Yenigün Gazetesi

“Özgürce” Makale Yazısı

29 Mart 2012

Çok eski kütüphaneciyim

Evet çok eski kütüphaneciyim. 1945-46, 1946-47 öğretim yılları Arifiye Köy Enstitüsünde öğrenciyken okulun çok sevdiğim kitaplığı vardı. Okulun Türkçe-Edebiyat öğretmeni Gazi Eğitim Enstitüsü birincilikle bitiren Elazığlı ve şuanda gördüğüm en iyi öğretmen ve rahmetli gibi olmak için çok çaba gösterdiğim Fethi Gürsoy asıl sorumluydu. Öğrencilerden de ben sorumlu çalışmışlığım vardır. Çok güzel anılarımda unutulmayanlar arasında, belgede..

Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Siver gelmişlerdi okulumuza. 5-6 kişiydiler. Okul müdürü Reşat İdil de aralarında idiler.

Gürsoy öğretmenimiz destekteydiler. Kitaplıkla ilgili bilgileri ben verdim.

……. baktılar. Kitap almak için sıraya girerlerdi öğrenciler. İmzalayıp 15 günde okuyup getirip teslim zorunluluğu vardı. Okuyanlar çoktu. Sayın Bakan;

“Güzel bir uygulama. Kitap alıp okuyan da çok iyi” demişlerdi.

İnce eleyip sık dokumuşlardı. Bilgilendirmem sona ermek üzereyken Gürsoy öğretmenimiz geldiler;

“Sorumlu öğrenciniz herşeyi anlattı. Çok iyi uygulama. Okuyan da çok kitaplığınız da maşallah zengin” demişler ve teşekkür etmişlerdi.

Yıllar sonra Aydın TODUF toplantısına katılmıştık. CHP Senatörü Hüseyin Atmaca Arifiyeliler’in damadı olarak Sakaryalılar’a Kuş Adası’nda bir akşam yemek verdiler. Çok zevkli neşeli bir geceydi. Buluşmaydı.

-En vefalı öğrencim. Abdullah Çelik’tir. Peşimi hiç bırakmadı. Yazı yazdığı gazeteleri gönderir. Teftiş raporlarını da gönderir. İstanbul’a gelen beni Orta Okul müdürü ve atamamı da yaptırmıştır.

Bilmediğiniz bir şeyi daha söyleyeyim. Ben dersteyken Milli Eğitim Bakanı gelmiş okula. Kütüphaneye uğramış. Abdullah çok güzel bilgiler vermiş. Teşekkür etti bana ve okul müdürü Reşat İdil’e gel demişlerdi.

Yıllar sonra 2 uyduruk gazetenin şikayeti üzerine Prof. Nihat Erdem’in telefonu üzerine rahmetli Sirer Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Bolulu İrfan Alıcıoğlu’na telefon etmiş. Bolu’ya atanmamı sağlamışlardır.

Kurtuluş’ta Küçükesat’ta Sunal Apartmanı’nda oku…. Evine götürdüm.

Çok bilmediklerimizi anlattı.

Milli Eğitim Bakanlığı’ndan neden istifa ettiğini, Çalışma Bakanlığı’nı nasıl, neden kabul ettiğini anlatmışlardı. Çok değerli eğitimciydiler. Yurt dışı öğrenci müfettişliğinden Sivas’tan milletvekili olmuşlardı.

Okul Aile Birlikleri, okul koruma derneklerini Siter bakarken uygulamaya koymuştur.

Evet anılar çok. Ve çok ilginç Hangisini yazayım bilmem. Kitap okuma haftası bu hafta. Okumak kadar insana zebvk veren birşeyin olduğunu sanmıyorum.

Acı gerçek Türkiye’de okuyan çok az. Kitaplıklar var ama okuyan hiç denecek kadar az. Okumak isteyen olsa kitaplıklar dolu. Alıp okuyucusu hiç denecek kadar az. Kitap okuma zevkini alanlar okuyorlar. O zevki alamayanlar okumuyorlar. Benim çok zengin kitaplığım var. Gelin çayımı için okumak için belli bir süre için vereyim.

Geçen Sakarya CHP İl Kadınlar Kolu Başkanı ve Yönetim Kurulu ziyaretime geldiler. Çok güzel söyleşilerimiz oldu.

21 Temmuz 1946 milletvekili seçiminde nasıl hücreye konduğumu, nasıl yazar olduğumu anlattım.

Ayrılmak üzere iken bir sürprizim oldu.

Bu kitap İsmet Paşa’nın torununun. Halen Ankara CHP Milletvekili. Gülsüm Bilgehan’ın anneannesi. Mevhibe İnönü’yü anlatıyor. Hepinizin okumasını arzularım dedim.

Verdim okuyorlarmış.

Okuduk cidden çok güzel okumaya değer dediler. Aldılar.

Umarım birbirlerine vererek okurlar. Sonunda getirip versinler bana.

Okumak, çok okumak. Hiç unutmam harp yıllarıydı. 1940 sonrası babam muhtardı. Her gün Sapancaya gider Gazete getirirdi. Evimizin önünde oturan genç-yaşlı insanlarımız okurlardı. Can kulağı ile dinlerlerdi. Yorumlar yaparlardı. O yaşlı insanları hep rahmetle anarım. Hele bir Mehmet Çalık amca vardı. Bir torunu çok iyi muhtarlık yaptı. İbrahim Çalık. Bir çok iyi öğretmenlik yaptı. Şimdi emekli. Nazif Çalık. İkisi de zaman zaman telefon açarlar. Hal hatır sorarlar ve vefalıdırlar.

Evet 5 yıl ilköğretim, 5 yıl Arifiye Köy Enstitüsü ve 67 yıldır sürekli yerel ve ulusal gazetelerde yazıyorum. Hep çok okumama borçluyum. Bunu bilesiniz…

‘Ben de Kürdüm!’

Şırnak’ın Cizre ilçesinde salı günü izinsiz nevruz kutlamasında çıkan olaylarda göstericiler arasından açılan ateşle şehit düşen polis memuru Ahmet Toprakoğlu (28) için dün memleketi Adana’da tören düzenlendi.

Baba Cebrail Toprakoğlu, oğlunun 5 ay önce nişanlandığı ve Haziran ayında gelin olmak için salon kiralayan ve hazırlık yapan Ebru Akalın’ın boynuna sarılarak acısını paylaştı. Kadın polislerin koluna girdiği Ebru Akalın metanetini korumaya çalıştı. Törene katılan İçişleri Bakan Yardımcısı Osman Güneş, şehidin tabutundan sökülen Türk bayrağını öperek baba Toprakoğlu’na verdi.

Acılı baba, bayrağı öperek teslim alırken,

“Ben de Kürdüm. Ben de doğuluyum.

Ne farkı var? Kız almışız, kız vermişiz. Hiç bir zaman amaçlarına ulaşamayacaklar. Oğlumu şehit verdim, gerekirse bir tane daha veririm” dedi. Şehit Ahmet Toprakoğlu’nun cenazesi merkez Yüreğir ilçesindeki İncirlik Mezarlığı’nda dualarla toprağa verildi.

Tekrar buluşmak dileğiyle…

Sevgiler saygılar…