Yenigün Gazetesi

Erkal Etçioğlu

Tercih Kesinlikle Doğrudur

Başbakan Tayyip Erdoğan liderliğinde toplanan Savunma Sanayi İcra Komitesi geçen hafta uzun menzilli füze savunma sistemi ihalesinde Çinli CPMIEC şirketini tercih etmiş ve sözleşme görüşmelerine başlamıştı.

Türkiye’nin uzun menzilli füze savunma sistemi ihalesi ile ilgili ABD’nin yaptırım listesindeki bir Çin şirketi ile görüşmelere başlaması Washington’un tepkisini çekti. Amerikan Dışişleri Bakanlığı, “Türk hükümetinin ABD’nin yaptırım uyguladığı bir şirketle, NATO sistemleriyle uyumlu olmayan bir füze savunma sistemi için yaptığı görüşmeler konusundaki ciddi endişelerimizi ilettik. Bu konudaki görüşmelerimiz devam edecek” dedi. 

Türk-Amerikan ilişkilerini yakından takip eden Lehigh Üniversitesi uluslararası ilişkiler profesörü Henri Barkey ise,” Çin ile ihalenin tamamlanması haline büyük bir kriz yaşanmayacağını ama Washington’un bu dönemde Ankara’ya büyük jestler yapmasını beklememek gerektiğini “söyledi.

İhalede Çin ile birlikte Rusya  S-300 VM sistemi, Amerika  Patriot füzeleri ve Fransız İtalya ortak yapımı Eurosam SAMP/T sistemi yarışıyordu. Ancak Çinli firmanın 4 milyar dolara mal olması beklenen sistem için 3 milyar doların altında teklif vermesi ve Türkiye ile ortak yapım teklif etmesinin ardından ihalede CPMIEC’in ürettiği HQ-9 (FD-2000) sistemi tercih edildi.

Buraya kadar olan bilgiler herkesin bildiği konulardır. Ancak Milli Savunma Sanayinin geliştirilmesine  engel olunması ve  TSK’nın silah yapısının yabancı odaklar tarafından kontrol edilmek istenmesinde ülkemizin başına gelenleri bilmek her Türk Vatandaşının hakkıdır.

Türkiye’nin çevresindeki balistik füze tehdidine karşı acilen kendi milli yüksek irtifa hava savunma sistemine sahip olması en doğal hakkıdır. Bu savunma açığı nedeniyle Türkiye, tarihinde üç kez topraklarında NATO’nun Patriot sistemlerini konuşlandırmak zorunda kalmıştır.  Halen Maraş, Gazi Antep ve Adana bölgesi Suriye tehdidine karşı NATO’nun  6 Patriot bataryasıyla korunuyor. Bu Patriot  kalkanının sağladığı koruma; gerçek koruma ihtiyacını tam olarak karşılamıyor. Çünkü  ülkemizin korunmak için ihtiyaç duyduğu batarya sayısı bu mevcudun birkaç katıdır.

Türkiye milli savunma ihtiyaçlarını 1974 Kıbrıs Barış harekatına kadar hep batıdan karşıladı. Ancak Kıbrıs müdahalesi bahane edilerek ülkemize “silah ambargosu” uygulanmadı mı? Bu savaşta batılarca çıkarılan iletişim sorunları nedeni ile kendi gemimizi(Kocatepe) kendi uçaklarımız batırmadı mı? Bu yüzden Türkiye milli savunma sanayini yani Aselsan, TAİ, Roketsan v.s firmalarını kurmadı mı?

Batıya sipariş ettiğimiz 4 adet Erken Uyarı uçağının (AEW&C)teslimi işlemi tam yedi yıldır  İsrail yüzünden geciktirilmiyor mu? Türkiye kendi güvenliğini hiçbir zaman hiçbir yabancı ülkeye emanet edemez. Türkiye batılıların vermek istemediği füze ve uzay sistemlerini bir şekilde başka kaynaklardan tedarik etmek zorundadır. Bu hedeflerine de halen başarılı projelerle hızla ilerliyor.

Nitekim geçmişte de karadan karaya füze teknolojisini Çin’den alarak geliştirdik. Bu konuda kendi özgün teknolojilerimizi ve ürünlerimizi yarattık. Batılılar istemiyor diye Türkiye 2023 de kendi silahını kendisi üreten ülke olma hedeflerinden asla vaz geçecek değildir. Tam bağımsızlık hedefimiz olmalıdır.

Türkiye; karadan havaya savunma füzesi üretme hedefini Aselsan ve Roketsan’ın birlikte ürettiği alçak irtifada “AİHSF”, orta irtifada “Hisar “ sınıfı füzelerle gerçekleştirmiş durumdadır. Karadan ve denizden havaya yüksek irtifa füze fırlatma yeteneği hükümetin aldığı son kararla inşallah hızla gerçekleştirecektir. Bu proje ile ülkemiz ilk defa tüple fırlatma teknolojisi kazanmaktadır. Gelecekte Türk Denizaltıları denizin altından milli seyir füzesi (SOM) u fırlatabileceklerdir.

Bu projede üretilecek yüksek irtifa hava savunma füzeleri ile birlikte Türkiye askeri teknolojide yeni bir kuvvet çarpanı yaratacaktır. Aslında Batı kontrol edemeyeceği güçlü bir Türkiye istemiyor. Bu kararda milli duruş sergileyen ve emeği geçen herkesi kutluyorum.