Yenigün Gazetesi
“Özgürce” Makale Yazısı
13 Temmuz 2011
12'nci yıla girdim Yenigün yazarı olarak
Yenigün’de ilk yazım 1 Temmuz 2000 Cumartesi günü yayınlanmış. Hangi koşullarda yazacağımı rahmetli büyük gazeteci, yılmaz mücadeleci, Yenigün kurucusu ile neler konuşmuşuz hepsi var.
Rahmetli Necdet Güngörsün, “Yenigün’ü çok okunan gazete en yapacağım” diyordu. Dediği oldu. Ama kendi ömrü yetmedi. Arzusunu yakın dostları, ekibi Müjdat Çetin, Fethi Özer, Ekrem Ürdüç (bütün yazı işleri) gerçekleştirdiler. Rahat uyu Ve evet Yenigün’deki ilk yazım. Pek çok 12 yıllar dileklerimle. Lütfen okur musunuz?..
Neden Yenigün?
Bundan böyle her gün YENİGÜN Gazetesi’nde sizlere sesleneceğim. Olanaklarım ve yeteneklerim ölçüsü içerisinde, sizlere faydalı olmaya çalışacağım. 54 yıldır yazıyor, okurlara sesleniyorum. Elbette yazdıklarımızın faydası olmuştur. İlgili ve yetkililerin ilgi göstermeleri ile birçok sorunun çözüldüğünü görmekten, çok zaman kıvanç duymuşumdur.
Çok önemli değil, ama çok merak edilen, sorulan Adapazarı Gazetesi’nden ayrılışımın nedenini kısaca belirteyim. Köşemin başlığı “ÖZGÜRCE” dir. Özgürce yazı yazacağımı umarak o başlığı koydum. Adapazarı’nın ekibi değişince, ilk şoku yaşadığımda Oktay Sarı şaşırdı.
“Hayrola Hocam! Ne oldu? Rengin değişti” dedi. “Yok bir şey” dedim. Ama bir çirkinlik sırıtmıştı. Çıkmıştı ortaya…
Ben eğitimciyim. Herkesin okumasını isterim. Okunmalı. Ne olursa olsun okunmalı… Adapazarı ekibi değiştikten sonra yazdığım bir yazımda “Teknolojik gelişme gösteren Yenigün ve Adapazarı gazetelerini de Adapazarlı alıp, okumalı, Birer gazete almak her Adapazarlının görevi olmalı” demiştim. Sansür hiç aklıma gelmemişti.
Oktay Sarı’dan gazeteleri aldım. Yazıma baktım. Zavallının biri yazımdan “YENİGÜNÜ çıkarmış. Şaştım kaldım. Ayrılma kararı verdim, ama “Acele etme. Anılarına çok daha çirkin girecek” dedim. Ayrılmadım. Kendi kendimi frenledim. Yenigün’ü yazımdan çıkarana sorduğumda, tek kelimeyle yanıt veremedi. Yüzü kızarır gibi oldu.
ÇEK İşhanı’ndaki yazıhaneme gelip, Adapazarı Gazetesi’nde yazmamı rica eden Necdet Güngörsün’le her şeyi açık açık konuştum. “Para-mara istemem. Her gün yirmi gazete isterim. Yazılarıma karışılmayacak. Zorunlu hallerde bilgilendireceğim” dedim.
“Öyle şey olmaz! Siz bunca yılın yazarısınız. Emekçisisiniz. Maaşınız olacak Ayağınıza, yazıhanene getirip imzayla verecekler. Her gün yirmi gazete de verilecek” diyen Güngörsün bu anlaşmaya uydu. Muhasebe Müdürü Serdar Bünül diğerleri tanık…
Adapazarı ekibi değişi gazetenin isim babalarından biri olduğumdan, gazete sahibinin babası, amcası eski öğrencim olduğunda yeni ekiple çalışmayı yeğlemiştim. Dünyada er zor işin insanları tanımak olduğunu hep biliriz. Biliriz ama iyi niyetimizle sürekli yanılırız. Bu olayda olduğu gibi…
Sezai masalvari bir açıklama yaptı. “Gazetenin ilkeleri” varmış. Sayıları hiç de az olmayan dergi ve gazetelerde yazdım. İlkelerini çok İyi bilirim. Hiçbirinin ilkeleri arasında “47 yıllık bir gazeteyle, sahibi ile ilgili yazı yayımlanmaz” ilkesi olmaz. Yayımlanmayan yazım siyasi, ideolojik falan-filan değildi. Vefa dolu, bir emek sahibinin çalışmalarının değerlendirilmesiydi. Tek satır yalan değildi, gerçeğin ta kendisiydi. Suçu neymiş övdüğüm Hasan Uyar’ın deneyimi, yeteneği olan, anlaşmalarda en çok güvenilen, sonra onuru ile oynanan, dışlanan birinden teknolojik değişimde yararlanması, aylardır sigortasız, parasız çalıştırılan bu yetenekli kişinin ortada, işsiz kalmasını ilkeleri arasına almışlar. Onu istiyorlarmış. Oysa kendileri yanında gerçeğin yorumları gibi olmadığını telefonla yerlerden konuşarak ortaya koydum. “Hayır, adamlarımızı aldı” uyduruk asılsız gerekçeyle çok sevdiğim iki dostuma sözcüklerle saldırdılar. Mertçe, açıkça, Matur’a telefonda, aynen:
“O yazı yayımlanmazsa yazı Yenigün Gazetesi’nde yayımlanan ilk yazım olacaktır” dedim telefonu kapattım.
“Her şey diploma demek değildir” diyenlere hak verdim. Basın Yayın Yüksek Okulu, dalında iyi eleman yetiştiremiyor. Nice diplomasızlar vardır, diplomalılardan çok daha gazeteciliğin İlkelerini bilirler, korurlar. Saygılı olurlar. Hiç değilse “Köşe yazarı” denilen emekçiye, eğitimciye, meslekte geçen başarılı hizmet yıllarına saygılı olurlar.
Okurlarım, dostlarım Adapazarı Gazetesi’nden para anlaşmazlığı ile ayrıldığımı sandıklarını söylüyorlar. Hiç ilgisi yok. Çünkü bir kuruş almış değilim yeni ekipten. Öneri bile yapılmadı. Yok canım, Av. Selçuk Gedikli benim iyi dostumdur. En beğendiğim, sevdiğim siyasetçidir. Bir kuruş verdikleri yok ona da. Aslında para ne benim, ne de Gedikli için önemli değil Önemli olan anlayış, bilinçli davranış…
Necdet Güngörsün telefon etti. Ayrılış nedenini sordu. Özetledim. Olduğu gibi.
“Adapazarı’na yazman için odanda yaptığımız anlaşma Yenigün’de de geçerlidir. Gönder o Hasan abi ile Yeni Sakarya ile ilgili yazını. Yazılarını bekliyorum” dediler.
Evet, bundan böyle Yenigün’de buluşacağız. Dertleşeceğiz. Hepimiz içi sağlıklı günler sürüp gitsin. Sorunları çözülmüş, dertli insanı kalmamış ülkenin insanları olalım. Hepimizin en büyük dileği midir? Sevgiler, saygılar
Tekrar buluşmak dileğiyle… Sevgiler, saygılar…