Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

25 Haziran 2011

Adapazarı işgal edildi

Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve SAÜ. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Haluk Selvi’nin Sakarya’nın Yunan İşgalinden Kurtuluşu’nun 90. Yılı münasebeti ile yazılı bir açıklama yaparak, tartışmalara açıklık getirdi. Beğendiğim yazıyı sunuyorum. Teşekkürlerimizle..

Adapazarı’nın Acı Günleri Nasıl Başladı?

Birinci Dünya Savaşı’nda mağlup olan Osmanlı Devleti’nin İstanbul’a en yakın bölgesi olan İzmit yarımadasını, Osman denetiminden çıkarıp, kendi denetimleri altına alanlar önce İngilizlerdi. Kısa süren İngiliz işgalinin öncesinde ve bu işgal sırasında, her şey görsel olarak sakindi. Özellikle, yöre Hristiyanlarının herhangi bir tehlike karşısında bulunmadığı bağlaşıklarca da kabul ediliyordu.

Bütün bu durum, yöre Yunanlılar’a devredilince değişiverdi. Aydın vilayetinde ve başka yerlerde görülmüş olan model Yalova, Gemlik, İzmit ve Adapazarı gibi kentlerde ve bunların çevresindeki köylerde de tekrarlandı. Önce, Türklerin elindeki silahların aranması, Osmanlı jandarmasının silahsızlandırılması yapılıyordu; arkasından talan ve öldürmeler geliyordu.

Tahıl ürünleri yakılıyor, ağaçların meyveleri toplanıyordu. Sonunda köyler yakılıp, yıkılıyor, Türkler ya sığınmacı olmak, ya da ölmek seçeneğinin karşısına zorla konuluyorlardı. Bütün bunlar, İstanbul’daki İngiliz karargahından kısa bir yolculuk mesafesinde yapılıyordu.

İngilizlerin yüksek görevlileri, gazete muhabirleri ve hatta üniversite profesörleri olay yerlerini ziyaret edebilirlerdi ve etmişlerdi; bunun sonucunda İngiltere’ye iletilen tam ve ayrıntılı raporlar artık görmezlikten gelinemezdi. İşgal edilen bölge ahalisi canını kurtarmak için çevre illere kaçıyorlar, Yunan kuvvetleri ise, bu kaçışı sağlamak için ellerinden geleni yapıyorlardı.

İzmit Yunan Kumandanı Gorgalidis 19 Kasım 1920’de şu genelgeyi yayınlamıştı:

1- Sığır, koyun, keçi ve sairin ihracı men edildi. 2- Tavuk, hindi, kaz ve yumurta ihracı men edildi. 3- Umum sebze ve et, süt, sadeyağ, taze balık, odun ve kömürün ihraçları yasaktır.

Yukarıdaki emirnameye uymayanlar İzmit Manisa Divan-ı Harbi’nce 5 seneye kadar mahkum olacaklardır.” Bu tarihlerde Aydın Vilayeti’nden Adapazarı-Geyve çevresinde büyük bir göç başlamıştır. Bunlar Ege bölgesindeki Yunan mezaliminden kaçıyorlardı. Hesaplamalara göre, 1920 Kasım ayında İzmit ve çevresinde 20.000 Türk sığınmacı bulunmaktaydı.

Yunan İşali ve Vahşeti( 20 Mart 1921)

Türk kuvvetlerinin Adapazarı tarafında zayıf durumda olması sebebi ile sürekli İngiliz güdümündeki Yunanlılar, Adapazarı harekatını başlattılar. 20 Mart 1920’de, demiryolu ve Adapazarı cihetinde önemli merkez olan Sapanca ele geçirildi. 45. Piyade Alayı yürüyüşüne devam ederek Arifiye’ye yaklaştı.

Buradaki Adapazarı Milli Kuvvetlerini esir ettiler. Sonra kuzeye yönelerek, Beş Köprü’ye doğru herhangi bir karşı koyma olmaksızın gittiler. Bu sırada 32. Süvari Alayı, Sakarya Nehri doğusundan Adapazarı’na yardıma gelmişse de, Tavuklar Köprüsü Yunanlılar tarafından sürekli topçu ateşine maruz kaldığı için, bulundukları yerde kaldılar.

Albay Kaçıyannis, önce Adapazarı’na bir haber gönderdi. Kasabanın teslimini istedi. Uygulanan plan gereğince, Geyve Boğazı da kontrol altına alındı. Bu yöre, kapatılmış oldu. Atina’da yayınlanan gazeteler Adapazarı Harekatını başarıları sevinçle karşıladılar. Kısa haber şöyleydi:

“İzmit Tümeni, Arifiye’yi işgal ederek, Cuma günü öğleden sonra saat 7.20’de Adapazarı’nı işgal etmiştir. Orada kalan az miktardaki Rumlar, fener ve mumlar ile Yunan ordusunu karşılamışlardır.”

26 Mart 1921’de Yunan tebliği yerli ve yabancı gazetelerde yer aldı. Alb. Kaçıyannis imzasını taşıyan bildiride;

“İzmit Cephesi: Kuvvetlerimiz (Manisa Tümeni) 25 Mart 1921 günü Sakarya’ya doğru ileri harekete devamla, Adapazarı’nı işgal etmiştir. 5.000 nüfuslu Adapazarı şehrinin alınmasından evvel, karşı koyulmaksızın teslimi için 3 saat ve zaman ve ahalinin can ve mal ve ırzını korumasına bir bildiri gönderilmiştir.

Buna hiç cevap verilmediği için, kuvvetlerimiz Beş Köprü mevkiinde az bir karşı koymadan sonra düşmanı (Türkler-Kuvayi Milliye) Sakarya nehrinin karşı tarafına atarak Şehri(Adapazarı) ele geçirmiştir. Kaybımız pek önemsizdir.” denilmiştir.

Albay Kaçıyannis Adapazarı’nda daha sonra gerekli tedbirleri aldırmış ve kuvvetlerinin de stratejik mevkilere yerleştirilmesini sağlamıştır.

Bu bildiriyle Adapazarı için kara günler artık başlamış okuyordu.

Herkes, şanlı bayrağı ne zaman kavuşacaklarını merak ediyordu.

Adapazarı’nda ise 26 Mart 1921 sabahı durum pek iyi sayılmazdı. Yoğun top sesleri kulakları tırmalarken, minarelerden de düşmanın yaklaşmakta olduğu duyuluyordu.

Ahakinin bir kısmı Yunan zulmünü önceden bildikleri için yavaş yavaş kasabayı terke başladı. Hükümet konağı önünde de toplananlar görüldü.

Harun Hoca, halkın moralini zinde tutmak için dua ettirmiş,Adapazarı’nın savunulmasını önermişti. Bu cesaretle Erenler Tepesi’ne koşan ahali, Serdivan tarafından Yunanlıların geldiğini görünce şaşırmışlardı.

Sabri Bey bu çaresiz anda kararını verdi ve Milisleri geri çekti.

Son kurtuluş çaresi, Sakarya’nın doğusuna çekilmekti.

Bu nedenle köprülere doğru gidildi. Yunanlılar, Kaçıyannis bildirisinde de ifade edildiği gibi kasabada güvenlik tedbirleri aldılar. Anayolları kontrol edecek karakolları da ilgili yerlere kurdular.

28 Martta Yunanlılar kasaba dışına çıktılar. Hendek yolu üzerindeki Trabzanlılar köprüsü mevziilerine saldırdılar. Tavuklar Köprüsü üzerindeki ilerleyiş de aynı şekilde başarısızdı.

Ankara ise Geyve boğazında iyi bir şekilde korumak azmindeydi. Bu yolda gereken emirleri bölgeye telgraf yoluyla ulaştırdı.

Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Vekili Fevzi Paşa’nın 24 Mart 1920 tarihli Harp Raporu’na göre de, “Sapanca batısında, Yanık ve Kurt Köyü’nde 400 kişilik Rum ve Ermeni çetesinin ahaliye zarar getirdiği” görülmüştü.

30 Mart 1921 günü ise, Sakarya’nın akış istikametinde Yunanlılar etkili olmaya çalıştılar. Sinanoğlu geçidi için taraflar arasında şiddetli mücadele göze çarptı ve Yunanlılar batıya çakildiler.

Nisan 1921 başlarında ise, Geyve’deki Kocaeli Grup Komutanlığı da kendi etkisini göstermeye başlamıştı.

Adapazarı ve Sapanca ahalisi gerek zahirelik yüzünden gerekse,

kendi ihracatları olan meyvelerin nakledilmemesinden dolayı borç içerisinde kalmışlardı.

Tren yolunun Adapazarı’na kadar işlettirilmesiyle bu zarar ortadan kaldırılabilirdi, fakat Yunanlılar buna müsaade etmiyorlardı.