Yenigün Gazetesi
“Özgürce” Makale Yazısı
4 Mart 2015
Erenler hava alanı çevresinde erikler çiçek açtı
Erenler’de kayınpederimden eşime kalan evde oturuyorum. Erenler Merkez Mahallesi’nde. Eski adı Camii Sokak. Şimdilerde Mutlu Sokak deniyor. 2 metrelik bodrum üzerinde dört dönüm meyve bahçesinde ev doğal gazlı. Hangi çok akıllı belediye başkanı zamanında alındı karar? Evime tam tamına 5 metre kalana kadar 30 metre genişliğinde yol adı altında hava alanı yapıldı. Bekleyip duruyorum uçaklar, helikopterler insin- kalksın diye.
Ard arda otobüsler, kamyonlar taksiler gelip-geçiyor. Camdan seyrediyorum. Anneleri 1950 sonrası, babaları çok iyi insan olan Bahçe Çiçekevi sahiplerinden Yaşar’ın evi karşımda. Erik ağaçları var 3-5. Pazartesi sabahı çiçek açtıklarını gördüm. Hayranlıkla hem çiçek açan ağaçları, hem havaalanını İzledim. Gelip-geçenler selam verdiler. Bizim, bazı öğrencilerimin yerleri gasp edildi. 18. maddeymiş bu yetki. Muhtarın hiçbir bilgisi yok. Muhtar hem 26 yıllık muhtar bana bir şey sordular. Bu kadar geniş, 30 metrelik genişlikte yol nerede bilmem. Sahi ben de merak ediyorum. Mahalle sokak arasında 30 metrelik genişlikte yol olur mu?
Yukarıda sözünü ettiğim konularda partiler zarfa düşecek olursa, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek alsınlar.
O Birinci Dünya Savaşı sırasında katıldığı Çanakkale’de on metre önündeki düşman üzerine hücum emri vermiştir askerine. Hücum emri verdiği askerinin o anda şehit olacaklarını biliyordu. Ama savaş taktiği onu gerektiriyordu. Zafere ulaşmak için düşmanı oyalamak gerektiğini biliyordu. O savaş ki; Milli Sınırlar içinde halkın varıyla, yoğuyla katıldığı var olma ya da yok olma savaşıydı. İşte bu direnç, inanç ve hırsla düşman Çanakkale Boğazının dibine gömüldü. Çanakkale Savaşı kazanıldı ama yine de yenik sayıldık. Sevr Anlaşmasıyla Osmanlı Devletinin 600 küsur yıllık üç kıtaya yayılan saltanatı son buldu. Anadolu’ya küçük bir bölge Osmanlı Devletine bırakıldı. Ordusu, donanması, devlet gücü yok edildi. Osmanlı Devleti Sevr Anlaşması ile elinden alınan bu kararı imzaladı. Bu karar Türk Ulusu için ölüm fermanıydı. Bu karar gereğince düşman devletler, Osmanlı topraklarını işgal ettiler. Mustafa Kemal düşmanın savaş gemilerini boğazda saraya çevrili olduğunu gördüğü an, “Geldikleri gibi giderler” demiştir. ( Bu devletlerin adını ve işgal ettikleri yerleri yazmıyorum.) Yerli halk işgal edilen vatan topraklarını savunurken bir kısım halk da düşmanla birlik oldu. Yer yer iç çatışmalar, isyanlar başladı. Padişah da düşmandan yana tavır koyunca vatanını seven, korkusuz, ileriyi görebilen, insanına güvenen yurttaşlar bir araya geldi. Kurtuluş çareleri aradılar. Osmanlı devletinin düşmanla savaşmaya mecali olmadığı gören Mustafa Kemal yanına aldığı birkaç yiğit arkadaşıyla çürük bir gemiyle Samsun’a oradan da Anadolu’ya geçti. Düşman gemileri Mustafa Kemal’in peşine düştü, yakalamak ve Padişaha teslim etmek için. O günlerde Anadolu içleri kaynıyordu. İç isyanlar başlamış, valiler, komutanlar bir tarafta, halk vatanın kurtuluşundan yanaydı. Padişah da Mustafa Kemal’in bulunduğu yerde yakalanmasını ve idam edilmesi emrini vermişti tüm il valilerine ve komutanlarına. Mustafa Kemal hiç moralini bozmadı, ulusuna inanıyordu, kendi gücüne, iradesine güveniyordu. Karanlık günlerin arkasında aydınlığın olduğunu seziyordu…
İşte bu gün; Genç, bağımsız, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 91. Yılını yaşıyoruz. Bunun değerini bilelim.