar her hal ve hareketi şüphelerimi arttırmıştı. Vakıa Mustafa Kemal Paşa’nın, Selanik’teki bir telgraf memurunun kızı olan bir süt kardeşi bulunduğunu ve mühendis Yusuf isminde biriyle evli olduğunu biliyordum. Şüphelerimin arttığını sezen genç; ‘’Ben sizinle mahrem konuşmak isterim. Vaziyeti iyice anlatırsam, endişeniz zail olur’’ gibi sözler söyleyip duruyor idiyse de, ben kısa kesmek düşüncesiyle, teşekkür ederek, acele işim olduğundan bahisle başka bir gün görüşmek üzere valide hanıma haber bırakacağımı söyleyerek, odadan çıktım. Çıktım, yukarı gittim ama , endişem berdevamdı. Çünkü Mustafa Kemal Paşa ile temasta bulunduğumuzdan şüphe eden ve her hal ve hareketimizi takip eden İstanbul hükümeti gibi İngilizlerin de, er-geç başımıza bir iş açacaklarından ve bu arada beni, bilhassa Paşa’nın ahvali hakkında söyletmek için, tazyik edeceklerinden emindim.

Düşündüm; yakalanır da tazyik edilirsem Paşa hakkında ne söylesem, inanmayacaklar… Ve durup dururken bir sürü işkencelere, hareketlere maruz bırakacaklar. İyisi mi kalkıp bir yolumu bularak, Anadolu’ya geçeyim, Paşa ile görüşeyim, tekrar İstanbul’a döneyim, o zaman tutsalar da ehemmiyeti yok, çünkü ‘Nereden haber aldın?’ deseler , vasıta filan olmadığını bizzat gidip kendisiyle temas ettiğimi ve gördüklerimi söylediğimi anlatır, tazyikten kurtulurum diyordum.

Hemen önce kararımı verdim. İki gün sonra hareket etmek üzere hazırlığa koyuldum. Fakat tam hareket edeceğim sırada evi bastılar.

Baskına uğradığımızı anlar-anlamaz arka odadan kendimi bahçeye attım. O tarihte oturduğumuz bu evin sırasında, köşede sulh mahkemesi vardı. Bahçesinden oraya atladım. Bodrumuna inerek saklandım. Saatlerce öylece kapandım kaldım. Sonra etrafı kollayarak kalabalığa karışıp sokağa çıktım. Hava kararıncaya kadar tenha yerlerde dolaştım. Gece geç vakit bir tanıdık vasıtasıyla evin durumunu anlayıp basanların gittiklerine kanaat getirince döndüm.