Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

7 Şubat 2012

Hızlı treni gereksiz buluyorum

Türkiye’nin, Türk insanının, köylüsünün, kentlisinin, bayı-bayanının, öğrencinin, bebeklerin öylesine sorunları var ki, sıralamaya koyarsak, hızlı tren en sonda kalır. Ama büyüklerimiz, çok büyüklerimiz hızlı treni uygun gördüler. Büyük bir vatandaşın, özellikle öğrencilerin ve de Sakarya-İstanbul arasında yaşayanlar için çile dönemi başladı. Allah yardımcımız olsun. İşte güzel bir yazı…

Hızlı tren

Ayda bin lirayla geçinen tren yolcuları ilk sözüm size.

Anadolu ve Ankara’dan vazgeçtim. Sizleri Adapazarı-Haydarpaşa arasında her gün duraklara serpen, sonra aynı cefakarlıkla oralardan toplayan ‘Kara tren’ iki yıl boyunca bu hatta işlemeyecek. Sonrasında karası falan da kalmayacak. Öyle görünüyor.

Öğrencisi, emeklisi, sabit gelirlisi. Hız, Haydarpaşa’ya geliyor! Kemerinizi bağlayın.

İki yıl sonra değişen bir kentin insanı olamaya hazırlanın sabit gelirliler. Evde-mevde prova yapın. Hızla birlikte maaşınızda ite-kaka ilerleyen ibrelere aldırmaksızın, hıza ve hızla gelen güce alışın artık! İnsanı değil yatırımları, yatırımlarla birlikte gelecek olan o yenileşme ruhunu düşünmeyi deneyin.

Reklam panolarında beliren ‘Şu kadarcık saatteki Ankara’yı hayal edin.’ Mutlu yüzler pembe tebessümleriyle sizlere ‘Hadi sabit gelirliler bırakın nazlanmayı-mazlanmayı, siz de katılın bu çağdaş projeye!’ derken siz de biraz gülümseyin kardeşim, nedir o karalar bağlamış haller! Ya da hiç değilse bazı milletvekillerimiz gibi yapın. ‘Büyüklerimiz bilir’ deyin. Gözünüzü ufka dikin ve maniaları aşın.

Demek bu hızlı Haydarpaşa işini pek de sormadılar size; şirketlerin kol-kanat gerdiği anketlerden falan yapmadılar. ‘İki yıl boyunca hattınızı kapatıyoruz, ne düşünüyorsunuz?’ diye danışmadılar size. Demek sizi kimse ciddiye almadı. O halde sizler de inadına bir anı defteri gibi hatırlayın Haydarpaşa’yı. Hatırlamanın, böylesinin geri kafalık olmadığını bilerek.

Haydarpaşa’yı, iyisiyle-kötüsüyle bir anı durağı olarak hatırlamak isteyenler, bu sözüm sizlere.

Sentetik hız, Haydarpaşa’ya geliyor. Hız sizi sizden alacakmış. Hazır mısınız bu fikre?

Hızla birlikte zamanın içinde zerrelerinize ayrılmaya hazır mısınız? Ancak ve ancak bir zerre olarak o hızın içinde yer alacağınız fikrine?

Neyse. Bırakalım şimdi bunları şimdi. Siz vedalaştınız mı Haydarpaşa’nızla, ondan haber verin asıl. Gar lokantasıyla, çinileriyle. Aradaki anonslara sinen vapur ve eski insan sesleriyle. Merdivenleriyle, duvarlarıyla. İnsana herkesin kendine ait bir öyküsü olduğunu, ama bu öykünün bir diğeriyle tokuşunca önemsizleştiğini fark ettiğiniz o keşmekeşiyle, vedalaşabildiniz mi? Herkesin kendi öyküsünü biriktirdiği o sütunlarla. O sütunlardaki izninizle. Uzun yolculuklara çıktığınız kara trenlerin her türlü sürprize açık biletleriyle. Gişedeki yorgun görevliyle. O biletlerin sizi götüreceği izbe Anadolu duraklarıyla. Gecenin bir vakti vagona dalan sayıcısıyla. Ayhan Bozfırat’ın İstasyonu Oğuz Atay’ın Demiryolu Hikayecileri-Bir Rüya’sı, Vüs’at O. Bener’in Kara Treni’yle… Haydarpaşa’daki raylara uzun uzun baktığınız zamanlara bu öykülerden size çarpanlarla? Birbirini kesen, bölen ve yeniden çoğalan öykülerle? ‘Hızın ne olduğun bir de bana sor’ diyen Haydarpaşa’nızla, gençliğinizle, sır ve baskı, ses ve sis, kasvet ve umutla vedalaşabildiniz mi? Dediniz mi kendi Haydarpaşa’nıza, mırıldanmaya zaman bulabildiniz mi ‘Gidip de dönmemek var be anacığım, dönüp de bulmamak var’ diye?

İşte bu olmadı öğretmen bey

Aynen yazmamı istedi. Sürekli yazımı okuyan;

-Kızım bir lisede öğrenci. İki saat Türkçe dersi öğretmensiz geçmiş. Öğretmen babasını ameliyat ettirmiş. Diğer sınıfların da Türkçe dersleri boş öğretmensiz geçmiş.

İşte bu olmadı öğretmen bey.

Babanızı 15 gün tatilde ameliyat ettirmeliydiniz. Ya da sizsiz ameliyat olmalıydı. Yakıştıramadım.

Lisenin ismini vermedi. Ama acı gerçek.

Hastalığına herkes üzülüyor iyileşmesi için dua ediyorlar.

Sakarya Milletvekili olarak, İmar ve İskan Bakanı olarak çok önemli hizmetler veren Yük. Mak. Mühendisi Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın hastalığına herkes üzülüyor. İyileşmesi için dua ediyor, bir mucize bekliyor.

İyileşse de Cevat Ayhan Fen Lisesi’ni ziyarete gitsek istiyorum.

“En çok sevdiğim, taktir ettiğim, örnek insan Cevat Ayhan’dır” diyen çok.