Yenigün Gazetesi
“Özgürce” Makale Yazısı
4 Mart 2012
"Bugün 5 kadın öldürüldü"
Yazımın başlığını görüyorsunuz tırak içinde. Gazetelerde çıkan haber başlığı. Dilerim Allah’tan böylesine başlıkların sonuncusu olsun.
Ne kadın ne erkek ölmesin. Ölüm bu şakası yok. Diriltilmesi olanaksız.
İnsanın aklının durası geliyor. Ya da çıldırası geliyor. Bir insan kadın olsun erkek olsun Allah’ın sevgili kulunun yaşamına nasıl son verir. Hele bu kadın eşse. Ve hele hele anaysa. Ne acı gerçek 2-3 hatta 4 çocuk annesi de o çocukların babaları tarafından öldürülüyor. Hem o dünya güzeli birlikte dünyaya getirdikleri çocukları yanında.
Bu erkek denenler bu kadar gaddar mı? Bu kadar geri zekalı mı? Eşini, çocuklarını öldürüyor. Sonra kendi yaşamına son veriyor. Örnekleri pek çok. Söyleyiniz. Allah aşkına bu nasıl oluyor?
Önlerinde feryadı figanı yükselirken öldürüyor… Öldürüyor…
Kendine kıyamıyor. Kendisini öldürmüyor. Sonra “Çok pişmanım, ben karımı çok seviyorum” diyor.
Bu nasıl sevmek Allah aşkına. Her Allah’ın günü kadın, hem eş hem anne olan kadınların öldürülmesi. Akıl alır mı? Asla dediğinizi duyar gibiyim.
Bir canlının yaşamına son vermek kendim için söylüyorum delilik.
Zaman zaman evde oturduğum ya da yattığım veya mutfakta uçucu canlılar görüyorum. Güçlüklere katlanarak yenerek ne yapıp yapıyor özgürlüklerine kavuşturuyorum. Evet, bir böceğe de…
Bu adam bu kadın senin zevkten dört köşe olman için her şeye katlanmış. Çileler çekmiş, ölümü göze almış sana evlat vermiş. Senin mutlu olman için, baba olman için çırpınmış.
Nedeni ne olursa olsun böyle bir kadın öldürülür mü? Çocuk olmasa da seni mutlu etmek için seninle evlenen kadının yaşamına son verilir mi? Akıl alır mı? Anlaşamıyorsanız açık açık konuşun boşanın. Evlenmekte boşanmakta halk denmiş. Nedeni ne olursa olsun öldürme olmaz.
Yıllar önce yanılmıyorsam 1962-63 yıllarında çok iyi görüştüğüm velim çocuğunun durumunu öğrenmek için okula gelmişti. Söylenirken çocuğunun annesi için “Anasını öldüreceğim. Kuşkulanıyorum” dedi.
Kahrolmuştum. “Sakın böyle bir delilik yapmayasın” dedim. Daha çok şeyler söyledim. Çok ama cidden çok uğraştım. Öğrencimin annesi öldürülecek kadın geldi. Sınıfa ders yaparken girdi çok iyi davrandım.
Teneffüste açtım konuyu. Kesinlikle eşine ihanet edecek yapıda değil kadın. Çok dürüst. “Evden sakın ayrılma. Bir yere gideceksen de eşinle, çocuğunla git” dedim. Anladı ne demek istediğimi. Dediğimi yaptı. Ve bir gün karısına açık açık söyledi. “Sen benden kuşkulanıyorsun. Sensiz ve oğlumsuz hiçbir yere ayrılmayacağım. Kocasına ihanet edecek kadın değilim ben. Allah razı olsun oğlumun öğretmeni Abdullah öğretmene” demiş. Birlikte ziyaretime geldiler. Bir kutu şekerle. Uyumlu, neşeli, gönülden birbirine bağlı. Getirdikleri şeker kutusunu açtım. Oğullarına;
“Bak ne iyi annen baban var. Ne mutlu sana. Bu şekeri sınıftaki arkadaşlarına dağıt” dedim.
Dağıttı anne-babası ve ben baka baka…1961-64 yılları arasında sınıf öğretmeni iken Kemalpaşa okulunda oldu bu olay. Dördüncü sınıftaydılar. Bıraktım onları.
Sakarya’nın 5nci Valisi Ertuğrul Ünlüer’in arzusu üzerine.
-Tekelerdeki okulun adını Kıbrıs’ta şehit düşen Pilot Yzb. Cengiz Topel’in adını verdiğim okula müdür gidecektim. “Kısa zamanda örnek okul haline getireceksin okulu” dedi.
Şehit Pilot Yzb. Cengiz Topel okulu müdürü oldum. Okul tarlada. Ne yolu, ne suyu ne de telefonu hiçbir şeyi yoktu.
Öldürecekle, öldürülecek, oğulları öğrencimle 3lü ziyaretime geldiler. Ne alalım, ne alalım demişler.
“Okul yeni, büyük bir bayrak alalım” demişler. Ve öyle geldiler. 5-6 yıl oldu benim gibi o bey de eşini toprağa verdi. 65 yaşındayken. İkisi evli beş çocuk anası olarak.
Ya ben bilinçli, akıllı araya girmeseydim.
Vallahi kadın kocasını çok seviyordu. Çok dürüsttü. Kuşkusu boşunaydı…
Tekrar buluşmak dileğiyle…Sevgiler saygılar…