Yenigün Gazetesi

“Gülce” Makale Yazısı

14 Mart 2011

45 yıl önceki yazım

Türkiye’de hatta dünyada güncel konu Türkiye’nin 12 Haziran 2011 Pazar günü yapılacak milletvekili seçimleridir. Bu nedenle 45 yıl önce Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan bir yazımı sunuyorum. Çok ilginç bulacağınızı beni kutlayacağınızı umuyorum. Ne acı gerçek yazımdaki önerimi Sayın rahmetli İnönü ve Ecevit gibi pek çoğuna anlattım. Haklısınız dediler.

Hatta SAÜ’de adını taşıyan salondaki 9. Cumhurbaşkanı da konferansı bitirdikten sonra yüksek sesle sorduğumda “Haklısın öyle olmalı” dedikleri halde olmadı.

1957 seçimlerinde uygulandı. Seçim sandığı başkanıydım. Ben karma liste yaptım, sandığa attım. O seçimde uygulandı.

İşte 45 yıl önceki (10.06.1965) günü yayımlanan yazım.

SEÇİM KANUNU ve OY VERME

Sayın Nadir Nadi Bey’in son iki yazısı oldukça ilginç. Ama gerçek büyük bir aksaklığın giderilmesine değinmiyor. Küçük partiler budanırsa ile dürüst seçim konularını işlerken sayın başyazar seçimlerde oy verme özgürlüğüne tam sahip olamamış bulunduğumuza da değinmelerini isterdik. 9 Mart 1965 günkü Cumhuriyetin Cumhuriyet’e mektuplar sütununda yayımlanan bir yazımda ileri sürdüğüm fikri tekrarlayacağım, çünkü toplumumuzun kurtuluşunu bu önemli noktanın halinde buluyorum.


Oy verme hakkına sahip kılınan kişiler sandık başında partilere değil, kişilere oy verme hakkına sahip kılınmalıdır.

Bu iki büyük partimizin de diğerlerinin de işlerine gelmiyor olsa gerek. Ben oy verme hakkına sahip seçmen A,B,C,Ç,D adlı partilerin listelerinden en iyilerini

iyilerini seçebilmeliyim. Parlementoya en güçlü kişileri gönderebilmeliyim. Örneğin söz gelimi Alican’la Aksal’ın Sakarya da ayrı ayrı listelerde yer almaları yüzünden birini diğerine tercih zorunda değil, her ikisi de güçlü birer devlet adamı olmalarından yana partiler dışında, parti tutmayan, gerçek tarafsızlar muvazene unsuru olmak için böylesine bilinçli oy kullanabilmeli. Tüm seçmenlere bu özgürlük tanınmalı. Güçlüğü söz konusu ise, en az ilköğretim bitirme diploması taşıyanlara bu hak verilmeli bu da mümkün değilse, devlet görevlilerine, tarafsız olmaları gerekenlere bu hak tanınmalı.

30 yıllık yargıç veya bir başka tam tarafsız, devlet görevlisi sandık başında bir partinin oyunu kullanmaya zorlanmamalı. Gerçek tarafsız ya oyunu içi yana yana kullanıyor, veya oy kullanmıyor.

Diğer önemli nokta toplumumuzun büyük çoğunluğu siyasi kuruluşlardan hiçbirine kayıtlı değildir ama, oyunu siyasi parti mensuplarının seçtikleri adaylara vermek zorunda bırakmaktadırlar.

Seçim kanununda öyle bir madde bulunmalı ki yüksek devlet görevlilerinden, yüksek öğrenim görmüş serbest iş adamlarımızdan bir ölçü içinde aday göstermek zorunda bırakılmalıdırlar. Örneğin yüksek öğrenim görmüş partiler dışı vatandaşlardan siyasi kuruluş altıdan fazla milletvekili çıkaran illerden birer aday, ikinci sırada göstermeleri şeklinde.

Bugünkü seçim kanunu, oy verme şekli üzerinde mutlak durulmalı seçmen çok sevdiği bir insanın, çok dürüst devlet adamı olduğuna inandığı kişinin yanında topluma zerre miktar fayda olamayacağını inandığı kişiye oy verme zorunda bırakılmamalıdır.