Yenigün Gazetesi
“Özgürce” Makale Yazısı
24 Nisan 2004
Sokak çocukları!
Atatürk Aile Çay Bahçesi’nde, Mado Bölümü’nde, bazen de “Aziz Duran’ın en büyük eseri” denen Adapazarı Kültür Merkezi birinci oturma salonunda oturuyoruz. Yağış, soğuk varsa buradayız. Sımsıcak, tatlı bir guneş sıcaklığı varsa Mado bahçesindeyiz. Buralarda oturup söyleşmek, gırgır geçmek, anılardan sözler etmek. Zaman zaman memleket, belde sorunlarına değinmek, gerçekten çok zevkli oluyor. Akşama doğru toplaşırız, karanlık kendini göstermeye başladı mı tutarız evlerimizin yolunu…
Sık sık güncelleşen konu sokak çocukları olmaktadır. Çocukları olmaktadı Onları seyrede seyrede, kahrola kahrola, içimiz kan ağlaya ağlaya…
Sokak çocukları önümüzde cirit atıyorlar. Kimi boyacıdır boyacı sandığı vardır omuzunda, ya kolunda veya önünde. Kimi 250-500 ne verirlerse ayakkabı boyamaktadır.
Sıkça kapışırlar, vururlar birbirlerine acımasızca. Küfürler ederek. Bilinçsizce kavga ettirilen horozlar gibi. Boğa güreşleri gibi. Son izlediğimiz bir canlı yayına göre, birbirlerini yiyecek şekilde saldıran kõpek kavgalan gibi…
Genç, yaşlı, bay-bayan bu sokak çocukları böylesine özgürce nasıl hareket ederler? Babalarının, analarının haberleri var mı? Hiç sanmam!
İçlerinde fosur fosur sigara içenler. Hareketlerinden başka şeyler de içtikleri anlaşılan çocuklarla konuşmuşumdur. Okula gidenleri, gitmeyenleri var. Öğretmenini seven, sevmeyen, anne-babasını seven-sevmeyen var. Ne olursa olsun böylesine yaşantıyı seviyorlar. “Az-çok, iyi kötü para kazanıyoruz” diyorlar.
Daha çok üzücüleri var. SRT’nin haberlerini izliyorum Pazar gününü akşamı. Yeni günün ilk saatlerinde 00.20 geçiyor. Onları Orhan Camii berisinde, Çark Caddesi’ne dönüş yerinde, Yenicami’ye doğru giden yolun, doğru yönden gelen araçların zorunlu duruşlanında direksiyondakilere nasıl saldırdıklarını, para istediklerini, kağıt mendillerin küçük paketlerinden satmak için nasıl asıldıklarını gösterdi. Televizyonculuk, habercilik bu işte. Uzun boylu bir bayanı konuşturdu. Üç-beş küçük çocuğa horon teptirdi. İyi ibir kamereman olsa gerek. Haberi dört-dörtlük verdi. Kutlarım…
Adapazarı’nın pek çok yerinde var böylesine sokak çocukları. Çekmecemde saklıyorum bana verilen içinde tiner bulunan sarı zarf. Bir okurum almış bir sokak çocuğundan. Yapıştırmış tokadı Atatürk Bulvarı’nın ortasında.
Büyükşehir Belediyesi Zabıta Teşkilatı’nı sık sık uyarıyorum. İlgileniyorlar. Yetkileri sınırlı. Fazla birşey yapamıyorlar. Hele son günlerde yerel ve ulusal basında yer alan haberlerden sonraki hallerine acıyorum. Kabuklarına çekildiler.
Zabıta memurlarının en deneyimlisi, en başarılısı, yıllardır tanıdığım Fuat Koçmar’dır. Görevini dört dörtlük yapar. Babasının oğlu da olsa göz yummaz. Bana saygısı sınırsızdır. 1949-50 Eğitim Öğretim Yılı’nda dedesi Salih Koçmar’dan eğitmenlik yaptığı Karasu’nun Karasu Köyü’nde okulu teslim almıştı. İyi bir dedenin torunu. Yetiştirme yurdundan emekli çok dürüst, çok çalışkan onurlu bir babanın oğludur Fuat Koçmar. Yıllarca şimdi emekli eşiyle, Zabıta Teşkilatı’nın görevlisi olarak hizmet vermişlerdir. Onurlu, başarılı, kıvanç verici geçmişleri vardır. Yakından tanıyorum. Çok iyi biliyorum.
Bir çocuğun üzerini aramışlar. “Zabıtanın çok büyük suçu” diye yerel-ulusal basın dillerine doladı. Akıl almaz haberler, yorumlar yapıldı. Hem günlerce… ÇEK İşhanı birinci katında genç avukat Özgür Akın, yüz numaraya doğru gitmektedir Bir çocukla karşılaşır okşar, sever, çocuk yoluna devam eder. Özgür’ün 39 numaralı yazıhanesinin kapısı açıktır. Girer, sabit telefonu yanında duran cep alır gider. Özgur gelir, giderken telefonunu ave gep telefonu ucuvermişken koyduğu yerd Bulabilirsen bull!..
43 AKP milletvekili, sokak çocukları ile ilgili önceki gün yasa vermişler. Sevindim. Yasanın tezelden yürürlüğe grimesini diliyorum. Yazıktır bu sahipsiz, ilgisiz sokak çocuklarına. Kurtarmak gerek. Teşhir değil!
Yarın tekrar görüşmek dileğiyle…