Yenigün Gazetesi
“Özgürce” Makale Yazısı
11 Mayıs 2012
Dürüst olmak gerek
Kabrimizde huzurlu yatmak için dürüst olmak gerek. İyi niyetli olmak gerek. Hiç kimseye kötülük etmemek gerek. Olanakların ölçüsü içinde her Allah’ın kuluna, hatta Allah’ın yarattığı hayvanlara da iyilik etmek gerek. İnsanca yaşamak gerek.
Namaz kılmak, oruç tutmak, cumaları kaçırmamak yeterli değil.
Çevrenize bakın, bunları yapan hatta hacca da gidip gelenlerin yaşantılarına bakın, onlar asla cennetlik, Allah’ın sevgili kulu olamazlar.
Kabrimizde huzurla yatmak istiyorsak!..
İnsanların dünyaya gelişi elinde olmadığı gibi, gidişi de elinde değildir… Rabbimiz her kuluna belli bir süre ömür takdir etmiştir. Onun ne fazlası olur ne de azı…
Çok kısa olmasına rağmen dünya hayatında yapılacak işlerimiz pek çoktur. Kendimizin ve bakmakla mükellef olduklarımızın rızkını helâlinden kazanmak mecburiyetindeyiz. Kimseye muhtaç olmadan hayatımızı devam ettirebilmemiz için çalışmamız farzdır…
DÜNYA NİMETLERİ GEÇİCİDİR
Bitmedi… Bundan sonraki hayatımız olacak olan kabrimizi ışıklandıracağız, genişleteceğiz. Huzurla kabrimizde yatmak istiyorsak hazırlık yapmalıyız…
Daha sonraki ve sonsuz olan ahiretimizi ebedi saadete çevirebilmek yine bu dünyada elde edilir. Dünyanın nimetleri de geçicidir, sıkıntıları da. Ahirettekiler ise kalıcıdır. Cennet veya cehennemden başka gidilecek yer yoktur…
Dünyada iken ibadetlerini yapmamış, haramlardan sakınmamış olanlar yalvarırlar; “Bize bir imkân daha tanınsın, bir fırsat daha verilsin, aklımız başımıza geldi. Bir daha dünyaya dönebilirsek bu defa çok iyi olacağız, dinimiz neyi emrediyorsa yapacağız. Neyi haram kılmış ise sakınacağız…” Melekler onlara şöyle cevap verecekler:
“Siz dünyadan gelmiyor musunuz? Orada her şey sizlere açık ve seçik bildirilmedi mi?..”
İMTİHAN BİTMİŞTİR!..
Hiç kimse için tekrar dünyaya dönüş imkânı olamaz. İmtihan bitmiştir. Tekrar dönülebilseydi imtihanın bir manası olmazdı…
Zamanımız çok kıymetli ama değerlendiremiyoruz. Rivayet olunur ki; sekerât-ı mevt halinde insan Azrâil aleyhisselâma yalvaracak:
“Bana bir gün daha zaman tanıyabilir misin, hiç olmazsa son günümü değerlendireyim!..”
Ona, günlerinin bittiği, bunun mümkün olmadığı söylenir, tekrar yalvarır:
“Hiç olmazsa bir saat müsâade…” der, o da mümkün olmaz…
Bu arada ölmek üzere olan kişiye herkesin ibret alması gereken cevap verilir:
“Dünyada iken binlerce saat yaşamadın mı? O saatlerini niçin değerlendirmedin, şimdi bir saat için yalvarıyorsun!..”
Ubeydullah-i Ahrar kuddise sirruhu, -Silsile-i aliyye büyüklerimizdendir- vefatından sonra talebelerinden birisi rüyasında görür ve sorar:
“Efendim uzun zaman sizin talebeniz olarak ilim öğrendik, sizlerden feyiz aldık. Bizdeki hakkınız çoktur. Halinizi merak ediyoruz!”
Mübarek zat talebesine müjdeyi verir:
“Şimdi huzur-ı ilâhideyim. Allahü Teâlâ’nın sonsuz nimetleri içinde yüzüyorum…”
KENDİMİZE SORALIM!..
Talebe tekrar sordu:
“Efendim dünyaya bir daha gelmek ister misiniz?”
Buyurdular ki:
“Hayır, bu sonsuz nimetleri bırakıp da dünyaya bir daha dönülür mü?”
Bunun üzerine;
“Dünya hayatında yapmak isteyip de yapamadığınız bir şey yok mu?” diye sorar:
Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri talebesine döndü ve şöyle buyurdu:
“Yalnız bir şey için bir daha dünyaya dönmek isterim. O da; elime bir baston alayım, dünyada ne kadar ev varsa, her birinin kapısını çalayım, kapıya çıkana şu soruyu sorayım: Allahü teâlâ seni niçin yarattı, sen ne ile meşgulsün!”
Dünyamızı tekrar şereflendirebilseydi, O mürşid-i kâmilin bize sormak istediği soruyu biz kendi kendimize sormalıyız…
Tekrar buluşmak dileğiyle…
Sevgiler saygılar…