Yenihaber | Şehri Sakarya
Erkal Etçioğlu
ASIL ŞİMDİ FİŞLENDİLER
1995 Türkiye Genel Seçimleri sonrasında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel hükümeti kurma görevini ilk olarak seçimden birinci olarak çıkan Refah Partisi’nin Genel Başkanı ve Konya Milletvekili Necmettin Erbakan’a verdi .Ancak Refah Partisi’nin mecliste güvenoyu almak için yeterli milletvekiline sahip olmaması ve mecliste üyesi bulunan diğer partilerin destekte bulunmaması nedeniyle Erbakan hükümeti kuramadı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Demirel seçimde ikinci gelen Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a hükümet kurma görevini verdi . Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi’nin kurdukları 53. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti yalnızca üç ay sürdü.
Cumhurbaşkanı Demirel, hükümet kurma görevini ikinci kez Necmettin Erbakan’a verdi ve Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi’nin oluşturduğu koalisyon hükümeti 28 Haziran 1996 tarihinde kuruldu.Hükümet, TBMM’deki 8 Temmuz 1996 tarihli güven oylamasında 278 kabul, 265 ret ve 1 çekimser oyla güvenoyu aldı.
Hükümetin kurulması üzerinden bir yıl geçmeden muhalefet partilerinden ve Cumhurbaşkanı Demirel tarafından siyasi krizin son bulması için erken seçim gerektiğine dair açıklamalar yapıldı. 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti döneminde 28 Şubat Süreci yaşandı.
28 Şubat 1997’de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan ve irticaya karşı olduğu söylenen süreç Türkiye siyasi tarihine geçen siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan değişimlere neden olan bir süreçtir. Halen de bu süreçte görev alanların yargı önüne çıkarılması işlemleri sürdürülmektedir.
Bu arada bu süreçte kurulan “Batı Çalışma Grubu”nun irticai faaliyetleri nedeni ile fişlediği insanlarla ilgili soruşturmalar da sürdürülmektedir. Bu soruşturmalar kapsamında Sakarya İli’nde de fişlendiği söylenen kişilerin isimleri önce bir gazetede, sonra da en az iki internet sitesinde uzun listeler halinde kamuoyuna sunulmuş bulunmaktadır.
Şimdi hep birlikte düşünelim; eğer yayınlanan bu listeler ve iddialar doğru ise fişlendiği iddia edilen bu insanlar ve kurumlar eskiden sadece bir kısım resmi makamlar tarafından bilirken şimdi bütün herkes tarafından belki de haksız yere damgalanmış oldular. Dini cemaat ve tarikatlarla ilişkisi olduğu iddia edilen bu insanlar ve kurumlar eğitim ve ticaretle uğraşıyorlar. Gazete ve internet sitelerinde isimleri açıklanması bu insanların özel hayatlarına ve işlerine olumsuz bir müdahale değil mi? Bu insanlar bundan zarar görmeyecekler mi?
Bence asıl şimdi 28 Şubat sürecini düzenleyenlerin ekmeğine yağ sürüldü.Asıl şimdi toplumu kamplara bölme ve damgalama planı bir kademe daha ileriye gitti.Bu konuda basının da sorumlulukları olduğu unutulmamalıdır.Şimdiden bunun savunulmasını duyar gibiyim. Efendim bu bir gazetecilik olayıdır.Bu bir açık toplum politikasıdır.
O halde hani özel hayatlara saygı. Hani ispat edilmemiş suçlarla kimsenin suçlanamayacağına dayanan objektif hukuk ilkeleri. Bence ismi listelerde olan ve bu suçlama ile ilgisi bulunmayan bir kişi bu bilgileri sızdıran ve yayınlayanları mahkemeye verse yeridir. Demokrasi; birilerinin haklarının başka birilerinin hakları tarafından çiğnenmediği noktada oluşur.