Yenigün Gazetesi

“Özgürce” Makale Yazısı

25 Mayıs 2007

SAÜ kahredici acılar içinde!

Sakarya Üniversitesi’nde bir genç, arkadaşlık teklifini geri çeviren kız öğrenciyi öldürüyor. 29 yaşındaki bu üniversite öğrencisi, kendisine yüz vermeyen vermeyen 21 yaşındaki genç, güzel kızcağızı öldürmekle kendini frenleyemiyor, ruhsatsız olduğu öğrenilen tabancasını alnına dayıyor, basıyor tetiğe. Kaldırıldığı hastanede ölüyor. Sakarya Üniversitesi’nin tüm mensuplan kahroluyorlar. Ama ellerinden bir şeyler gelmiyor. Elbette tümü kadere boyun eğiyorlar.

Çarşamba günü gün ortasında, 11.30’da yurttan çıkan kız öğrenciyi bekleyen genç, iki yıldır söyleyip durduğunu bir kez daha söylemiş, “Seni deli gibi seviyorum. Evlenme niyetiyle arkadaşlık yapalım.”

Elbistan doğumlu genç kızın Adana’da polis babası olayı duyar-duymaz kahroluyor, bunalım geçiriyor. Hemen yola çıkyor. Neye yarar!..

Katilin tabancasının ruhsatsız oluşu yanında, çantasında bir kutu içinde yüz mermi bulunmuştur. Silahı, mermileri, hem bu kadar çok mermiyi nerden, nasıl almış olabilir. Daha başka ilginç sorular da soruluyor. 29 yaşında Elektrik-elektronik bölümü üçüncü sınıf öğrencisi. Ardahan doğumlu Kocaeli-Derince de oturuyor ailesi.

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi. Yaşı 21. Kredi Yurtlar Kurumu’nda kalıyormuş. Sessiz, sakin Aşkla-maşkla igisiz. İyi bir öğretimle diploma alma sevdalısı. Örnek alie kızı, örmek öğrenci. Bilinçli Türk genci… Ama…

Üzülmemek olanaksız. Kahrolmamak olanaksız. Sakarya’da haber kısa süre içinde duyuldu, yayıldı. Elbette kahredici yorumlar da yapılır oldu…..

Başsağlığına gidenlenn başında ciddi, deneyimi basarılı olacağına inandığımız Vali Hüseyin Atak olmak üzere pek çok Sakaryalı telefonla da baş sağlığı dileyenler olmuş. Üzüntülü, kahırlı da olsa ilgi bir bakıma sevindirici.

Zaman zaman yerel gazetelerde bazı yazarlar gibi ben de değiniyorum. Eğitimci olmam nedeniyle daha çok değindiğimi bilenler büyük çoğunluktadır. SAÜ ile ilgili uyarılarda bulunulması için, iyi kötü bilgilendirenler olmaktadır. Gözlerimizle de görmekteyiz. Üzülerek tanık olmakta olduğumuz ya da bize antatılanlar küçümsenemez…

Bizim bir yaşlılar grubumuz var. Eğitimci bir benim. Diğer alanlardan emekliler var. ilk günlerde üç kişiydik. Şimdi on- onbeş bile oluyor biraraya geliyor, zevkli söyleşilerde bulunuyoruz. Acı-tatlı memleket sorunlarına değiniyoruz.

Hallettiklerimiz de oluyor. Elbette lafla! Atatürk Kültür Merkezi büyük bir gereksinimi giderdi. Sakarya’ya modern kent damgasını vurdurdu. Gençler-yaşlılar, baylar-bayanlar, başı açık otanlar-kapalı olanlar hep burada toplanıyorlar. Kahredici gerçek, sigara içmekte yarış halindeler. Genci-yaşlısı, bayı-bayanı, başörtlüsü-başı açık olanı… Hepiciği. Kocaman çay bardağ 1.5 YTLlik. Ve bir de kocaman sigara.” İkisi birlikte ölüm gününü yaklaştırıyor” diye çok tanıdığım-tanımadığım, bay-bayan ayrımı yapmadan uyarıyorum.

Tanıklarım, kendileri bırakanları az değil. Teşekkür edenleri az değil. Bizim yaşlılar grubu gençleri görüyoruz. Çekinmiyorlar kimselerden, üç-beş metre yanımızdayken de, sekiz-on, hatta on beş metre ilerde de alenen sevişiyorlar. Hayır, hayır utanma diye bir şey yok. Biz yaşlılar kahroluyoruz. Bir şey de diyemiyoruz. Hele geçenlerde dışarda, karşımızda on-on beş dakika ayakta seviştiler, öpüştüler, bizler gibi pek çok meraklılar üzülerek izlediler mi desem, seyrettiler?

Üniversite gençliği biraz daha ciddi olmalı. Ağırbaşlı olmalı. Örnek öğrenciliği ilke edinmeliler. Yaramazlıklan hiç de iyi karşılanmıyor. Gözlerden kaçmıyor hatalı hareketleri… Bir öğrenci yurdu sahibi anlattı. Hepimiz şaşırdık Kız- erkek aynı, özel bir yurtta kalıyorlarmış. “Bizim kötü niyetimiz yok diyorlarmış. İyi ve kötunün sınırı nedir bilebiler mi? O yaşlarda. O çağlarda.

Veliler anneler, babalar, diğe yakınları kız olsun, erkek olsun çocukları ile yakından ilgilenmelidirler. Mümkünse mutlaka yanlarında kalmalıdırlar.

Emniyet mensuplan da bu gençlerle yakından Yanlışı olanları uyarmalıdır. İyi niyetle, bilinçli, kırmadan, küstürmeden ilgilenmelidiler..

“Sakarya Üniversitesi açılsın” diye yazılar yazdığımız yıllarda karşı çıkanlar çoktu. “Sokaklarımız yaşanmaz hale gelecek” diye. O yıllar Türkiye çok talihsiz bir dönemi yaşıyordu. Yazdık, durduk. “Üniverste açılsın” diye. Açıldı Çok iyi oldu.

Üniversitenin açılışının kişisel zararı oldu bana. Saraçoğlu Tesisleri önünde, dostum Hasan Uyar’ın verdigi parayla çekilen kurada bana çıkan çok güzel bir yer vardı. Çok da iyi arkadaşlar bir araya gelmiştik kura sonunda. Üniversitenin sınırları içinde kaldı. Yok, canım paracığımızı hemen ödediler. Herkesin ödediler. Alacaklı bırakmadılar. İyi de para verdiler yerleri alınanlara. “Bana az verdi” diyenini duymadım.

SAÜ’de üzüntülü dönem sona ermek üzere. Sınavlar da bitti. Yaşam normale döndü. Yazık oldu gencecik kıza. Tetiği basan da olsa, katil de olsa o gence de yazık oldu. İki genç toprağa verildi. Ya geride kalanlar…

İçtenlikle, samimi dileğimiz SAÜ’de ülkemizde bir daha böyle olaylar olmasın.

 Yarın tekrar buluşmak dileğiyle…